bugün

Op. Dr. Aytekin Ertuğrul'un iddiasıdır. Atatürk'ün siraz değil sıtma nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyleyen Aytekin Ertuğrul, Atatürk'ün manevi kızı Afet inan’a yazdığı mektuptaki ifadeleri paylaşmış: Vaziyetim şudur, Yanlış görüş ve hükümler sebebiyle hastalığım durmamış ilerlemiştir.

https://odatv.com/ataturk...ni-kaybetti-07011925.html
op. dr. aytekin ertuğrul tespiti, 90'lı yıllardan itibaren konu aralıklarla bazı makalelerde tartışılmışta. kaldıki ömrü cephelerde geçen mustafa kemal atatürk, daha önce pek çok defa sıtma tedavisi görmüş. sıtma hastalığınıysa ilk defa 1896 yılında askeri okulda kapmış (bkz: manastır askeri idadisi).

"Atatürk’ümüzün sıtmadan öldüğü kesindir. Ancak konu tartışılmakta ve yapılan yanlışta ısrar edilerek yaratılmış olan karmaşa devam ettirilmektedir. Bu yanlışın devamında ısrarlı olanlara rağmen artık Türk milleti Atatürk’ün alkolik sirozdan değil de sıtmadan öldüğüne dair belge, delil ve yayınlara kavuşmuştur"

op. dr. aytekin ertuğrul.

"Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmemiştir. içki içtiği zaman bile hareketleri ve konuşma düzeni hiç bozulmamış, fikir ve düşüncelerini gayet sağlıklı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu gözlemler bırakınız Atatürk’ün siroz olacak kadar içmesini, sarhoş olacak kadar bile içki içmediğini gösterir...'

Prof. Dr. Necip Berksan.

DELiLLERiMiZi SIRALAYALIM

Daha önemlisi Atatürk sıtma sirozu olmasına karşın alkolik siroz diye yanlış teşhis konulduğundan tedavisi de eksik ve yanlış yapılmıştır. Basit bir splenektomi (dalağın çıkarılması) uygulanmamıştır. Karındaki sıvıyı boşaltmak amacıyla günümüzde hiç geçerliği olmayan salyrgan (civalı diüretik) kullanılması insani ürküten bir uygulamadır. Artık uygulamadan kalkmıştır.

Atatürk o sırada isviçre’de buluna manevi kızı Afet inan’a yazdığı mektupta aynen şöyle diyordu: 'Vaziyetim şudur, Yanlış görüş ve hükümler sebebiyle hastalığım durmamış ilerlemiştir.' Önce Atatürk’ün sıtmadan öldüğüne dair delillerimizi tekrar sıralayalım. Bu konuda en yetkili ve güvenilir kaynak Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu’nun kitabıdır. (1)

Adı geçen kitaba göre Atatürk iki defa sıtma geçirmiştir. Samsun’a çıktığı zaman da sıtma nedeni ile intaniye Uzmanı Tbp. Bnb. Refik Saydam tarafından tedavi edilmekte idi. 3 Ağustos 1938 tarihinde Atatürk’e aşağıdaki doktorların katılımı ile büyük ve önemli bir muayene ve konsültasyon yapılmıştır. Konsültasyon Heyeti: Dr. Bergaman, Dr. Epinger, Dr. Neşet Ömer irdelp, Dr. Nihat Reşat, Dr. M. Kemal Öke, Dr. Mehmet Kamil, Dr. Süreyya Hidayet, Dr. Abramaya ve Dr. Akil Muhtar. Yapılan konsültasyon özeti aşağıdadır.

'Atatürk’te asit yapmış siroz hali bulunduğu bunun nedeninin evvelce iki defa geçirdiği sıtmanın etkisinin ve payının bulunmadığının söylenemeyeceği, Hastanın ateşinin yüksekliğinin aynı hastalığın varlığı ile izah edilebileceği, Karaciğerin kosta (göğüs kafesinin alt kenarı) kenarlarını geçtiği dalağının büyük olduğu tespit edilerek aşağıdaki tedavi önerilmiş ve uygulanmıştır.'

Karındaki, asit salyrgan şırıngaları ile giderilmeye çalışılacaktır.

2-3 defadan sonra karından ponksiyon yapılacaktır.

3- Ateş için piramidon verilecektir.

4- Kinin tedavisi yapılabilecektir

5- Hafif müsekkin ilaçlar verilecektir.

6- B vitamini verilecektir.

Bu tespitler Atatürk’ümüzde mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olduğu hususunda bir tereddüt bulunmadığını göstermektedir. Bu nedenle de kinin tedavisi uygulanmıştır. Atatürk için 1937-38 yılları içinde istanbul eczanesinden 42 kutu kinin alındığı belgelenmiştir. (2)

3 Ağustos 1938’de sıtma sirozu olan bir insanın 3 ay bir hafta sonra alkolik siroz olması mümkün değildir. Ayrıca dalağın büyük oluşu da kesinlikle alkolik siroza uygunluk göstermediği gibi alkolik sirozun olmadığının bir delilidir.

BiLiM KABUL ETMEMEKTEDiR

Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu Güncel Gastroenteroloji dergisinin 1997 Ekim sayısında aynen şunları yazmaktadır: 'Türk halkı Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün alkole bağlı siroz hastalığından öldüğünü bilir. Çünkü sirozun alkolden olduğuna inanır. Oysa bunun doğru olmadığı bu günkü bilgilerimize göre ortaya çıkmıştır...'

Bilim, Atatürk’ün ölümcül hastalığının alkolik siroz olabileceğini kabul etmemektedir.

GATA’da uzun yıllar Halk Sağlığı Kürsüsü Başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Necip Berksan aynen şöyle demektedir: 'Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmemiştir. içki içtiği zaman bile hareketleri ve konuşma düzeni hiç bozulmamış, fikir ve düşüncelerini gayet sağlıklı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu gözlemler bırakınız Atatürk’ün siroz olacak kadar içmesini, sarhoş olacak kadar bile içki içmediğini gösterir...' (4)

Dr. Eren Akçiçek, Atatürk’ün Sağlığı, Hastalıkları ve Ölümü adlı kitabında (3) Atatürk’ün sağlık takvimini yayımlamıştır. Bu takvime göre konumuzu ilgilendiren saptamalar şöyledir.

• 1896 Manastır Askeri idadisine(ortaokuluna girişi ve sıtmaya yakalanması)

• 20-22 Eylül 1915 sıtmadan yatması

• 28 Ağustos 1918 Nablus’ta sıtmanın nüksetmesi.

• 20 Eylül 1919 Atatürk’ün Sivas’ta sıtmasının nüksetmesi.

OKUL KiTAPLARINDAN ÇIKARILMALI

Görülüyor ki Atatürk’ün birden fazla sıtma geçirdiği konusunda da bir tartışma yoktur. 3 Ağustos 1938 günü bu hususu teyit ederek tedavi uygulanan Atatürk’ümüze 10 Kasım günü alkolik siroz demek ne bilimsel bir karardır ne de insafla, akılla, mantıkla bağdaşır bir karardır. Atatürk’ün ölüm raporunu imzalayan yabancı ve Türk doktorlarının 3 Ağustos konsültasyonunu yapanlar aynı kişilerdir. (1) Bir istisna ise Dr. Asım Arar’dır. 10 Kasım ölüm raporunda imzası vardır. 3 Ağustos’taki raporda imzası yoktur.

Atatürk, Türk ve Dünya tarihinde önemli bir devir açmıştır. Bu nedenle bu büyük insanın karşıtları ülkeler, devletler ve dahildeki işbirlikçilerinin Atatürk’ün ölümünün sıtmadan ileri gelmesine karşın alkole bağlanmasıyla manevi kişiliğinin zedelenmesini amaçladıklarını söylemek, akıldışı bir sav değildir. Tam aksine aklın ve bilimsel düşüncenin bir sonucudur. Artık bu yanlışı okul kitaplarından da acilen çıkarmak Türk Hükümeti ve TBMM için kaçınılması mümkün olmayan bir görevdir.

Atatürk sıtmadan öldüğü halde alkolik sirozdan öldü diye tarihe gerçek dışı not düşen dahili ve harici bedhahlardan, bu yanlışı okul kitaplarından çıkarmayanlardan Türk milletinin hesap sormakla mükellef bulunduğu asla unutulmamalıdır.

KAYNAKÇA

1- Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu: Atatürk’ün Sağlık Hayatı. Hür Yayınları 1981- istanbul (Milli Kütüphane 1981-AD-1175) S. 26 ve 42

2- Ogün Deli: Agoni: Lazer Ofset Yayınları. Ankara 2004

3- Dr. Eren Akçiçek: Atatürk’ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü. izmir Güven Kitapevi 2005

4-Kuva-yi Milliyede Yeni Ufuklar. Kasım -Aralık 1998- 277. Sayı

5-Birlik Dergisi: TESUD Genel Merkezi yayın organı"

http://www.cumhuriyet.com...olumcul_hastaligi....html
hala muallakta olan bir durumdur. öncelikle bunu Gazi paşa'nın en yakınında olan ismet paşa'nın neden şu şu sebeplerden dolyı hakkı rahmetine kavuşmuştur diye açıklama yapmadı.
Tanrılar ölmez, şekil değiştirir cümlesini akla getiren ölüm nedenidir.
uğur dündar yazısıyla akla gelmiştir.

"Prof. Saygı, araştırmalarını ilerletip çok sayıda belgeyi okudukça, Atatürk'ün sirozunun teşhis ve tedavisinde dehşet verici ihmaller olduğunu da görüyor."

"Örneğin karaciğerinde hastalık belirtileri ortaya çıktığında kendisini tedavi eden hekimlerin yaklaşık 6 ay süreyle karın bölgesini elle muayene ederek, karaciğerde büyüme olup olmadığını kontrol etmediklerini öğreniyor. Bunun “Atatürk'ten çekinme” olarak izah edilemeyeceğinin altını çiziyor."

"Alman doktorların Atatürk'ün alkol sirozu olamayacağını açıklamalarının bile, tedavi ekibine “Acaba sirozun nedeni karaciğere yerleşen Şistozoma Mansoni türü parazitler olabilir mi” sorusunu düşündürmediğini üzülerek fark ediyor."

(istiklâl Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif Ersoy da, hiç alkol kullanmamasına rağmen Kahire'de siroza yakalanmıştı. Gülendame Hoca ‘Eğer ömrüm kaldıysa Allah benden alıp Mustafa Kemal'e versin' diyen dindar Akif'e de hastalığın, büyük ihtimalle parazitlerden geçmiş olabileceğini söylüyor.)

yazmıştık.

https://m.uludagsozluk.com/e/40887913/
komplocular bayılır bu konuya.
zehirlenerek öldürülmüştür.