bugün

devletin kendi parasını bankalardan borçlanması

aslında devlet insanoğlunun en büyük sosyal icadıdır ve her icat gibi verimli veya verimsiz kullanılabilir, nasıl kullanıldığıyla faydalı veya zararlı hale gelir. modern devletin en büyük gücü de para basabilmektir. devletin ekonomideki payı arttıkça zorunlu olarak milli gelirin daha büyük kısmı yeniden dağıtıma tabi tutulur ve devlet ne kadar kötü yönetilirse yönetilsin bu yeniden dağıtım az veya çok sosyal gayelerle yapıldığı için, piyasanın kar maksimizasyonu amaçlarıyla uyuşmayan sosyal verimliliği yüksek harcamaların gerçekleşme imkanı doğar. devlete hırsız diyenler genelde kamunun ekonomideki payının küçültülmesini, bunun için de kendilerinden daha az vergi alınmasını savunan varlıklı kesimden çıkar. piyasaya bırakılsaydı üniversiteye ücretini ödeyip hayatta gidemeyecek adamların, yüzyıl öncesinden kalmış kitapları okuyup devlete hırsız diyerek anarşistlik oynamaları şuursuzluktandır.

yunanistan olayına gelirsek, kimsenin malesef yunanistan'a gerçekte yardım yaptığı borçlarını gerçekte sildiği yoktur. yunanistan'a borç veren alman ve fransız bankaları, zaten tahsil edemeyecekleri parayı borçtan düşüyor, yunansitan'a yapıldığı söylenen yardımla da borçlarını tahsil ediyorlar. yani yunanistan'a yapılan yardım alman ve fransız bankalarına yapılan yardımdır. ikincisi yunanistan'ın aldığı borçları halkının eğitimi ve refahı için harcadığı belli. borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesinin sebebi ilk bakışta işe yarıyor gibi görünen ve bugün bizim de uyguladığımız dış tasarruflarla büyüme modelidir. dış borçlanmaya mecbur bırakılmasının sebebi ise ab üyeliği ile devletin en temel gücü olan kendi parasını basma fonksiyonundan mahrum bırakılmasıdır. (biz de enflasyon daha düşük olsun diye dışarıdan borçlanıyoruz.) şu anda borçlarını ödeyebilmek için uygulalan sıkı maliye politikaları herhalde yunanistan tarafından planlanmıyordu, bir ulus-devletin varlığının zorunlu sonucu da bu değildir. aksine yunanistan yarım bir devlettir, tam bir devlet olsa euro'dan çıkar, borçları için rest çeker ve bağımsız olarak yoluna devam edebilirdi.

sonuç olarak devletler tüm hatalarına rağmen kalkınma ve refah için vazgeçilemez kurumlardır. devletleri küçültmek hatta yok isteyenler onların yerini almak isteyen (ama sosyal fayda değil kar maksimizasyonu amaçlarıyla) uluslararası şirketlerden başkaları değildir. bu tartışmanın konuya katkısı da yoktur. devlet olmasa en iyi ihtimalle bankadan kredi çekip üniversite okumaya çalışacaksın mesela. sonra ömürboyu onu ödemeye çalışacaksın tabi iş bulabilirsen... halktan birinin devletin hırsız olduğunu söylemesiyle kendisinin hırsız olduğunu söylemesi arasında çok fark yok çünkü devlet harcamalarından en fazla yararlanan kendisidir. hastanelerin acil servislerinden bedava yararlanmak hırsızlık değildir. keşke sağlık tamamen primsiz ve ücretsiz olsaydı... burada tartıştığımız devletin daha az vergi toplayarak daha fazla harcama yapabilme imkanıdır. bu konuya katkısı veya itirazı olabilecek kapasitedekiler buyursun gelsin...