bugün

portakal suyundan bir yudum alıp evden çıkmak

tecrübe edip başaramadığım olaydır.

sabah bir yıldız edası ile kalkıp banyoya gittim, musluğu açtım ellerimi uzattım. o da ne! musluktan soğuk su geliyor, ocak ayı götümüz donuyor soğuktan. suyu ısıtıp öyle yıkanıyoruz. tabi benim kafam gitmiş, unutmuşum bu acı gerçeği. neyse buz gibi su ile elimi yüzümü yıkadıktan sonra, kıyafet seçmek için gardrobuma göz attım. pijamalarla odanın ortasında mal gibi duruyorum, gidip annemi kaldırdım ve sordum.

- anne benim gardrobum nerde?
- senin gardrobun mu vardı?

soruya soru ile karşılık aldığımdan dolayı, gardrobumun olmadığını anladım. arada böyle zekilikler yaparım.

gidip yastığımın altına tıkıştırılmış kıyafetlerimi giyindim, artık kendimi bir yıldızdan çok yıldız tilbeye benzetmiştim. annemlerin odasına tekrar gidip, dizideki evlatlar gibi şevkatle onları uyandırmaya çalıştım.

- babacıııımmm (yüzünden öpmeye çalışarak)
- lan bi git! deli misin, ne arıyorsun burda?
- (kendimi bozmayarak) sizi uyandırmaya geldim babacım, hep birlikte kahvaltı yapıp aile bağlarımızı güçlendirmek adına ..
- daha konuşacak mısın?
- (hala efendiliğimden ve edamdan ödün vermeyerek) ben söyleyeyim de kahvaltyı hazırlasınlar
- yavrum iyi misin sen?
- niye ki?
- evde kim var! kahvaltıyı misafire mi hazırlatacaksın?
- misafirimiz gelmedi, hizmetçiler hazırlayacak.
- kalk hanım, bu çocuk iyi değil. doktora falan götürelim
- (babamın söylediklerini takmadan) kahvaltı hazır olunca seslenirim, lütfen istirahat buyurun babacım.

bizim hizmetçimiz de yokmuş, mecbur kahvaltıyı ben hazırladım. buzdolabından biraz zeytin, peynir ve reçel çıkardım. sonra bakkala gidip portakal suyu istedim.

- amca burda portakal suyu bulunur mu?
- tabi al ordan
- pipetli değil, kahvaltıda içmelik
- tamam getiriyorum bekle, al bakalım.
- (şişeyi elime alıp, amerikan film karakterlerini kıskandıracak şekilde) hmmmm bunun tarihi geçmiş, şikayet etsem dükkanı mühürleyip size para cezası hatta hapis cezası verirler. lütfen beni yetkili birine götürün.
- ne diyon sen!! buranın sahibi zaten benim. almıyorsan siktir git, sabah sabah sinirimi bozma benim!!

olayı canlandırmam için portakal suyu şarttı, bir yudum içeceğimden dolayı parasını verip satın aldım.

artık her şey tamamdı, sofra çok fakir görünüyordu ve tam ortada tarihi geçmiş bir şişe portakal suyu duruyordu. hemen bardaklara eşit miktarda döküp, annemlere seslendim.

- hadi kahvaltı hazır!!!!
- bağırma geliyoruz
- ilk kez kahvaltı hazırlıyorsun, gözlerim doldu
- yapma anne, bak izlediğin diziler sonunda işe yaradı.
- kahvaltımızı yapalım, sonra doktora götüreceğim ben seni
- ben iyiyim, hem acelem var
- nereye evladım?
- (daha ciddi bir tavırla ve iş adamı karizmasıyla) ahh annecim kalıp sizle kahvaltı yapmak isterdim ama çok işim var, hemen çıkmam lazım

normalde annemin "dur evladım hiç değilse portakal suyunu iç" demesini bekledim ama o cümleyi bir türlü duymadım. sinirlendim ve sonunda o efendi tavrımı bozdum ..

- siz nasıl insanlarsınız?
- noldu lan!
- insan hiç değilse gitme der, bir şeyler ye der. hadi bunları boş ver, ulan geri zekalı ne işin var? öğlene kadar kıçını devirip yatan malın teki değil misin diye bir sorar evladına!!!
ayrıca o deminden beri gömdüğünüz, bana bir yudum bile içmek nasip olmayan portakal suyunun tarihi geçmiş. baba! artık hastaneye hep beraber gidersiniz ..