bugün

Eskiden Ali Gevgilili'yi hayranlıkla okuyan bir yazar olarak, Mors telgrafı gibi yazılan yazılardan fazla haz aldığımı söyleyemeyeceğim.

Maalesef bizim memlekette Üçüncü sayfa yazarlığı diye bir ekol gelişti nedense. Fikir dünyasında ekol geliştiremeyen, ekolü sadece top oynayanlar arasında geliştirebilen ülkede yazı dünyasına ait bir olayda Üçüncü sayfa yazısı diye bir türün ortaya çıkabilmesi çok ilginçtir.

Bu türün ekol oluşturabilmesi aslında çok tuhaf da değil.

Çünkü bu tür yazıların genelde içinde fikir olmadığından, ekol olabilmesi de pek zor olmadı memlekette.

Bu dediklerimin Engin Ardıç ile bir alakası yok tabii ki... Engin kendisini zorlasa da fikirsiz yazı yazamaz. Onu geleneksel Üçüncü sayfa yazarlarından ayıran bir başka özellik de okumasıdır. Kitap okumak gibi alaylı yazarlara tuhaf gelebilecek bir âdete sahip olmasıdır.

içinde fikir olmadan yazı yazmak sanatı olarak da adlandırılabilecek bu türün memlekette pek popüler olmasının nedenleri üzerinde durmak gerekiyor.

Bir teoriye göre cahillik çok yaygın olduğu, cahil insanlar uzun cümle okumakta zorlandıklarından, kısa cümlelerle yazılan ve içinde fikir içermeyen yazılar bu insanlara çok hitap ediyormuş.

Bu doğru olabilir. Hatta ben, birçok insanın bu yazıları bile dudakları kıpırdayarak okuduklarına eminim.

Alfabeyi yeni sökenlere köşe yazısı okutursanız da olacağı buydu tabii ki...

Cahil insanlar haddinden fazla duygusal olduklarından hatta duygusallıkları nedeniyle cinayet bile işleyebildiklerinden, örneğin; birisini çok sevdikleri zaman onu mutlaka öldürmek zorunda olduklarından, kısa cümlelerden oluşan yazıların her cümlesinden buram buram duygu ve gözyaşı akması gerekiyor.

Bu duyguların rasyonel olması da gerekmiyor. Hatta ne kadar irrasyonel olursa o kadar iyi. O zaman yazı daha çok beğenilir. Bu yazılar şarkı sözü olarak arabesk sanatçılara verilse emin olun her biri çok satan listesine girer.

Bizim memlekette mazluma kendi hayatının ne kadar berbat olduğunu yazın, berbatlığını onun suratına iyice sürün, biraz ağlamaklı laf edin. Sonra ister onu yazı olarak yutturun ister arabesk şarkı olarak dinlettirip bir de üstüne üstlük parasını alın, daha da mutlu olurlar.

Bütün olan bitenin aslında bir temel nedeni daha var. Bizim memlekette bir süredir tuhaf bir şekilde müthiş bir şiir patlaması yaşanıyor. istisnasız her insan kendisini şair sanıyor. Memlekette acıklı türkü çığırmakla, şiir yazmak birbirine karıştırılıyor. Ali at topu at cümlesini bile hızlı okuyamayan insanlar, ellerine kağıt-kalem geçirdikleri her yerde şiir zannettikleri bazı şeyleri yazabiliyor.

Kar yağdı, ürküttün vakvakları tadında bile gayet tabii ki olamayan bu şiir benzeri şeyler diğer halk şairleri tarafından çok beğeniliyor. Birbirleriyle mektuplaşıyorlar filan... Üstelik birbirlerine şiirler gönderiyorlar.

Memleket bir tür şarlatan şairler cehennemine dönüşmüş durumda. Ve doğal olarak bu şarlatanlar kısa cümlelerden oluşan yazıları çok sevdiklerini filan da sanıyorlar. Onun 'Embesiller anlasın' diye kısa tutulmuş gibi olan cümlelerini bile tam anlamalarına imkan yok tabii ki ama yazıda duygu varsa, acı varsa herkes mutlu olabiliyor.

Bu tür yazıların geleneksel olarak yer aldığı üçüncü sayfalarda, gazetelerin utanıldığı için başka yerlerine konulamayan vahşet, sapıklık ve kaza haberleri de yine geleneksel olarak yer alır.

Kısa yazıyı ancak okuyabilen Güya şairler de, bu haberleri oluşturan insanların bizzat kendisidir. Kısa cümlelerden oluştuğu için üçüncü sayfadaki yazıyı sökmeye uğraştıktan sonra kendilerinin veya arkadaşlarının yani diğer Güya şairlerin çıkardığı olaylar ile ilgili haberlere bir göz atarlar. Sonra da eğer Okumayı pardon bakmayı sürdüreceklerse hemen spor sayfasına atlarlar direkt olarak. Benim baştan sona okumaya karar verdiğimde en fazla 15 dakikamı vereceğim sayfalar onlarda saatlerce sürebilir.

Gördüğünüz gibi arabesk duygusallık, kısa cümleli yazı, şiir tutkusu bağlantılı bir saadet döngüseli kurulmuş durumda.

Bu memlekette, azınlıkta kalmak zorunda olan birkaç insan dışında hemen herkes çok mutlu.

serdar turgut