bugün

sıkıntının, huzursuzluğun tepesinde olur insan bazen. kimseye sesini duyuramamaktan ziyade "ne anlatacam ki la" tadında bir ruh hali barındırır içinde. çevresi, anlatsa da bir gram bişey anlamicak insanlarla doludur zira. herkes sıkıntı yaşar ama kimse bi başkasının sıkıntısını anlayamaz kolay kolay. dinlemez çoğu zaman. o anlar çok garip anlardır işte. çevreden, insanlardan bi gram umudun yokken ve kendi başına da anca beyin sikiyoken, ölesi gelir insanın. öylesine bişey değil, yaşamak istememek. pencereden dışarı avaz avaz bağırmak ister de "ulan ne gerek var" der çekilir geri.

çöl ortasında sürüden ayrı düşmüş bi esir gibi olur insan bazen. kölelikten kurtulduğuna sevinemez, uçsuz bucaksız çölde bir başına kaldığına üzülür. kurtuluşu bile bok olan bu hayatta bişeyleri değiştirmek ister insan. kurtuluşun olmadığını anlayınca değişimin gerekliliğini sorgular. boka sarar.

bazen aklına eser de aniden giyinip dışarı çıkar insan. yürüyüp açılmak, kafa dağıtmak için bile değil; çıkmak için.

bazen pencereyi açıp dışarı doğru büyük bir çığlık atar. ölmek için.
aniden, iç sıkıntının veya sinir boşalımının yansımasıdır. bağırın, rahatlayın efendim.
insanin icinin sıkıldığı durumlarda yapmasi gereken en dogru sey.