bugün
- metin arolat29
- klarnet calan sarapci koala 69
- amca diyen kasiyer kız10
- anın görüntüsü26
- otobüste uyuyamamak8
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı73
- ctrlx9
- neden sürekli kabız oluyorum14
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri10
- narin güran17
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın12
- bel çevreniz kaç cm12
- bimde çalışanda akıl var mı13
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- sudekiray12
- sağ yan ağrıması8
- menuet13
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- bana aşık yazarlar15
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
- doritoslu çiğ köfte16
- menuet'in çok gergin ve sinirli olması9
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna9
- gocu isimli küfürbazın çaylak olması10
- eve çağıran erko21
- umut halil icardi9
- türkiyede neden herşey pahalı8
- bir kadın sizi takip etmeden storynize bakıyorsa12
- cennetteki köşklerin 70000 odası olması11
- clara heidi'nin halası mı teyzesi miydi9
- ilk buluşmada erkekten istenecek belgeler9
- sözlük erkeklerinin mesleği ve maaşı23
Yoksun sen! Artık canım yazmayacak telefonumda ve dökülmeyecek aşk sözcükleri dudaklarımdan. Uyandım, bir de ne göreyim?! Yokum ben! Boyum, endamım, bir süzümlük siluet bile değilmiş, meğer. Bakılası yüzüm, değilesi gözüm kalmamış meğer! Ah yüreğim, ağırmış da bırakmışım kaldırımda gelirken.. Yoksa dayanmazdı bu sahneye... Olmayan yüzüm, devrilesi gövdem gibi süzülüp de gidivermek yerine, bırakıverirdi beni yarı yolda.
Oysa asansördeki aynada vardı bir yansımam. Kanlı, yorgun, mor halkalı gözlerim vardı, solgun çehremle perçemlerimin kesiştiği yerde... Yine de makbuldür sanmıştım, yine de bir sevinç dalgası geçiriverir sevgilinin içinden hani... Bir sürprizlik değeri vardır sanmıştım. Bir sohbetlik, bir hayli sitemlik, bir hal çarelik hatırı saklıdır sanmıştım amma.. Eh be kardeşim, kendisi yokmuş ki hatırı olsun! Bu bitmek bilmez hayat acemiliği değil mi zaten aşkı taze tutan? Hangi aşık deneyimli hissetmiş kendini, hangi sevdalı kafasını sallamış bilgiç bilgiç de biz bu yollardan geçmiştik demiş. Aşkın hafızası balık, intikamınki fil, siteminki deve...
Bundan sonra seni düşündüğümde hep o son bakışın -daha doğrusu bakmaya değer bulmayıp da kısaca süzdükten sonra bilgisayar ekranındaki oyuna dönüşün- gelecek aklıma, o kısık gözlerle, büzülmüş dudaklarla tıslayarak Hayırdır?! Yemeğe mi geldin? deyişin, hafifçe ters dönerken dünya, önce yana, sonra yukarıya.. Gerisi hayal meyal.. Arkamı dönüp gitmeye başladım galiba, sense çevik bir hareketle kalktın, sanırım bürodakiler durumu farketmesinler diye- bir sandalye çektin otur dedin ve aynı kayıtsızlıkla oyununa devam ettin. Ben de, aynı nedenle, 30 saniye kadar oturduktan sonra Rahatsız ettim herhalde. gibi manasız bir söz söyleyip kalktım. Sesim boğuk ve çaresiz çıkmıştı. Güçlü ve net olmalıydı oysa, ve ilaveten iyi bak endamıma, çünkü burada son görüşün beni, biraz daha gayret edersen dünya gözüyle de son görüşün olacak demeliydim hatta.. Ama ağzımı açsaydım, hıçkırıklar çıkacaktı. Sakin (olduğunu sandığım, en azından filmlerdeki gibi koşmayan) adımlarla terkettim mekanı. Merdivenlerden ben değil, gözyaşlarım iniyordu. Aşağıda gözlerimi silip güvenlik görevlilerine gülümsemeye çalışarak çıktım turnikelerden.. Ve güneş, hani yaranı aydınlatır da sızlatır, sokar gözüne gözüne inatla.. Dönüp bakmadım desem, yalan olur. Ardından koşulacak kadar bile değerim yokmuş, gördün mü?! işte o an, bittin sen!
Ne yaptığını anladığında, artık anlamış olmak derin bir acı, sonsuz bir pişmanlık ve telafisi olmayan bir kayıp olacak tek kazancın! Evet! Hayatının hatasını yaptın ve bu sana hayatının aşkına mal olacak, bilesin! insan ne olursa olsun el üstünde tutar sevdiğini, gözü gibi bakar, krallar gibi ağırlar.. Hele ki ele güne karşı... Sen bana ister kızmış, ister küsmüş ol, bir büro dolusu insanın, hele o kadının hani sana asıldığını, arada göz kırptığını ve fakat senin yüz vermediğini söylediğin kadının- önünde onurumu kır, sokak itine bile layık görmeyeceğin muameleyi yap, kovmaktan beter et.. Bu insanlık ve kadınlık onuruyla alakalıdır ve hepsinin önünde benden özür dilersen belki affedilebilir. Ama sevgilinin bir sevgili kalbi vardır ki öyle hiç kolay kırılmayan, yılmayan, pes etmeyen, sana kocamaaaaaaaaan kucağını her daim açmış, her gün güler yüzle karşılamış, kuş sütüyle ağırlamış, bir gün kem bakmamış, tek bir kötü söz söylememiş, saygıda da sevgi kadar cönmertmiş ve sabırlıymış..mış.. mış.. Her neyse, artık bir hükmü yok bunların.. işte o kalbi bir kaybettin mi, bunun telafisi mümkün değil.
Sonsuz genişlikte bir kap düşün, her sözün, her eylemin, her halin ve her şeyin kabul görüyor, ne koyarsan acı tatlı alıyor, sana dair, sen olup, sana akıyor, ama asla, patlamıyor, taşmıyor. Sen o kaba tekme attın sevgili ve artık sevgili değilsin bundan kelli... Kırdın, parçaladın, yok ettin, toz duman ettin.. iki dünya bi araya gelse bakmam yüzüne, yok ki gözüm! Değil mi ki yok saydın sen kanlanmış gözlerimi, solgun yüzümü... Olmayan sırtım dönük sana bundan böyle...
Topla kırıkları da yapıştır bakalım, yeni bir yürek yarat küllerimden, varsa değerim. Biraz da sen yalvar geceler boyu, sen dök göz yaşlarını, itil kakıl da yılma kolaysa, biraz- yo, hayır biraz değil, çok, pek çok- sürün, acı çek, mahrum kal, inle inim inim, vur başını taşlara, değer bilmezliğinin acısı, öfkenin aşkına üstün gelişinin pişmanlığı yaksın kavursun seni! O zaman büyürsün belki, öğrenirsin sabrı, emeği.. Her şeyin kabulüm dersin, başka her şeyi bırakır, dinlersin geceler boyu, beni, yalnız beni. Yalnız dinler, yalnız anlarsın ahları, sitemleri yaraları, izleri... Yanlız anlar, yanlız dinler ve sağaltırsın belki... Tabii varsa değerim. Her şeyin bedeli var sevgili, ki sevgili değilsin bundan kelli, ağırdır hazırsan ödemeye, ipotek edersin yüreğini, uzundur vadesi. Tabii varsa değerim.
Yoksun sen! Derin uykulardan uyandım ne göreyim; yokmuşum! Hiç gelmemişim dünyaya, huzurla doldu ruhum.. Tanımamışım hiç seni... Bugün, bu dem, bu saat rasladığım bir hayal, bir yabancı sıfatla buz oldu içim. Bakılası yüzüm, değilesi gözüm hiç olmamış meğer, hayalmişim! Ah yüreğim, hiç olmamış iyi ki... Yoksa dayanmazdı bu sahneye.. Olmayan yüzüm, devrilesi gövdem gibi süzülüp de gidivermek yerine, bırakıverirdi beni yarı yolda... *
Oysa asansördeki aynada vardı bir yansımam. Kanlı, yorgun, mor halkalı gözlerim vardı, solgun çehremle perçemlerimin kesiştiği yerde... Yine de makbuldür sanmıştım, yine de bir sevinç dalgası geçiriverir sevgilinin içinden hani... Bir sürprizlik değeri vardır sanmıştım. Bir sohbetlik, bir hayli sitemlik, bir hal çarelik hatırı saklıdır sanmıştım amma.. Eh be kardeşim, kendisi yokmuş ki hatırı olsun! Bu bitmek bilmez hayat acemiliği değil mi zaten aşkı taze tutan? Hangi aşık deneyimli hissetmiş kendini, hangi sevdalı kafasını sallamış bilgiç bilgiç de biz bu yollardan geçmiştik demiş. Aşkın hafızası balık, intikamınki fil, siteminki deve...
Bundan sonra seni düşündüğümde hep o son bakışın -daha doğrusu bakmaya değer bulmayıp da kısaca süzdükten sonra bilgisayar ekranındaki oyuna dönüşün- gelecek aklıma, o kısık gözlerle, büzülmüş dudaklarla tıslayarak Hayırdır?! Yemeğe mi geldin? deyişin, hafifçe ters dönerken dünya, önce yana, sonra yukarıya.. Gerisi hayal meyal.. Arkamı dönüp gitmeye başladım galiba, sense çevik bir hareketle kalktın, sanırım bürodakiler durumu farketmesinler diye- bir sandalye çektin otur dedin ve aynı kayıtsızlıkla oyununa devam ettin. Ben de, aynı nedenle, 30 saniye kadar oturduktan sonra Rahatsız ettim herhalde. gibi manasız bir söz söyleyip kalktım. Sesim boğuk ve çaresiz çıkmıştı. Güçlü ve net olmalıydı oysa, ve ilaveten iyi bak endamıma, çünkü burada son görüşün beni, biraz daha gayret edersen dünya gözüyle de son görüşün olacak demeliydim hatta.. Ama ağzımı açsaydım, hıçkırıklar çıkacaktı. Sakin (olduğunu sandığım, en azından filmlerdeki gibi koşmayan) adımlarla terkettim mekanı. Merdivenlerden ben değil, gözyaşlarım iniyordu. Aşağıda gözlerimi silip güvenlik görevlilerine gülümsemeye çalışarak çıktım turnikelerden.. Ve güneş, hani yaranı aydınlatır da sızlatır, sokar gözüne gözüne inatla.. Dönüp bakmadım desem, yalan olur. Ardından koşulacak kadar bile değerim yokmuş, gördün mü?! işte o an, bittin sen!
Ne yaptığını anladığında, artık anlamış olmak derin bir acı, sonsuz bir pişmanlık ve telafisi olmayan bir kayıp olacak tek kazancın! Evet! Hayatının hatasını yaptın ve bu sana hayatının aşkına mal olacak, bilesin! insan ne olursa olsun el üstünde tutar sevdiğini, gözü gibi bakar, krallar gibi ağırlar.. Hele ki ele güne karşı... Sen bana ister kızmış, ister küsmüş ol, bir büro dolusu insanın, hele o kadının hani sana asıldığını, arada göz kırptığını ve fakat senin yüz vermediğini söylediğin kadının- önünde onurumu kır, sokak itine bile layık görmeyeceğin muameleyi yap, kovmaktan beter et.. Bu insanlık ve kadınlık onuruyla alakalıdır ve hepsinin önünde benden özür dilersen belki affedilebilir. Ama sevgilinin bir sevgili kalbi vardır ki öyle hiç kolay kırılmayan, yılmayan, pes etmeyen, sana kocamaaaaaaaaan kucağını her daim açmış, her gün güler yüzle karşılamış, kuş sütüyle ağırlamış, bir gün kem bakmamış, tek bir kötü söz söylememiş, saygıda da sevgi kadar cönmertmiş ve sabırlıymış..mış.. mış.. Her neyse, artık bir hükmü yok bunların.. işte o kalbi bir kaybettin mi, bunun telafisi mümkün değil.
Sonsuz genişlikte bir kap düşün, her sözün, her eylemin, her halin ve her şeyin kabul görüyor, ne koyarsan acı tatlı alıyor, sana dair, sen olup, sana akıyor, ama asla, patlamıyor, taşmıyor. Sen o kaba tekme attın sevgili ve artık sevgili değilsin bundan kelli... Kırdın, parçaladın, yok ettin, toz duman ettin.. iki dünya bi araya gelse bakmam yüzüne, yok ki gözüm! Değil mi ki yok saydın sen kanlanmış gözlerimi, solgun yüzümü... Olmayan sırtım dönük sana bundan böyle...
Topla kırıkları da yapıştır bakalım, yeni bir yürek yarat küllerimden, varsa değerim. Biraz da sen yalvar geceler boyu, sen dök göz yaşlarını, itil kakıl da yılma kolaysa, biraz- yo, hayır biraz değil, çok, pek çok- sürün, acı çek, mahrum kal, inle inim inim, vur başını taşlara, değer bilmezliğinin acısı, öfkenin aşkına üstün gelişinin pişmanlığı yaksın kavursun seni! O zaman büyürsün belki, öğrenirsin sabrı, emeği.. Her şeyin kabulüm dersin, başka her şeyi bırakır, dinlersin geceler boyu, beni, yalnız beni. Yalnız dinler, yalnız anlarsın ahları, sitemleri yaraları, izleri... Yanlız anlar, yanlız dinler ve sağaltırsın belki... Tabii varsa değerim. Her şeyin bedeli var sevgili, ki sevgili değilsin bundan kelli, ağırdır hazırsan ödemeye, ipotek edersin yüreğini, uzundur vadesi. Tabii varsa değerim.
Yoksun sen! Derin uykulardan uyandım ne göreyim; yokmuşum! Hiç gelmemişim dünyaya, huzurla doldu ruhum.. Tanımamışım hiç seni... Bugün, bu dem, bu saat rasladığım bir hayal, bir yabancı sıfatla buz oldu içim. Bakılası yüzüm, değilesi gözüm hiç olmamış meğer, hayalmişim! Ah yüreğim, hiç olmamış iyi ki... Yoksa dayanmazdı bu sahneye.. Olmayan yüzüm, devrilesi gövdem gibi süzülüp de gidivermek yerine, bırakıverirdi beni yarı yolda... *
güncel Önemli Başlıklar