bugün
- kocam ol diyen kadın8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim24
- bel çevreniz kaç cm12
- metin arolat13
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı69
- bimde çalışanda akıl var mı13
- anın görüntüsü22
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- narin güran14
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- neden sürekli kabız oluyorum11
- sudekiray12
- sağ yan ağrıması8
- menuet13
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi16
- uludağ sözlük discord grubu12
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri9
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- bana aşık yazarlar15
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
- doritoslu çiğ köfte16
- menuet'in çok gergin ve sinirli olması9
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna9
- gocu isimli küfürbazın çaylak olması10
- eve çağıran erko21
- umut halil icardi9
- türkiyede neden herşey pahalı8
- bir kadın sizi takip etmeden storynize bakıyorsa12
- cennetteki köşklerin 70000 odası olması11
- clara heidi'nin halası mı teyzesi miydi9
- ilk buluşmada erkekten istenecek belgeler9
- sözlük erkeklerinin mesleği ve maaşı23
- evlenmelik sözlük erkekleri18
- çok güzel ama aptal hatun25
- hiç fuhuş yaptınız mı15
- idrarda sürekli köpüklere rastlamak14
bir gece, mümeyyiz ivan dimitriç çerviakov, ikinci sıra koltuklardan birine oturmuş, dürbünle "kornevil çanları"nı seyrediyordu. çerviakov seyrediyor, mutluluğun doruklarına ulaştığını duyuyordu. derken birdenbire... hikâyelerde bu "derken birdenbire"lere sık rastlanır. yazarların hakları var: hayat beklenmedik şeylerle o kadar dolu ki... derken birdenbire yüzü buruştu. gözleri kaydı, soluğu kesildi. dürbünü gözünden ayırdı, eğildi ve hapşuuu!... diye, gördüğünüz gibi, aksırık, hiçbir yerde, hiç kimseye yasak edilmemiştir. köylüler de aksırır, emniyet amirleri de aksırır, hatta bazen müşavirlerin bile aksırdığı olur. herkes aksırır. çerviakov hiç de bozulmadı, mendiliyle ağzını burnunu sildi, nazik bir insan gibi, kimseyi rahatsız edip etmediğini anlamak için etrafına bakındı. ve derhal mahcup olmak zorunda kaldı: önünde, birinci sıra koltuklardan birinde oturmakta olan yaşlı bir zatın, dazlak kafasını, ensesini eldiveni ile dikkatle silmekte olduğunu, bir şeyler mırıldandığını gördü. çerviakov, ihtiyarın ulaştırma bakanlığında çalışan sivil generallerden brizjalov olduğunu hatırlamakta gecikmedi:
- adamın üstünü başını berbat ettim, diye düşündü: gerçi, benim amirim değil, yabancı, ama ne de olsa hoş bir şey değil. özür dilemeliyim.
çerviakov, öksürdü, gövdesini biraz ileri doğru verdi, generalin kulağına:
- af buyurun efendim, diye fısıldadı, üstünüzü başınızı berbat ettim. istemeyerek oldu.
- zararı yok, zararı yok!
- allah rızası için af buyurun! ama ben... böyle olmasını istemezdim.
- fakat oturunuz rica ederim. bırakın da dinleyeyim!
çerviakov utandı, alık alık sırıttı, sahneye bakmaya başladı. temsili seyrediyor ama zevk duymuyordu. içini bir kurt kemirmeye başlamıştı. perde arasında brizjalov'a yaklaştı, yanı başından yürüdü, ürkekliğini yenerek mırıldandı:
- efendimiz üstünüzü başınızı berbat ettim. af buyurun! hâlbuki ben... hiç de böyle olmasını istemiyordum.
general:
- yeter artık canım, ben onu unutmuştum bile, oysa siz boyuna tekrarlayıp duruyorsunuz, diye söylendi, alt dudağını da hızlı hızlı oynatmaya başladı.
çerviakov, şüpheli şüpheli generale bakarak: "unutmuş ama gözleri hain hain bakıyor, konuşmak bile istemiyor, diye düşündü. bunu bir tabiat kanunu olduğunu kendisine anlatmalı idim. yoksa herif tükürmek istediğimi sanabilir."
çerviakov evine gelince ettiği kabalığı karısına anlattı. karısı, görünüşe göre, olup biteni pek de umursamadı. yalnız korktu, ama brizjalov'un bir "yabancı" olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldı:
- neyse sen yine gidip ondan özür dile, dedi. sosyete hayatında nasıl davranılacağını bilmediğini sanabilir.
- bütün sorun işte burada ya! ben özür diledim ama o biraz tuhaf davrandı. akla yakın bir tek söz söylemedi. hoş, konuşmaya da vakit yoktu ya.
ertesi gün çerviakov yeni üniformasını giydi, tıraş oldu, sorunu brizjalov'a anlatmaya gitti. brizjalov'un bekleme odasına girince orda birçok ricacıların dertlerini dinlemeye başlamış olan brizjalov'u gördü. general birkaç ricacının derdini dinledikten sonra gözlerini çerviakov'a kaldırdı. mümeyyiz:
- dün gece "arkadi"de, diye anlatmaya başladı, eğer hatırlarsanız efendimiz, aksırmış ve... istemeyerek üstünüzü başınızı berbat etmiştim. af...
sivil general:
- ne saçma şey... aman yarabbi, diye mırıldandı ve bir başka ziyaretçiye dönerek: siz ne istiyorsunuz? diye sordu.
çerviakov sarararak: "konuşmak istemiyor, diye düşündü. demek ki kızıyor. hayır, bunu böyle bırakmamalıyım... ona anlatmalıyım."
sivil general son ricacı ile konuşmasını bitirip çalışma odasına yürüyünce, çerviakov da arkasından yürüdü.
- efendimiz, diye mırıldandı, efendimizi rahatsız etmek cesaretinde bulunuyorsam, bu sadece içimdeki pişmanlık duygusundan ileri geliyor. siz de bilirsiniz ki efendimiz, isteyerek yapmadım.
sivil general, ağlamaklı suratını astı, elini sallayarak...
- fakat efendim siz benimle düpedüz alay ediyorsunuz! dedi kapının arkasında kayboldu.
çerviakov evine giderken şöyle düşündü: "bunda hiçbir alay yok. bir türlü anlayamıyor, bir de general olacak. öyle ise artık ben de bu palavracıdan af maf dilemem. canı cehenneme! ona bir mektup yazarım. ama bir daha gelmem, vallahi gelmem."
çerviakov evine giderken böyle düşünüyordu. generale mektup yazmadı. düşündü, taşındı, ama bu mektubu bir türlü toparlayıp yazamadı. ertesi gün kendisinin gidip işi anlatması lazım geldi.
general sorgu dolu gözlerini ona diktiği zaman çerviakov:
- dün efendimizi, buyurduğunuz gibi alay etmek için rahatsız etmeye gelmemiştim. aksırırken üstünüzü başınızı berbat ettiğim için özür dilemeye gelmiştim. alay etmek benim ne haddime? bizler alay etmeye kalkarsak o zaman, efendime söyleyeyim, insanlara saygı kalır mı?
mosmor kesilen, sapır sapır titreyen general, birdenbire:
- defol! diye bağırdı.
dehşetinden kireç gibi olan çerviakov, bir fısıltı halinde:
- ne buyurdunuz? diye sordu.
general ayaklarını yere vurarak:
- defol! diye tekrarladı.
çerviakov'un karnında bir şeyler koptu. hiçbir şey görmeden, hiçbir şey işitmeden, geri geri kapıya gitti, sokağa çıktı, yürüdü. bir makine gibi evine gelince, üniformasını çıkarmadan, kanepeye uzandı ve...
öldü.
(bkz: anton pavloviç çehov)
olayı zamanında yarmış bitirmiş minimal çehov öyküsü.
edit: ıqsü düşük adam hoşgeldin. ne zamandır görünmüyordun, teşekkür etmekteyim lakin önce oku sonra yorumla. senden çok mu şey istiyorum? okumak ve yorumlamak... olamaz mı olabilir!
- adamın üstünü başını berbat ettim, diye düşündü: gerçi, benim amirim değil, yabancı, ama ne de olsa hoş bir şey değil. özür dilemeliyim.
çerviakov, öksürdü, gövdesini biraz ileri doğru verdi, generalin kulağına:
- af buyurun efendim, diye fısıldadı, üstünüzü başınızı berbat ettim. istemeyerek oldu.
- zararı yok, zararı yok!
- allah rızası için af buyurun! ama ben... böyle olmasını istemezdim.
- fakat oturunuz rica ederim. bırakın da dinleyeyim!
çerviakov utandı, alık alık sırıttı, sahneye bakmaya başladı. temsili seyrediyor ama zevk duymuyordu. içini bir kurt kemirmeye başlamıştı. perde arasında brizjalov'a yaklaştı, yanı başından yürüdü, ürkekliğini yenerek mırıldandı:
- efendimiz üstünüzü başınızı berbat ettim. af buyurun! hâlbuki ben... hiç de böyle olmasını istemiyordum.
general:
- yeter artık canım, ben onu unutmuştum bile, oysa siz boyuna tekrarlayıp duruyorsunuz, diye söylendi, alt dudağını da hızlı hızlı oynatmaya başladı.
çerviakov, şüpheli şüpheli generale bakarak: "unutmuş ama gözleri hain hain bakıyor, konuşmak bile istemiyor, diye düşündü. bunu bir tabiat kanunu olduğunu kendisine anlatmalı idim. yoksa herif tükürmek istediğimi sanabilir."
çerviakov evine gelince ettiği kabalığı karısına anlattı. karısı, görünüşe göre, olup biteni pek de umursamadı. yalnız korktu, ama brizjalov'un bir "yabancı" olduğunu öğrenince rahat bir nefes aldı:
- neyse sen yine gidip ondan özür dile, dedi. sosyete hayatında nasıl davranılacağını bilmediğini sanabilir.
- bütün sorun işte burada ya! ben özür diledim ama o biraz tuhaf davrandı. akla yakın bir tek söz söylemedi. hoş, konuşmaya da vakit yoktu ya.
ertesi gün çerviakov yeni üniformasını giydi, tıraş oldu, sorunu brizjalov'a anlatmaya gitti. brizjalov'un bekleme odasına girince orda birçok ricacıların dertlerini dinlemeye başlamış olan brizjalov'u gördü. general birkaç ricacının derdini dinledikten sonra gözlerini çerviakov'a kaldırdı. mümeyyiz:
- dün gece "arkadi"de, diye anlatmaya başladı, eğer hatırlarsanız efendimiz, aksırmış ve... istemeyerek üstünüzü başınızı berbat etmiştim. af...
sivil general:
- ne saçma şey... aman yarabbi, diye mırıldandı ve bir başka ziyaretçiye dönerek: siz ne istiyorsunuz? diye sordu.
çerviakov sarararak: "konuşmak istemiyor, diye düşündü. demek ki kızıyor. hayır, bunu böyle bırakmamalıyım... ona anlatmalıyım."
sivil general son ricacı ile konuşmasını bitirip çalışma odasına yürüyünce, çerviakov da arkasından yürüdü.
- efendimiz, diye mırıldandı, efendimizi rahatsız etmek cesaretinde bulunuyorsam, bu sadece içimdeki pişmanlık duygusundan ileri geliyor. siz de bilirsiniz ki efendimiz, isteyerek yapmadım.
sivil general, ağlamaklı suratını astı, elini sallayarak...
- fakat efendim siz benimle düpedüz alay ediyorsunuz! dedi kapının arkasında kayboldu.
çerviakov evine giderken şöyle düşündü: "bunda hiçbir alay yok. bir türlü anlayamıyor, bir de general olacak. öyle ise artık ben de bu palavracıdan af maf dilemem. canı cehenneme! ona bir mektup yazarım. ama bir daha gelmem, vallahi gelmem."
çerviakov evine giderken böyle düşünüyordu. generale mektup yazmadı. düşündü, taşındı, ama bu mektubu bir türlü toparlayıp yazamadı. ertesi gün kendisinin gidip işi anlatması lazım geldi.
general sorgu dolu gözlerini ona diktiği zaman çerviakov:
- dün efendimizi, buyurduğunuz gibi alay etmek için rahatsız etmeye gelmemiştim. aksırırken üstünüzü başınızı berbat ettiğim için özür dilemeye gelmiştim. alay etmek benim ne haddime? bizler alay etmeye kalkarsak o zaman, efendime söyleyeyim, insanlara saygı kalır mı?
mosmor kesilen, sapır sapır titreyen general, birdenbire:
- defol! diye bağırdı.
dehşetinden kireç gibi olan çerviakov, bir fısıltı halinde:
- ne buyurdunuz? diye sordu.
general ayaklarını yere vurarak:
- defol! diye tekrarladı.
çerviakov'un karnında bir şeyler koptu. hiçbir şey görmeden, hiçbir şey işitmeden, geri geri kapıya gitti, sokağa çıktı, yürüdü. bir makine gibi evine gelince, üniformasını çıkarmadan, kanepeye uzandı ve...
öldü.
(bkz: anton pavloviç çehov)
olayı zamanında yarmış bitirmiş minimal çehov öyküsü.
edit: ıqsü düşük adam hoşgeldin. ne zamandır görünmüyordun, teşekkür etmekteyim lakin önce oku sonra yorumla. senden çok mu şey istiyorum? okumak ve yorumlamak... olamaz mı olabilir!
güncel Önemli Başlıklar