bugün

uludağ sözlük

size bir fıkra anlatmak isterdim ama gerek yok, ülkemden bir kaç manzara göstersem zaten en iyi fıkraya taş çıkartır... mesela hayvancığın biri meğer "Fener Rum Patriği" lafını duydukça bunu "Aziz Yıldırım'ın arkasındaki gizli güç, yani Fenerbahçe'nin Rum ve Hıristiyan yönetimi" sanırmış!…

efendim güleceksiniz, gülmeyin, oturun ağlayın. Fıkra gibi ama gerçek çünkü.

ben oldum olası genç türk faşistlerini ilgiyle izliyorum. Hayır efendim, sırtımı televizyona verip "Kurtlar Vadisi" türünden envai çeşit üçüncü sınıf türk mafya dizilerini seyredenlere bakmak suretiyle değil… bu sosyal medya tayfasının bu beyinlerle nasıl bilgisayar kullanabildiğine şaşarak… ilginç geliyor bana, akıllı telefonlarıyla resim de çekebiliyorlar. Üç cümleyi yanlış yapmadan yazamıyorlar, o da ayrı da, okuduklarını kıçlarından anlamaları en ilginç özellikleri bana sorarsanız. (Adam öldürmek falan gibi özellikler şimdilik hepsine özgü değil. O barbarlığın ortaya vurulması için daha büyük çapta çatışmalar gerekiyor. Çoğunluk şimdilik homurdanmakla ve adam öldürecekleri günleri beklemekle yetiniyor.)

"Türkiye bölünmesin" yazdığım zaman bir entryde bunu "Türkiye bölünsün" şeklinde anlamak her
canlıya nasip olmaz, bizimkilere oluyor. çok merak ediyorum bu beyin yoksunu dıngıllar, klavyeye oturmak suretiyle nasıl oluyor da götleriyle o kadar kombinasyon varken dil bilgisi kurallarına uygun şekilde kelimeleri ekranda çıkartmayı başarıp entry girmiş oluyorlar?

bir dangalak da benim bir entryimi alıntı yapmış mesaj atıyor "Orhan Pamuk nobel aldı diye kıskanıyorsun".

zaten her fraksiyondan sözlük yazarı mesaj atıp bana ettikleri küfürler yelpazesini yedi sülaleme doğru da çoktan genişlettiler ama benim pek umurumda değil.

"Lumpen" tanımına çok kızıp mesaj atıp küfreden bile var içinizde. Bir tanesi (bu bir Türkçe hatası değildir, özellikle "tane" dedim) lumpen ve proleter kelimelerinin yan yana getirilemeyeceğini söylemiş, çünkü lumpen olursa proleter olmazmış, proleter olursa lümpen olmazmış. Friedrich Engels mezarında kaç kere döndü bilmem ama zaten Engels'i yakında cehenneme pervane yapacaklar.

mevzu bahis sadece uludağ sözlük değil, bunlardan milyonlarca var sırtımızda. Türkiye'de takriben üç milyon kadar istanbullu, bütün gelişmiş illerimizde de toplam on milyon kadar şehirli var. Geri kalanların kabaca otuz milyonu köylü, kırk milyonu lumpen. ismet Paşa'ya çok haksızlık ettim, onun "Türkiye’de sınıflar yoktur, şehirliler ve köylüler vardır" cümlesine şapka çıkarıyorum.

içinizden biri de benim bu kitleyi "kültürün yeniyetmelere göre uyarlanmasının yarattığını" düşündüğümü sanmıştı.

Hayır, o bir neden değil, sonuçtur. Arz talebe göre oluşmaktadır. Gerçi birbirlerini etkilemektedirler ama şimdi yumurta ve tavuk tartışmasına girmeyelim.

Kimisi de hükümeti suçlar durur, dış borç ödeneceğine yada çalıp çırpacağına yatırım yapılsaymış bunlara iş bulunur, böylece cinayet de işlemezlermiş…

bir kaç gün önce yazdım, bir kere daha belirteyim; Hiçbir yönetim, ve de hiçbir rejim, böyle tavşan gibi üremiş, amansızca çoğalmış bir lumpenproleter kitlesine, bir kara kalabalığa iş de sağlayamaz, eğitim de sağlayamaz, sağlık hizmeti de veremez, yaşama gustosu da öğretemez, ruhlarında artakalmış vahşet hissini de gideremez. Bu kitleyi "misli görülmemiş bir sanayi hamlesiyle soğurmak ve işçi sınıfına dönüştürmek" için trilyon dolarlık yatırım ve müthiş bir planlama gerekir. Türkiye’nin bu gücü ve yeteneği yoktur. Hiç kendimizi kandırmayalım. iş işten geçmiştir çoktan.

Böyle böyle kendi boklarında debelenerek sürünüp sürüklenip gideceklerdir…

Bu arada birilerini de öldüreceklerdir ara sıra, bir yerleri de yağmalayacaklardır, çanta manta kapacaklardır, karıya kıza da saldıracaklardır, canımızı da sıkacaklardır. Türkiye bir nükleer savaşa girmeyeceğine göre de, azalmayacaklardır. Enver Paşa gibi bir serüvencinin Ortadoğu çöllerinde birkaç yüz bin kişiyi telef etmesiyle bitecek iş değildir bu.

Bu bir uç… Peki öbür uçta ne var?

Geçen gün kıbrıs şehitleri caddesi'nde yürüyordum, önüm sıra giden bir kız cep telefonunda babasıyla konuşuyor…

Güzel güzel "babacığım, ne olur izin ver" falan derken, birdenbire "please" dedi, "please babacığım, please, çok istiyorum, I'm begging you!…"

Bunların ortasında ve arasında, ve bunlara rağmen bir başka gençlik, ama "anlamlı" sayıda bir gençlik kitlesi varsa, oturalım da Türkiye'nin geleceğini mi konuşalım?

Yoksa da, koyalım götüne rahvan mı gitsin?
güncel Önemli Başlıklar