bugün

piyanist şantör

geçen günlerden bir gün davet edilmediğim bir düğüne observer olarak katıldım, gözyaşlarıma hakim olamayıp ivedilikle evime döndüm ve sessizce ağladım. nedeninin sizin de içinizi burkacağını bile bile bu durumu paylaşmadan rahat edemeyeceğim. ne kadar çok kişi bilinç sahibi olursa o kadar geçecek kırgınlığım, karamsarlığım. düğüne gittiğimde herkes en şık elbiselerini giymiş önlerindeki ordöv tabağı, kanepeler ve plastik bardaktaki meyve suları eşliğinde (eskiden kuru pasta-çerez yanında da cam şişede fanta-kola olurdu.) sahneyi takip ediyorlardı. ben de herkesin baktığı tarafa baktım ve bir şeyler eksik dedim ardından hemen eksiği farkettim. piyanist şantör yoktu. bir gitarist çocuk ve türkçe şarkı bilmeyen bir solist. bunu sineye çekmem olanaksızdı. batılı güçlerin oyunları düğünlerimize kadar girmiş. her geçen gün özümüzden biraz daha uzağa gidiyoruz. 80'lerde amerikan ve batı müziklerine karşı arif susamlarla,atilla kayalarla,ferdi özbeğenlerle, cengiz kurtoğlularla, ümit besenlerle, selami şahinlerle, nejat alplerle verdiğimiz haysiyetli cevap bu günlerde yerini bir boyun eğmeye bırakmış durumda. bugün gelecek vaad eden kaç piyanist şantör var diye sorsanız cevaplayan kişi boynunu büker ve suskun kalır. bu saydığımız isimleri sadece piyanist şantör olarak tanımlamak da bir hata olsa gerek. onlar aynı zamanda bir halk adamı, bir sosyologtular.kitleleri peşlerinden sürüklüyor ve tatlı bir rekabet yaşıyorlardı. mesela ümit besen-arif susam ikilisinde taverna müziği (klasisizm) - romantik müzik(romantizm) çekişmesi yıllarca sürmüştür. arif susam hayranları ümit besen çöldeki bir vahaysa arif susam kutup yıldızıdır derken, ümit besen hayranları ise bir ümit besen değil cümlesini kendilerine sembol edinmişlerdir. evet hep rakiplerdir birbirlerine ama asla bir hülya avşar-gülben ergen kadar seviyesiz tartışmalara girmemişlerdir. onlar halkın terbiyesiyle büyümüş, içlerinde büyük buhranlar yaşasalar da dışarıya hep sempatik görünmüşlerdir. gelelim asıl soruna: aslında asıl sorun bu. çünkü onlar hiçbir zaman gündemden düşmemek için kavga etmedikleri, kasetleri satsın diye kimsenin tavuğuna kış demedikleri için unutulup gittiler. onları diskten çalan şarkıya eşlik ettiği için, parlak ceketler giydikleri için ve daha aklıma gelmeyen bir sürü sebep için hor görüp düğün şarkıcısı sıfatına layık gördüler. onlar bizim milli değerlerimiz, üretkenliğimiz kimi zaman kederimiz kimi zaman sevincimiz oldular.onlar devrik bir sektörün temsilcileri, batan gemilerin kaptanları. onları böyle dışlamaya devam edersek yarın bir gün elin yunanı, fransızı gelir, şantörlük makamını baklavamız gibi kadayıf dolmamız gibi sahiplenirlerse kimseye tek söz söylemeye hakkımız olmaz. yanlışın neresinden dönülürse kardır. piyanist şantörlük meslek yüksekokulları açılsın nitelikli, kalifiye sanatçılarla yıkılmış türk müziğimizde bir sıçrayış yapalım. çocuklarımız ya popçu olurum ya topçu felsefesinden vazgeçip, biraz daha arabesk-fanteziye kaysınlar. sosyal sorumluluğumu yerine getirmenin sevinci içerisinde yazımı yıllar öncesinin meteoroloji spikeri hülya uğur'un kapanış mottosuyla sizlere güle güle diyorum. havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun...