bugün

morgda çalışmak

finansal olarak bakıldığında para getiren, psikolojik olarak bakıldığında herkesi göründüğü kadar negatif ya da pozitif olarak etkilemeyecek olan ancak fiziksel olarak bakıldığında çok da keyifli olmasa gerek.

hastane morglarında görev alıyorsanız genelde fazla etkileyici cesetler ile karşılaşmazsınız. bir kaç kat üstte daha dün yatan çocuklar, amcalar, teyzeler; belli başlı sebeplerden dolayı iniverirler bir kaç kat aşağı. ya da şaibeli bir ölüme sahip değilseniz cenazeniz defnedilene kadar kalırsınız morgda ki bu da çalışanlar için eksterem etkili bir durum değildir. tek parça halinde bir ölüyü alıyorsun, geri zekalı metal bir sedyeye yatırıyorsun, çekmecenin içine doğru iteliyiveriyorsun. olay bu...

esas sorunlular adli tıp morglarında çalışanlar. kaza sonucu kafası kopup otopsiye gelenler, silah ya da kurşunla delik değiş edilmiş cesetler, bir yerlere atıldıktan uzun zaman sonra bulunan yarı çürük, leş gibi kokan cesetler, tamamiyle yanmış olanları, gözleri yerlerinden çıkarılmış insanlar, baş ve uzuvları bedenden koparılmış olanları, tek başına kesik bir baş, ayrı ayrı uzuvlar ve daha niceleri...

insan bunu ilk başlarda kaldıramıyor, kaldıramaz da... sıcacık bir bebek cesedine dokunduğu anda zihnini yitiren gördüm ben; sadece ailesine teşhiste ailesinin fazla üzülmemesi adına beyni fırlamış bir cesedin kafatasının içine gazete kağıdı doldurup kafanın küre şeklini stabil tutmaya çalışan morg çalışanları, her yeni bir gün yeni bir farklı ölüme tanık olma sebebi ile yaşama sevincini yitirenler... yürek işi azizim...

işin dini yönünü tamamen bir kenara atın; gerçekten her anlamda inanç, irade ve cesaret isteyen bir iştir.
önünüze gelen ceset, lisede aşık olduğunuz kız da olabilir; geçen günlerde mahalle maçı yaparken yanlışlıkla camınızı kırdı diye azarladığınız o küçük komşu çocuğu da.