bugün

arkasına bakmadan çekip giden kız

hep çirkin kızları sevdim belki bana bakarlar diye.
sende öyleydin gittiğin zamana kadar ama giderken güzelliğinin doruklarındaydın .

sen ve diğerleri.. hepinz beraber onlar'sınız artık.
beslenen aşk öyle güzelleştirdiki onlar'ı, sonra beni tanımadılar bile.
hani aşk beslenirse bedende zihin yüceltme fonksiyonuna geçer ya, benim zihnim hep sıfırdan başladı buna.
kısmetsizliğe bak ki, zihnime bir erden sonra mukayyet olamıyorum.
sonunda randevulaştığım ve telefonunu alabildiğim hep kutup ayısı oluyo. randevu yeri ve saati sabit: gece yarısı- çöl.
ekildikten sonra da bedeviyle çölün nevizade sokaklarındaki saçma ortamlarda birkaç boş bakışla muhattap olarak teselli aranıyor haliyle.
dedim ya hep çirkin kızlar diye. aslında güzel kızlarda gördüm.
ama sevmeye kıyamadım. ne biliyim, belki zihnim ters bir etkiyle onların güzelliğini azaltır ya da çirkinleştirir diye düşünmüş de olabilirim.

hep az votkayla yaklaştım sevdiğim kadınlara benden habersiz güzelleşmesinler diye.
onlar fondiplerce tekila oldu; ben bardağın kenarındaki yalanmamış tuz gibi kaldım.
evet yalanmamış, ama baktım ki hepsi yalanmış..
* * * * * *