Ebemizin vajinasına mart karı yağdıkları nesildir.
yaz, yaz beni de yaz .
dinazor olduk yav , azcık kassam çocuğum bu yıl universite sınavlarına hazırlanıyor olurdu.
o kadar efsaneyim yani
guzel yıllardı, yokluk vardı, birçok şeye ulaşılması zordu , dostluklar samimi idi, insanların hayal gücü vardı ve en onemlisi umudumuz vardı. mutluyduk, salçalı ekmek ya da komşu teyzenin sade keki bizi mutlu ediyordu.
çikita muz yiyeni zengin sanıyorduk. macuncu geçince akşam üzeri annelerimiz ya macun ya dondurma diyordu. kiymet biliyorduk, bir tane bebeğimiz , bir tane topumuz ama onlarca sokak arkadaşımız vardı. gece sokağa çıkıp oynayabiliyorduk , annelerimiz bizi sokaga gönderdiğinde, böbreği mi çalınır, tecavüze mi uğrar diye dertlenmiyordu.
yagmur yağdığında çamura çivi atıp mutlu oluyorduk....
guzeldi , güzel yaşadık. en önemlisi çocuk olabildik ve bir çoğumuz çocuk kalabildik (hala)...
Her boku görmüş nesildir. Sokakta misket oynayıp, ipte atlamıştır, atari salonlarında da takılmiştır.

Ev telefonuyla hugo da oynamıştır, antenli cep telefonuyla 1 smsi 2 kontöre de yollamıştır.

Gençlik yıllarında bilgisayarla da haşır neşir olmuştur.

Da neremiz efsane amk*
Nerede okudum tam hatırlamıyorum ‘çocukluk ve gençlik dönemlerinde anne babalarını, yetişkinlikte de evlatlarını memnun etmekten kendini pek düşünemeyen nesil.’ yazmış biri. Çok yerinde bir tespit.
Ben aralığı biraz değiştireyim, etrafımdaki en yakınım yaklaşık on kişi ve ben 82-88 yılları arası doğanlardanız. Sürekli çalışan, çabalayan, koşturan, yorgun kişileriz. çocukluk ve gençliğimizde anne babayı memnun etmek uğruna ya hayalimizdeki işten ya da en büyük aşkımızdan vazgeçmişizdir. Takdir görme arzusu isteklerimizden bağımsız ideal olan neyse ona yöneltmiş hep bizi. Bizden öncekilere bakıyorum, sevenler daha yürekliymiş. benim annem babama kaçmış bildiğin 40 yıl önce, rest çekmişler yani. Bizim bu nesilde böyle cesurlar yok mesela. Ya da siyasi anlamda inandıkları ideolojileri savunmakta yine daha cesurmuşlar. Evet çok zorlu, baskılı yıllar geçirilmiş ama eyleme geçmişler sonuçta. Biz ağzımızı açmaya korkuyoruz, işimizden aşımızdan oluruz diye. Söyleyemediklerimiz, yapamadıklarımız, yaşayamadıklarımız da hep üzerimize yük, vebal. izliyoruz duyuyoruz ve sindiriyoruz. Bu da psikolojik olarak yorgun ve depresif yapıyor.

Sağlıklı beslenmeden bihaber büyütülen bizler şimdi çocuklarımızın yediği her lokmayı özenle seçip alıyoruz. Sokakta ip atlamak top oynamaktan başka oyun bilmeyen biz, Tonla para verdiğimiz okulunda, 4,5 yaşındaki çocuğumuza bale dersinin yanında piyano aldıramıyoruz diye uykularımız bölünüyor. Üzerine titreyip fizyolojik ve psikolojik anlamda hiç eksik bırakmamaya çalışıyoruz. Tabi bunlar için yine çok düşünüp çok çabalıyoruz.

hep bir memnun etme, en iyi olanı yapma çabası mental anlamda da fizyolojik anlamda da çok yıpratıcı oluyor. En ufak bir fırsatta kendimiz için bir şey yaptığımızda da suçluluk duyuyoruz. Bunlar yakın çevremdeki gözlemlerim, elbette farklı olanlar vardır ama bizde durum böyle. Bunu kendimize neden yapıyoruz bilmiyorum. O yıllarda bir şey var kesin, havasına suyuna bir şey karıştırmışlar belli.

Şanslı olanlar geç de olsa isteklerinin peşinden gidip kendini gerçekleştiriyor bir şekilde Ama değişmesi mümkün olmayan şeyler için çare yok tabi.

Ah herkese merhamet edip ideal insan olmaya çalışan nesil, sana kim merhamet edip şevkat gösterecek bakalım?