bugün

siyaset-üstü bir bakış açısından yazmıyorum. aksine sadece, içinde bulunduğum konumdan naçizane gözlemim.

muhalifinden muhafazakarlara, liberalinden sosyalistine; her türlü politik düşüncenin kullandığı, rasyonaliteden uzak, duygulara hitap eden cinliktir. hatta, bir politika şekli bile olan apolitiklik bile kullanır bunu, 'dünyayı amerika yönetiyor be abi' saflığında. saflık burada, duruluğu işaret etmiyor, yanlış anlamayın.

burada binlerce emperyalizm tanımı yapılabilir. burada değinmek istediğim, emperyalizmin tarih derslerinde, daha öncesinde ingiltere'nin başını çektiği avrupa devletlerinin 19. yüzyılda yaptıkları ile, 1. ve 2. dünya savaşlarının çıkma sebebi ve akabinde soğuk savaş zamanı ile; ve son zamanda abd'nin afganistan ve ırak işgalleri ile gündemimize ara ara gelmesine rağmen, içi doldurulmadan sığ bir kavram olarak kullanılmasıdır. ama emperyalizm denilince, akla tabi ki savaş ve işgal gelir. daha doğrusu, televizyonda gördüğümüz savaş, ağlayan çocuk, patlayan üsler vs.. gelir. yani bizim için bir gerçek değil, birer imaj haline dönüşür. dolayısıyla, anti-emperyalist popülistlik de bu imajdan alır gücünü, gerçeklikten çok uzak ama bir o kadar da yakın bir tehlike...

muhafazakarlar müslüman ülkelere olan tehdit olarak görebilir, milliyetçi/ulusalcı milletine doğrultulmuş dış mihrak silahı, liberali iç kaynakların kontrolsüz sömürüsü olarak değerlendirebilir emperyalizmi. fakat unutulan, tarihi imparatorların değil, sıradan insanların yazdığıdır. tam da bu noktada, insanların düşünmek istediği emperyalizmin kendilerinin gücünün yetemeyeceği, ordular ve devletler arasındaki mücadelesidir. bu düşünceyi uzak tutarlar insanlardan, sadece alttan alta verirler kahramanlık destanlarını, korku ve endişeyle birlikte.

ama abd ile silah fabrikasındaki siyahi bir amerikalı işçi birbirinden çok farklıdır. yani, çoğu zaman istemesek de, kabullenemesek de, siyahi bir amerikalı işçi ile bizim kaderimiz ortaktır. aslolan anti-emperyalizm de, emperyalist amerikanın işçisi ile biz amerika tarafından işgal tehlikesi yaşayan sıradan ortadoğu insanlarının, işte bu kader ortaklığıdır.