bugün

teyzenin ölmesi

gelecekte vuku bulması muhtemel olaydır.

gerip bir şekilde orson welles'in "i know what it is to be young" şarkısına akla getirir, tınısından olsa gerek pek bi acıdır, zamanın onulmaz etkilerini fısıldar ruha; ki ölüm de böyle bi etkidir, giden gider..

"gitmek" ölüm için insanoğlunun bulduğu şahane bi kaçış ifadesidir; halbuki ölen ölmüştür, yok olmuştur. olur. olacaktır..

ama teyze sevilir, "gitmesin" istenir, hep yanaktan makas alsın, öpsün istenir, ama o yanak da yaşlanır bi yerden sonra, o "gidiş"e yaklaşır, çizgiler oluşur üzerinde, hatta ne çizgisi, derin yarıklar. öpülesi bi yanı da kalmaz.

teyzenin "gittiği" yere gidilmek istenir, özlenir o yer, hiç yaşanmadığı halde. çünkü teyze gitmiştir oraya..

ne bileyim, gitmek çözüm olur sanki; annenin, babanın, teyzeninarkasından, bi bildikleri vardır elbet, bilmeseler gitmezlerdi elbet..

edit: diye düşünülür..

bir "umu"dur bu düşünce, kedinin yol ortasında şişip kalmış bedeni de garip bir şekilde tetikler bunu, ne alakası varsa.

belki de vardır, belki de kediler de insanlar gibi ölüyordur, onlar da "gidiyordur" belki.

kim bilir...