bugün

anneanneye mektup

anneannecim,

özledim dememe gerek yok, biliyorsundur zaten, çok anlatılacak bir şey de yok, göçüp gittiğinden beri halen; aynı tas, aynı hamam, hiç bir değişiklik yok, sadece nohut böreğini çok özledim bak, kimse yapamıyor onu senin gibi.

o yıllarca taşıdığın kahverengi çantan şimdi nerededir bilmiyorum, halen içinden her şey çıkıyor mudur onu da bilmiyorum, burnum aksa mendil, bunalsam küçük kolonya, acıksam mevlüt şekeri ve daha neler neler, o üçgen mevlüt şekeri kutuları hala var mı bilmiyorum, şimdi herkes nutella yiyor, ben de yiyorum ama o senin bana peçetenin arasından çıkarıp verdiğin güllü lokumunun tadı hiç bir şeyde yok.

hatırlar mısın hep dalga geçerdik seninle hiç bir şeyi atmıyorsun diye, ama sen çanakkale gazisi kızıydın, iki dünya savaşı görmüştün, normaldi her şeyi saklaman, yokluk nedir bilirdin, o kadar dalga geçerdik ama yine ihtiyacımız oldu mu her ihtiyacını duyduğumuz şeyi çıkarır önümüze koyardın. yoğurt kabı gördüm mü dolapta şimdi hep hevesle açıyorum belki içinden nohut böreği çıkar diye, ama çıkmıyor, az yağlı su gibi bir yoğurt oluyor hep, ya sulanmış, ya son kullanma tarihi geçmiş.

hiç anlayamadın değil mi anneanne beni, bitmeyen okullarımı sorgulardın hep, sorardın, "bu çocuk bu kadar okudu başbakan mı olacak", başbakanın çok okuduğunu düşünürdün demek ki, ama öyle değil anneanne hayat, sen kirlenmedin güzel yaşadın, güzel öldün, bizim gibi olmadın hiç.

son gördüğümde bile seni, halen benden yana umutluydun, çantanda hep taşıdığın "gelinime vereceğim bunu" dediğin tülbenti yine gösterdin, yine sordun, yine olumsuz cevap aldın. o tülbent nerededir şimdi bilmiyorum, umudun var mıdır halen bilmiyorum. sana layık bir torun oldum mu onu da bilmiyorum. şimdinin kızları tülbentin değerini bilir mi onuysa hiç bilmiyorum. senin deyişinle;

"çok moderen olmuş bunlar, anlamıyorum ben"

sevgiyle,

eksper-i mental