bugün

ben bu yazıyı kendime yazdım

-grotesk tasvirlemelerin ötesine geçtiğin gün adam olacaksın. ucubik davranışların son bulduğunda sevgiye layık olacaksın. peki ya hastalıklı ruhun?

+işte ona girmeyelim derim ben.

-romantik bir hayalciden de farklı olmalısın, bir realiste taş çıkarırcasına gerçekleri yüzüne vurmalısın. gerçek misin sen?

+yaşadıklarım hakkında ileri geri konuşma hakkını sana vermiyorum haysiyetsiz adam!

-ben senin haysiyetsizliğinden, karakter oturtamamışlığından besleniyorum biliyorsun bunu. o halde sana itiraz etme hakkını kim veriyor?

+soruya soruyla karşılık vermek? ilginçmiş.

-peki ya konuyu saptırmak?

+işte o senin problemin.

-düşün dedim sana lanet olası. ne bir yağmur damlasının umrundasın ne de kar tanesi senin gözlerinden akan yaşların ismini biliyor. içine bodoslama daldığın bu rüyadan uyandığını anda seni kurtaracak tek şeyi düşün.

+bu gerçek kimin gerçeği ki? sevgilimin tenine değen rüzgarların selamıyla yaşamaya razıyım ben. farkındayım dünyanın ve benim de umrumda değil bir başkası.

-iyi düşün! ben, defalarca söylemekten yorulmadan önce çıkar ağzındaki baklayı. yanılmış olmaktan hala korkuyor musun?

+üzgünüm! senin için yapabileceğim hiçbir şey yok. kandırılmışlığın acısını çekiyorsun. geçmişin hesabını başkasına soramazsın. bundan mı başının ağrısı? bu sebepten mi omuzlarındaki yükün ağırlığına sitemin? bu yüzden mi suçu bana atıyorsun aşağılık zihnim?

-ben senin kadar üzgün değilim. mazoşist sevdalarından caydığında haberim olsun isterim ancak. uyandığında başında dikilen yine ben olacağım. ilk tokadı atan da... ben demiştim demeye o gün bayılacağım.

+sen ve ben... mutsuzsun. aramızı açan biri var farkındasın ve bu sana acı veriyor. ıstırapların en büyüğünü çekiyorsun yakamdan ellerini çeken birisine rastladığın için çırpınıyorsun. uzak dur benden! ben her şeye rağmen onu istiyorum.