bugün

olmayan sevgiliye kişisel iletiler

saat 06:28:59. mevsimlerden sonbahar. lokasyonu söylemem; kasvetli, gri, ruhsuz bir gün doğuyor.

sahilde, elinde telefon;
yalnız, bankta oturmuş, başını öne eğmiş;
33 yaşında bir adam.
kafasında kasketi de var.
görsen 50 yaşında dersin adama.
ama genç daha, kucağında da yarım sigara izmariti.

sadece sevgilisi vardı hayatında. başka kimsesi yoktu. ne bir akraba, ne bir dost; sevgili de gitmiş belli ki..

yeni sigaraya başlamış,
tutuşundan belliydi önceden.
yüzünde çizgiler var.
onu neyin yaşlandırdığını bilmiyor kimse.

öldüğünü söyleyen eski dostları var.
küçük dükkanı artık kapalı,
babası ölü.
annesi başka bir adama kaçmış.

büyüdüğü yer yetimhane adamın,
yüzündeyse çizgiler var demiştim.
onu neyin yaşlandırdığını bilmiyor kimse.
bazıları jilet yarasıymış yüzündekilerin.

ikinci kez öldüğünü söyleyen eski dostları var.
ikinci kez açtığı küçük dükkanı da artık kapalı.
babası ikinci kez ölmüş sanki.
annesi de ikinci kez başka bir adama kaçmış gibi gözüküyor.

yetimhanede bir kez büyümüş sadece.
jilet izleri de oradanmış.

onu neyin yaşlandırdığını tahmin edenler var.
onu neyin yaşlandırdığını bildiğini söyleyen yalancılar da.

saat 06:25. mevsimlerden hala sonbahar. gün aynı gün, mekan aynı mekan.

sigarası bitince;
telefonu tekrar kavradı adam, nasırı bol elleriyle.
hamallığı bırakalı 12 gün olmuş.
küçük dükkanını da özlüyor tabii.

biraz daha durdu.

saat 06:26. mevsimlerden ısrarla sonbahar. gün aynı gün, mekansa aynı mekan.

aradı sevdiğini sonra. o bir şey demeden kendisi söyledi ilk kelimeyi;

+''alo?'' *dedi kırık, bezgin, hırıltılı ve ölü bir sesle.*

-''efendim?'' *dedi kadın. halinden memnundu anlaşılan. uykudan uyandırılmış gibi ama dinç de bir sesi vardı.*

+nasılsın?

-canım yokum ben bugün.

+konuşuyorsun ama?

-aslında varım ben hihihihi. *kıkırdıyordu kadın, şeytan gibi. makyajı akmış bir tip düşledi adam o sırada*

+e hani yoktun?

-yokum tabii...

+nasıl yok? dalga geçiyorsan hiç sırası değil.

-ne dalgası ya. sen kafayı yemişsin!

+bak bunda haklısın galiba.

-yalnızsın sen lan...

+gerçekten öyle.

-öleceksin bir başına!

+doğru söylüyorsun.

-yalnızlıktan kusacak gibisin!!!!

+evet.

-gebereceksin oğlum!

+tamam anladım. kes artık.

-boka batmışsın sen. salak seni!

+sussana!

-aldatıyor musun beni doğru söyle?

+kes sesini!

-aldatma sakın.

+tamam aldatmam. *tam bu anda bir sigara daha yaktı adam*

-söz ver?

+söz.

-kimim ben?

+sevgilim.

-kimim ben dedim? *biraz daha sesini yükseltti kadın*

+sevgilim..

-bana cevap ver.

+yapma...

-ver dedim.

+yapma, ölüyorum.

-geber...

işte o sırada adam telefonu kucağına kadar indirdi. gözleri karardı yavaşça, tansiyonu düşüyordu. uyumayalı 5 gün olmuştu. elini boşladı ama telefon düşmedi.

karnı aç. sigara midesini bulandırmaya devam ediyor. leş gibi adam. yolda görsen dilenci sanırsın.

öldüğünü söyleyen dostları, bugün de onu izliyordu; bank, gazete kağıdı, sigarası ve kıyafetleri hariç tek varlığı olan zippo'su.

yüzündeki izler soğukta sertleşiyor, kabarıyordu. adam yüzüne dokunuyor ve kendini hissediyor o sırada. ''ben buradayım'' diyor içinden. dostları onu duymuyor.

ölmesine 1 dakika 26 saniye kalmış adamın.

dostları ölüşünü izleyecek.

babası solunda oturuyor; ince yapılı bir ağaç. ağaç demeye dilin varmaz. üç tane tahta çakmışlar ayakta durabilsin diye. tahtalar bile sağlam değil.
annesi sağında; açık kahverenginde bir köpek. gözleri sulu onun da. gidecek gibi bakıyor ve masum. ancak sadık değil bu sefer sanki.

adam sağ elini anca kaldırabildi. sigarasından son dumanını alacağını o da biliyordu. başını da biraz aşağı eğdi ve sigarasına erişti. dudaklarıyla yakalamıştı. yakaladığı gibi doldurdu ciğerlerini.

üflerken sigarayı da düşürdü. paltosunda küller savruldu. adamın gözleri iyice kararmıştı.

bir çınlama sesi vardı. bu sesin rengi olsa kesinlikle ateş kırmızısı olurdu. tiz ve şiddetli bir ses. işkence gibiydi.

ölmesine 16 saniye kalmıştı adamın.

babası rüzgarla kaybolmuş, annesiyse başkasının peşine takılmıştı bile.

adam öylece oturuyordu bankta. uyur gibi bir hali vardı, yoldan geçen de bir ''kadın''.

yapayalnız bakıyordu kadın, kömürün külü gibi bakıyordu adamın kasketine. yutkundu kadın da.

saat 06:28:55. adam ölüyordu. kadın saliselik bir kararla adamın yanına oturdu.

tik 06:28:56
tak 06:28:57
tik 06:28:58
tak 06:28:59...

ve adam ölmüştü.

saat 06:29:01. telefondan bir ses;

+''alo?'' *dedi aldatılmış bir sesle*

ve o ses, aldatılmış bir kadına ait değildi.

aldatılan yalnızlığın sesi, susturmuştu adamın sevgilisini de.

peki kimdi adamın sevgilisi? kimdi bu telefondaki?

''ben ne biliyim yarram son arananlara baksana''.