bugün

içinden onu ne kadar sevdiğini tekrarlarken ona bağırıp çağırmaktır. onun en çok istediği şey olan dede olmak sıfatını taşımasına izin vermemektir. onunla daha çok dışarı çıkmamak, eve gidince sadece bir merhaba deyip de odaya çekilmektir. her zaman isteyip de onun yeşilçam maceralarını oturup da onun ağzından kaleme almamaktır. onun yıllar öncesinden kalan istanbuldaki arkadaşlarını gidip bulma işini hep ertelemektir. onun ardından ise tüm bunları düşünüp çok erken gittin be baba daha yapacak çok şeyimiz vardı beraber diye düşünmektir...
"sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum"

(bkz: cemal süreya)
Baba ölene kadar öyle yaşanır. Öldükten sonra sudan çıkmış balığa dönersiniz. Alışması zordur. Eksikliğini hayatınızın her döneminde hissedersiniz.
Baba çınar gibidir meyve vermese de gölgesi yeter.
zordur, geberip gitmeyecek diye korkarsın, ulan bizi de mi gömecek diye kendine sorup karamsar bir hal alırsın. zordur yani, kabus gibidir yaşarken bile her baktığında görürsün, uzak dursan da bir yerlerde karşında çıkar.

uzak duramazsın yani, bu senin bahtsızlığın, çekmen gereken bir acı gibi bedel ödersin.

yüzüne bakıp öl artık orospu çocuğu demek de var tabi ama buna bile değmez der başka bir şehre gidersin.
görsel
Az önce konuyla ilgili çok güzel bir yazı okudum, sizinle paylaşmak isterim:
" Hangi yaşta olursa olsun babasızlık her insanı en fazla üzen şeydir. Kiminin yarası zamanla kabuk bağlar ama yarası hiç kabuk bağlamayanlarımız da vardır. Babalarını hiç görmeyip hep başkalarından dinleyenlerimiz, siyah beyaz resimleri kalbinde renklendirip duvarlarına asanlarımız vardır. Babasız evlerde akşam erken olur, karanlık erken yürür odalara ve babasız çocuklar, erken büyür. Babasız çocukların yüreği bedeninden önce büyür ve babasız kuşlar geç öğrenir uçmayı biraz. "
Babalarımız eksik olmasın başımızdan.