bugün

entry'ler (65)

tüm zamanların en iyi yabancı dizileri

titre ve kendine gel okuyucu ya da yazar her kimsen. gelecekte daha iyisinin çekilmesi muhtemel ama hiçbirini gregory house kadar sevmeyeceğiz. 175 entry içinde 3 bilemedin 5 tane gördüm (bkz: house md). onlarda alt sıralarda.

tamam al bundy iyiydi nick' ten anlayabileceğiniz gibi ama herkes yerini bilsin.

hadise nin sabote edilmesi

dış mihraklar tarafından kendisine içinde bol miktarda yağ bulunan ama yediğinde farkedilmeyen grisini yedirilmiş aynı zamanda aslında dört dörtlük olan notalar dokuz sekizliğe çevrilirek sabote edilmiştir. cia'yiydi mossad'ıydı kaç zamandır bunun üzerinde çalışıyor ben biliyorum.

radiohead in eurovision a katılması

severiz falan ayrıda, bu durumda 0 çekmezlerse şerefsizim. UK kendi kendine oy veremiyor birde.

türklere has öldürme şekilleri

ilk başlarda her şey normaldi. bizde insanlığın geri kalanı gibi bıçak, silah vs. kullanıyorduk birilerini öldürmek için ama daha sonra bir şeyler oldu* sonra açtığımız kanalizasyon deliklerini kapatmamak, içindeki malzemelerden çalıp en ufak depremlerde yıkılmasını sağladığımız binalar yapmak, içine kiremit tozuydu kimyasal renklendiriciydi insan ırkına zararlı ne kadar madde varsa koyduğumuz ucuz yiyecekler satmak gibi yeni yeni yollar geliştirdik insanları öldürmek için. neden?

çünkü türkler tekdüzeliği sevmez ayrıca yaratıcılıkları yüksektir. o yüzden silahtı bıçaktı kesmedi bir yerden sonra bizi tabi.

bir adım sonrasında ne olacak? tabiiki dünya sineması gözünü uzakdoğudan bizim ülkemize çevirecek. tarantino, kitano' ya üzenip vurdulu kırdılı film yapacağına iskelelerden düşen tersane işçilerinin başrol olduğu filmler yapacak falan. doğru yoldayız yani. devam.

gençlik

"odanın kapısı açıldı ve jack bleddose yalpayarak içeri girdi. tanrım genç chinaski'ydi bu. bendim. ıçimde ince bir sızı duydum. gençlik orospu çocuğu nerdesin. o genç ayyaş olmak istedim tekrar. jack bleodose olmak istedim ama birasını yudumlayarak köşede dikilen moruktum ben."

improbable

ilk çıktığında okuduğumuz, biz ilk okuduktan*bir buçuk sene sonra türkiye' de liste başı olan kitap. demek ki olay yayınevinin satış stratejisinde. baştaki ilk yirmi sayfayı saymazsan olasılık hesabı ile ilgili pek bir şey söylemez. geri kalanı dan brown tadında bir roman işte. kolay okunur, heyecanlı, sürükleyici falan. "anaaa dan brown takma isimle kitap yazmış lam!!!" dersiniz rahat rahat.
çok da bok atmayatım allahı var okutuyor kendini.

bekaret

üstüne uludağ sözlükte 230 tane yorum yapılmaması gereken önemsiz bir konudur aslında en basitinden. saniyelik bir olaydır. *

bitmesi istenen şeyler

hollywood' un sansürlü cinselliğinde bi gece önce adamla altlı üstlü her haltı yiyen kadın başrol oyuncusunun doğan güneşle beraber namus timsali kesilip sabah çarşafla göğüslerini kapatacak şekilde uyanması veya hareket etmesi. "ulen madem adamla seviştin bütün gece deliler gibi ve madem gerçek hayatın kopyasısın bi gece önce her haltı yediğin adamdan göğüslerini niye saklarsın? " diye sorarlar insana.

omuzda bir kizin uyumasi

tam sen;ne kadar masum ne güzel ne cici ne bici diye düşünürken "ya ne sert omzun varmış senin hiç yatılmıyor" şeklindeki serzenişle kendine gelirsin, biraz önceki güzel, huzurlu düşünceler yerini kızgın bir hale bırakır ve herzamanki gibi büyü bozulur.
**

yerli malı haftası

bir şey geldi aklıma. yıllarca önce arabada radyo dinliyodum. YiNE YERLi malları haftasıydı sanırım (bkz: ayça şen) de programdaydı o sıra. aynen şunu söyledi:

" aaa ne güzeeel yerli malları haftasıymış bu hafta. biliyor musunuz sayın dinleyenler ben eskiden çok fazla teksas-tommiks falan okurdum, ikinci sınıfta bu yerli malları haftası olduğunda ben kızılderili ürünleri kullanıcağımızı sanıp okula kafamda bir kuş tüyüyle gitmiş ve alay konusu olmuştum." dedi ve yaklaşıp yarım saat kendi kendiine güldü. bende komik mi değilmi karar veremedim pek.
**

ka

kimsenin yazmadığına inanmıyorum. stephen king' in yazdığı tek iyi şey olan kara kule' nin temel konularından biridir.
ka bizim bildiğimiz kader inanışının orta dünya yorumudur aslında. daha fazlasını merak edenler kara kule serini okumalıdır. çok açıklayıcıdır tek cümle:

"ka bir çemberdir".

bogdan tanjeviç

türk milli takımının yıllardır yenemediği kötü alışkanlığına çare olamadığını göstermiş teknik adam. hala hücum yaparken savunma, savunma yaparken hücum yapamıyoruz. maçın bir noktasından sonra hiçbirini yapamıyoruz. işte böyle diğer teknik adamlardan ne arkı var derseniz: yok işte öyle sıradan bir adam kendisi.

cennetten kovulmaya neden olabilecek hareketler

cennete girmeye hak kazananlar sıradadırlar. sıradakilerden birisi:

- hocam yok mu sırta kanat, kafaya halka güzelliği yapmayacak mısınız?

+ abim dur. bizide yakıcaksın.

- ne var kardeşim ben kazanılmış hakkımı istiyorum. allah allah.

isyan...
**

ingmar bergman

bundan üç-dört sene önce bir arkadaşım dedi ki:"sean peen ölmüş". hadi ya dedim yazık olmuş. üzüldüm. çünkü sean peen' i severdim. "sonra şaka lam" dedi."ölür mü sean penn hiç".
sonra aradan üç yıl geçti ya da dört, ben haberlerde duydum diyordu ki:" ünlü yönetmen ingmar bergman öldü". arkadaşımı aradım."hocu ingmar bergman öldü" dediler. "he ya doğru" dedi. "şaka mı?" dedim."değil" dedi.
"hadi lan dedim ingmar bergman ölür mü hiç". "öldü "dedi. çok üzüldüm. çünkü ingmar bergman' persona' yı çekmişti, yaban çilekleri' ni, magician' ı... ve daha bir sürü film çekmişti. hala aktif olarak film çekerken hemen her yıl sinema okullarında ders olarak işlenebilecek bir film çekmişti. her yıl.
hep ölümle ilgili bir şeyler vardı filmlerinde aslında. anlamalıydık bir gün ölebileceğini ama insan saf işte bir türlü inanamıyor gerçek olabileceğine.
ben sanıyorum ki ben elli yaşıma da gelsem ingmar bergman adasında yaşamaya devam edecek. ben ingmar belki film çeker diye hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. belki bir film daha çeker, tek bir film. hayatla bağım koptu benim. herhangi sinemasal bir isteğim kalmadı artık. daha önce kubrick öldüğünde de böyle olmuştu. hocu bi film çeksede izlesek dediğimiz kimse kalmadı. kubrick öldü, bergman öldü, alfred zaten ölmüştü. yakında jarmusch da ölür zaten. **

harflerin siralanisi

alfabetik açıdan bakılırsa "z" ye büyük yamuk yapılmıştır. söyleyeyim.

die hard 4

evet boş bir film. sinematik açıdan hiç bir değer taşımıyor. arabayla bir helikopteri düşürmek gibi abuk sahneler içeriyor ama yine de çok güzel lam. çocukluğumuzdan aklımızda kalan john mcclane portresine asla zarar vermiyor bir kere. bildiğimiz süper kahramanlar gibi bütün film boyunca burnu bile kanamadan bitirmiyor filmi. aynı eski filmlerdeki gibi yaralanıyor, bol bol kan döküyor ve bildiğimiz bütün kahramanlar gibi hemen iyileşiveriyor. bu sefer daha da komik çünkü teknolojiye karşı da savaşıyor.ama filmi bitirmek için uyduların izlemediği manual bir telsizden yararlanıyor mesela.

filmi izlemeye başlamadan önce şuna dikkat etmemi tembihledim kendime ilk die hard filminde bruce wiilis' in camların üzerinde çıplak ayakla yürüyüp acı çektiğini hissetiğim o anı yeniden yaşamazsam filmi terketmeliydim.

sonra film başladı ve onuncu dakikada bruce wiilis bir yerden düşüp "damn it!!!" dedi. işte o andan film bitinceye kadar eğlendim.

evet boş bir film. sinematik açıdan ne hiç bir değer taşımıyor ama bruce willis hala bildiğiniz mcclane ve hala çok eğlenceli. **

xanax

(bkz: turkiye nin kurtulus recetesi)*

yaran diyaloglar

-ya geçen bizim evdeki televizyon bozuldu.
-ne marka
-ne ne marka
-televizyon
-ha bilmiyorum
-ne renk peki.
-beyaz
-profilo mu markası
-ha olabilir
-buzdolabıdır o... *

morgan freeman

en büyük hayali olan nelson mandela' yı oynama işine çok yakınlamış aktör. gerçi tanrı' yı oynadıktan sonra karakter yelpazesi için bir düşüş sayılabilir:) ama herhalde nelson mandela' yı da onun kadar iyi oynayabilecek başka hiç kimse yoktur. hatta oynayıp inandırıcı olabilecek başka kimse yoktur.evet evet rahatlıkla söyleyebiliriz bunu.

filmlerde kotulerin kazanmasini istemek

şöyle ki gerçekçidir. en realist tutumdur. kötü adam çoğu zaman iyi adamdan akıllıdır, güçlüdür vs. ama filmlerin sonlarında iyi adam sırf iyi olduğu için ilahi adaletin yardımıyla hep kazanır. iyi adamlar hep doğruyu yaparlar, dostlarının karılarıyla yatmaz, asla yerlere tükürmez, sokak çocuklarına iyi davranırlar, sarhoş olduklarında insanlara zarar vermezler falan filan..

burda kişiselleştirme söz konusudur. filmleri izleyenlerin %90' gerçek hayatta kötü adamların yaptıklarını yaptıkları için kötü adamların kazanmasını isterler. **