bugün

hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

üniversite yılları. peder ayın başında gönderiyor harçlığı. az. durumumuz olmadığından değil, peder yeterli zannediyor ben de nasıl bir malsam gurur yapıyorum, bu para yetmez diyemiyorum bir türlü. ilk on beş gün normal standartlarda yaşamama yetiyor param. ikinci çeyrekte ise öğlen ve akşam yemeklerini okulun yemekhanesinde yiyerek, yurda dolmuşla değil yürüyerek gidip gelerek idare ediyorum bir şekilde. kankaların durumu da aşağı yukarı böyle. olmasa bile borç almak dünyanın en zoru zaten. neyse bir keresinde ipin ucunu biraz kaçırdım ( ayda bir gidilen taksime bu sefer iki kere gitmiştim sadece) param tam anlamı ile bitiyor. pederin para göndermesi için daha 10 gün var. oda arkadaşım ögrencilerin çalıştığı bir ajanstan bahsediyor, böyle fuar organizasyon falan. hemen saldırıyoruz tabi. adamlar kabul ediyor, işimiz dünya bankasının bir organizasyonu için istanbula gelen yabancı konuklara kaldıkları otelde bilgi vermek, yönlendirmek falan. ben gece vardiyasındayım. otel hilton. hayatımda ilk defa beş yıldızlı bir otele gidiyorum ve geceyi orada geçireceğim. ama dikilerek.

ilk gün otel görevlileri bir tepside kahve ve kurabiye getiriyor bize. zaten açım son paramı yol için ayırmışım. kurt gibi saldırıyoruz kurabiyelere. görevli kız birşey istediğiniz zaman bana seslenin diyor. tabi biz yarım saatte bir kahve ve kurabiye istiyoruz. üç günlük bir iş. işin sonunda paramızı alıp ayrılacakken görevli kız bir fatura getiriyor. faturayı görünce ben bir fena oluyorum. meğer ilk kahve ve kurabiye ikrammış, diğerleri ise adisyona özenle işaretlenmiş. hilton orası. yediğimiz onca kurabiye ve kahvenin maliyeti kazandığımız paranın üç katı. kekeliyoruz kem küm ediyoruz. durum o kadar boktan ki, sözde çalışıp durumu tıoparlayacakken üzerine bir de borçlanıyoruz. üstelik o anda ödemen gereken bir borç. aklıma tarık akan'ın canım kardeşim'de restroran müdürüne yaptığı atar geliyor. babam kanını satarak beni okutuyor diyeceğim olmayacak, gülesimde geliyor durumun mallığına derken ağzımdan o klasik cümle dökülüyor abi biz öğrenciyiz... çalıştığımız ajansla yapılan görüşmeler falan derken yırtıyoruz bir şekilde. o günden beri kurabiyeden nefret ederim.