bugün

kadir mısıroğlu nun kemalist kadına verdiği ayar

Kadir mısıroğlu gençken üsküdardaki yazıhanesinden çıkıp evine gitmek ister. Ancak mevsim bahardır ve mısıroğlu biraz sahilde yürüyüş yapıp da eve gideyim der ve yolu uzatır. üsküdardan yürüye yürüye kadıköy rıhtıma gider ve oralarda gezinir.

o da ne? karşıdan alımlı mı alımlı, makyajlı mı makyajlı, güzel mi güzel, dekolte mi dekolte bir kadıköy kızı geçiyordur. mısıroğlu kızı görür görmez aşık olur, size bir şeyler ısmarlayayım isterseniz gelin şöyle geçelim diyebilmektir istediği.

kadir mısıroğlu tanımadığı bu kızın yanına gider utana sıkıla, sonra tanışabilmek için ona bir selam verir. kız selamı bile almaz, üstüne mısıroğlu üstadı hakir görür. üstad bozulur ama niye ki diye sorar. size selam verdim onu bile almıyorsunuz. kız üstüne başına, şu kılık kıyafetine bir bak. sen benim dengim misin be der.

üstad bu lafa çok bozulur ve kıza bir şey diyemez. tam o sırada karşıdan her halinden cehapeli oduğu belli olan, yüzü traşlı, fötr şapkalı bir beyefendi kendisine doğru gelir, kızın elini tuttuğu gibi onu karşıya geçirir ve yollarına devam ederler. kız kadir mısıroğlu'na pas vermemiş üstelik sevgilisiyle ona nazire yapar gibi yanından geçip gitmiştir. üstad bu olaya çok bozulur. o olaydan sonra cehapeli bayanlardan nefret eder, nerede dekolteli, makyajlı bir kız görse içini bir hiddet kaplar; cehapeli adamın o kızı kapmasından dolayı kemalizme de düşman olur.

artık onun için dekolte, kemalizm, boya, makyaj, şapka gibi kelimeler salt sinir bozucu olmaktan çıkıp nefret edilesi bir hale dönüşür.