bugün

stranger than fiction

lütfen beni öldürme ismiyle bilinen bir film. filmin ana konusu bir roman yazarının kendi yazdığı roman kahramanının aslında yaşadığını öğrenmesiyle özetlenebilir. filmi izlerken aklıma gelen bazı noktaları aktarmak isterim:

kahramanımız harold crick'in sevgilisi rolündeki "ana" ve romanın yazarı olan "karen eifel" ismi bana son derece manidar geliyor. bir anlamda modern bir anna karenina izlenimi uyandırıyor. neden peki? harold'ın mevcut değişimi ana isimli kurabiyeci kadınla tanışmasıyla başlıyor. ve harold'un hayatının nasıl sonlanacağına dair kararı da romanın yazarı olan karen eifel yapacaktır. anna karenina romanının sonunun belirsizliğine inceden bir göndermedir bu. çünkü anna gerçekten trenin önüne atladı mı bunu asla bilmeyiz.

bir diğer ilginç noktaysa yazarımız karen eifel'in soyadı olan eifel... guy de maupassant her öğle yemeğini eyfel kulesinde yermiş. bahse konu kuleden ne kadar nefret ettiği bilinirken neden gittiği sorulduğundaysa şu cevabı verirmiş:

"çünkü burası kulenin görülmediği tek yer"

karen eifel'in soyismi de bir anlamda bu olaya göndermedir. filmdeki yazarımız olayın o denli içindedir ki gerçeği göremez. bir de maupassant hikâyeciliği bilindiği üzere olay örgüsüne dayanır. bu da bana son derece ironik geliyor. çünkü filmdeki hikâye bize şu soruyu sordurur:

harold o eylemleri yaptığı için mi yazılıyor, yoksa karen yazdığı için mi harold o eylemleri yapıyor?

işte bahsedilen olay bu ironinin ta kendisidir.