bugün

kesinlikle özenti bir ibiştir.

evet, 21. yüzyılda, sinema dururken tiyatroya giden hamidolar var. tiyatro ne lan! ilkçağ'da kalmış bir zihniyetin ürünü. neden tiyatroya gidiyorsun diye sorsan bu adamlara, oyuncuların sahne performansı bla bla bla der. ulan, sana ne adamın performansından, ezberinden; te allaaam ya. tiyatrocu, sahnede canlı ve anbean oyunculuğunu gösterdiği için bunu takdire şayan buluyorlar. halbuki, bunun kimseye bir faydası yok.

sinemada bu kadar görsellik var iken, oyunculuk tavan yapmışken, tiyatroların soğuk salonlarında, bayatlamış tiyatro oyunlarını izlemek ahmaklıktır. yazık, ehe.
tiyatronun gerçekliğine ve içtenliğine inanan insanlardır. hatta oyuncuların başarılı doğaçlamalarını izlemek adına bazı oyunlara iki üç kere giderler.
genç yaşta nostalji yapmak isteyen genç insanlardır.
21 yani idrak ettiğimiz çağda hala mı tiyatro diyen söz.

1963-64 yıllarıydı. beyoğlunda ilk defa tiyatroya gidiyorum. sezuan'ın iyi insanı, berttolt brecht yazar.

oyunun sonlarına doğru bir gürültü kıyamet. geleceğin bozkurtu bir grup. salonu basmış. erkek oyuncu, yakınlarda kabettiğimiz beklan algan ve bir kısım seyirci gözaltına alınmış.

196olı yıllar da yine, dersimde pir sultan oyunlaştırılmış, sahne almış. yine karanlık adamların baskını bir seyirci alnından kurşun yarası, ölü.

işte böyle tiyatroyu sevenler de var sevmeyenler de.

bir deyiş; nesini söyleyim canım efendim
gayrı düzen tutmaz telimiz bizim .
arzuhal eylesem deftere sığmaz
omuzdan kesilmiş kolumuz bizim aşık serdari.