bugün

darbe günlükleri

ordunun jakobenizmin dip sularında seyrettiğinin açık göstergesi. herşeyi en iyi biz biliriz, herşeyi en iyi biz yaparız, bizim borumuz öter, türk milleti lafını ağzımızdan düşürmeyiz ama türk milleti aslında hiçbir halt bilmeyen zır cahillerden oluşur düşüncesi hakim günlükte. 1960'ın da, 1971'in de, 1980'in de nasıl yapıldığı konusunda kafalarda bir fikir oluşmasını sağlıyor bu günlük. aynı zamanda ordunun içinde nasıl herkesin birbirinin kuyusunu kazmaya uğraştığının da açık kanıtı, kim kimi yakalarsa paramparça edecek, kişisel bir hırsa kapılmış hatta bu kişisel hırs tarafından gözleri kör olmuş durumda resmen üstyöneyim kadrosunda. güneydoğu'da asker mi ölüyor, savaş mı oluyor kimin umurunda. daha da vahim olan, kimse yiğitliğine bok sürdürmüyor. bugün türkiye bu haldeyse bu kimin sayesindedir kimse dönüp de kendine bu soruyu sormuyor. özden örnek'in demeci ise en dikkat çekici kısım;

--alıntı--
Askerin söylediği yapılır ama bunun nedeni vardır. Zira askerin elinde silahı vardır ve bu silah askere bazı manevra yetenekleri verir. Silahımız bizim caydırıcılığımızdır. Bu nedenle ''ben silahımı kullanmayacağım'' diye açıklamalar yapmamalıyız.
--alıntı--

yani paşamız açıkça diyor ki güç kimdeyse onun yaptığı meşrudur, hayır bunu zaten biliyoruz evet de, birinci elden de söylenince insan daha bir şaşırıyor be... dava devam etmese, yasal yönden zora girmeyeceğimi bilsem daha neler yazıcam ben buraya ya, neyse. hayır şunu kafam basmıyor, varsa bi ulusalcı arkadaş açıklayıversin lütfen.

bu ordu atatürk'ün ordusu olduğunu her fırsatta vurguluyor, onun ilkelerinin savunucusu olduğundan dem vuruyor. peki m. kemal değil miydi daha ittihat ve terakki zamanında ordunun siyasete karışmasının son derece yanlış olduğunu, bunun soncununda ordunun kendi görevi olan vatan savunmasını yapamaz hale geleceğini bi tarafını yırtarak bağıran? peki ne oldu sonrasında? balkanlar bir gecede elden çıktı, yunan ve bulgar ordusu istanbul'a dayandı. yani m. kemal'in haklı olduğu daha burda anlaşılmış oldu. ama enver-talat biraderleri bu da kesmedi, bu insanların kendi kişisel hırsları yüzünden ermeniler katledildi, sarıkamış'ta askerler tek kurşun sıkmadan öldü, mekke'yi, medine'yi elimizde tutalım derken 4 yılın sonunda itilaf devletleri urfa'ya kadar girdi ve daha neler neler. gene aynı adam değil miydi kendine sivil bir meşruiyet aramak için uğraşan milli mücadele döneminde, kapı kapı burjuvasından hocasına, komünistinden gerillasına herkesin kapısını çalan, savaşın bikaç osmanlı artığı generalle değil ne kadar cahil bırakılmış olursa olsun türkiye halkıyla kazanılacağını her fırsatta dile getiren. savaş bittiğinde asker üniformasını (ki asmama hakkı olmasına rağmen) çıkartıp askıya asan ve bir daha giymeyen, en yakın arkadaşlarının rütbelerini kendi elleriyle söktürten, askerin siyasete müdahale etmemesi gerektiğini gene o dönemde de vurgulayan. attığı her adım tepeden inme olsa da bunların halkın yararına olduğunu anlatmak, askeri değil halkı arkasına almak için yurdun her köşesini gezen. yok arkadaş, basmıyor benim kafam bazı şeyleri, basmayacak da.

dincilere kızıyorsunuz halkı yanlış bilgilendiriyorlar, kendi burjuva basınlarıyla yalan yanlış bilgilendiriyorlar, kadrolaşıyorlar diye. e peki sizin ondan ne farkınız kalıyor? onlar halkı koyun olarak görüyor da siz ne olarak görüyorsunuz anasını satayım?

biz bu yalancı çobanları temizlemediğimiz sürece daha çok uçurumlardan aşağı atarız kendimizi.

ek/düz: eksileyin eksilemesine de, cidden aranızdan bi cesuryürek varsa bana izah etsin şu durumu.
güncel Önemli Başlıklar