bugün

sevdiği entry'ler

en tehlikeli insan tipi

Söylediği ile yaptığı bir olmayan insanlar.
Uzak durulmalı.

Bir süre evet karşısındaki insanları güzelce kandırırlar, zamanından çalarlar. Fakat gerçekler önünde sonunda ortaya çıkar. Hatta bazıları ciddi manada ilerletmiştir bu meseleyi. Yaptıklarını ve söylediklerini teker teker açıklamana rağmen, hala kabul etmezler. Üstüne bir de kendilerini kandırırlar yani.

Allah ıslah etsin.

ekrem imamoğlu nun an itibariyle ağlaması

oyunlarla hakkını çalmaya çalışanlara meydan okuyor. diğer çakma başkan gibi dolu gözlerle çıkıp "yeniden sayalım, tekrar sayalım, bir daha mı baksak acaba? belki sandığın altına sıkışmıştır." diye ağlamıyor.

vurur yüze ifadesi, zoruna mı gitti bitanesi?

nasıl matematik çalışıyorsunuz sorunsalı

beyin hiç bi derse ya da konuya nerede kullanılacağını bilmeden odaklanmak istemez. zorlarsın tabi de yorulursun.
o zaman ne yapıcaz. tüme varım değil de tümden gelim çözüm şeklini uyguluycaz.
konuya girer girmez, zaaank diye soru çözmeye başlıycaz. tabi bir sürü bilmediğimiz kelime veya yöntem çıkıcak karşımıza.
misal kümeler, soruyu okuduk tanım kümesi lafı geçti. hemen konuya dönüp onu öğrenicez. ve hatta bir not kartonu ya da sayfasına bunu yazıcaz. bakarak, ezberlemeye çalışmadan.
benzer yolla sorudaki her kelimeyi öğrenicez, not kartonumuza ekliycez.
sonra diyelim bir, çözüm yöntemi lafı geçti, soruyu xx yöntemiyle çözün diyor. açıp o yöntemi de öğrenicez. not kartonumuza ekliycez.
sonra soruyu çözmeyi deniycez.
büyük bir ihtimalle de çözücez çünkü hem soruda geçen tanımlarıi kelimeleri not kartonumuza yazdık, hem de yöntemi. çalışırken not kartonumuza bakmaktan çekinmiycez. serbest.
konuyla ilgili bütün soruları çözdük mü, konuda öğrenildi. sorularda çözüldü. sonra başka kitaplardan, o konudaki soruları çözücez.

ne oldu burda. konuyu öğrendik.
ve bu yöntemin en önemli yanı, asla unutmazsınız çünkü beyin merak etti ve isteyerek öğrendi.
siz ona nerede kullanacağını göstermeden, konuyu öğretmeye çalışsaydınız. size pek yardımcı olmak istemeyecekti ama soruyu çözmek gibi bir amaç verdiğinizde kitaba dönüp onu ararken acaip merak sardı.

bu sistemi aya gidiş sorunu için de uygulayabilirsiniz, havuz proemlemi çözerken de. genel bir yöntemdir.

bu tür çalışmanın sonunda zerre beyin yorgunluğu hissetmez aksine başarmanın ve merak gidermenin mutluluğunu yaşarsınız.

türk kızlarının bir erkekten bekledikleri

hassas terazi olmamızı beklerler. bu sadece hanımlarda değil bizim onlardan beklentilerimiz de aynı şekilde. bakın durum şu;

1) erkek dediği ağır olacak. çok konuşmayacak.

ama sıkıcı da olmayacak. eğlenceli olacak.

sonuç olarak şöyle bir şey: az konuşacak, konuştuğunda paaat zekice bir espri yapacak herkes gülecek.

2) evine bağlı olacak. evcimen olacak.

ama gezmeyi de bilecek. ortam bilecek.

sonuç olarak şöyle bir şey: evde oturacak ama beni her yere götürecek gezdirecek. bensiz? asla. evcimen. çok gezecek.

3) piç olacak, herkesin ilgisini çekebilecek kadar cazibeli olacak.

ama gözü dışarıda olmayacak. sadece ben.

sonuç olarak şöyle bir şey: herkes ona aşık olacak o gözünü bile kimseye değdirmeyecek.

ortaya şöyle bir profil çıkıyor neticede;

cem yılmaz kadar komik, kenan imirzalıoğlu kadar ağır, memur şener şen kadar evcimen, gezi programları sunanlar kadar gezmiş, dünyanın yarısını elden geçirmiş james bond kadar çekici, leylaya kör kütük aşık olan mecnun kadar sadık.

arkadaşlar bulursanız ben de talibim. net talibim ya.

ne için emek harcıyoruz

yeniden merhaba değerli yazarlar.

burada öğrencisi, beyaz yakalısı, mavi önlüklüsü hep beraberiz.

şimdi bir noktaya değinmek istiyorum. 0 full paket (hava yastığı) reno clio olmuş 140.000 TL.

ortalama 3.000 TL maaş alan bir beyaz yakalı yaklaşık 50 ay hiç yemese içmese ortaya koyacağı para yaklaşık 150.000 TL onunla da yoğurt kovası alabiliyorsun. bu mu yani? sizin dünyadaki amacınız ne yazarlar? ne için çaba veriyorsunuz? bir ev ve bir araba için mi gerçekten? sokaklarda, metrolarda, otobüslerde tüm bu kargaşa ne için? gerçekten toplam 300-400 bin lira için mi? intiharın eşiğinden yazıyorum.

hayatı kötüleyen insan

hep karanlık tarafa bakan, mız mız ve sünepe insandır.

böyle insanları hayatınıza sokmayın.

zira mutlu olmayı bilmeyen insan etrafındakileri de mutsuz eder.

en zor zamanlarda bile yaşamak büyük bir lütuftur insan için.

kıymetini bilmek lazım.

makyaj yapacağına beynini geliştir

insanoğlu birden çok şeye odaklanarak, birden çok hobiler, zevkler ve amaçlar edinerek, yaşamını süsleyerek kendini geliştirebilir.
Beden ya da ruh sağlığı yerinde olan her birey için geçerli olan sistem budur.

Demem odur ki, hem makyaj yapıp, hem beyni geliştirebiliriz.
Hem çocuk yapıp hem kariyer bile yaparız biz.
Dünyayı gezerken öte yandan, iş yönetiriz.

Yaaa olumm, ne sandın?!
Kadınız biz!
Bir hafta kanarız da ölmeyiz!
Korkma, titre!

uludağ sözlüğe özgü problemler

- oldukça başarısız trollük denemeleri -

hani troll yazınca insanın aklına ofansif mizah yapan ; aslında o kadar da kötü ya da mal değildir sadece insanın damarına basmak istiyordur diyebileceğimiz ama esasında yazma kabiliyeti yüksek ironi yapan insan gelmeli değil mi ? hani bakıyorsun adam yazmış, olmayacak bir şeyi bulmuş oradan komik argümanlarla yardırıyor falan. ekşide birkaç örnek vereyim tek sözlüklü internet devrinden peder zickler mesela. tanıyan bilir nasıl bir troll olarak başladığını. zıt bir örnek de son nesil kısa yazanlardan owencan. şimdi bizim sözlüğe geliyorsun ki burası da kendine münasır bir komünite - hani kıyaslarken asla birine iyi diğerine kötü olarak yazdığım anlaşılmasın - bir bakıyorsun başlık entryden uzun. adam trollük yapacağım tepki çekeceğim derken mala bağlamış gerzek gerzek yazıyor. hiçbir sikim yok entryde. kabiliyet yok, espri yok, ironi yok, özen hiç yok 5 kelime ile adam mallığını trollük adı altında ilan ediyor. birisi de olm bu yaptığın mallık diyince alınıyor lan. adam alınıyor. nerede trollük ? nerede tepki siklemez duruş ? hay senin amk ben .

bir de insanların sevdiği veya kutsal gördüğü değerlere söven andavallar var. adam trollük kavramını böyle götünden anlamış, hani 1-2 yapsa neyse devamlı yapıyor. lan ufku dar mal milletin saygı duyduğu değere neden sallıyorsun ? hadi salladın bari ironi yap bişi yap . e yukarda yazdık o da yok. ilgi toplamak tepki çekmek adına bu kadar da maymun olunmaz ki kardeşim. hadi yaptın ilgini çektin popüler de oldun. ee sonra ? sonrası özel mesajdan harun abi avına çıkmak mı ? istek ve arzunuz bu mu ? muradınız bu mu ? bu mu olm vizyonunuz ? konuşun amına koduklarımsadf.

troll dediğin adam bir defa ilgiye aç değil doymuş adamdır, birikim sahibi adamdır. böyle olunca gerçekten tepkiye karşı siklemez olarak kalabilir. bizdeki trollere bakıyorsun sövüp kovulup tekrar gelen, mala bağlayıp uçup tekrar gelen , şutlandıkça geri gelen ilgiye aç tuhaf tipler. birşeyler yazabilse hatırlacak ama çoğu mal adam şeklinde akılda kalıyor. yazık lan.

bu arada trollük bence yazma ve gözlem kabiliyeti yüksek olan adama da yakışan bir durum. o nedenle entryde bahsi geçen troller aslında troll olamamış ezikler. yoksa gerçek manada trollük candır, futbol - siyaset - yarak - kürek muhabbeti ile kafa siken başlıklar arasında vaha gibidir. gerçek trollerin kıymetini bilmeniz dileği ile.

terazi burcu kadını

Nazik kibar sosyal fakat hakkaniyetli kadınlardır. Hatayı affetmez. insan ilişkileri gelişmiş her kesimden kendine ahbap edinmiştir. Dengesi kaçıksa can sıkar değilse genellikle huzur verir. Misafirperverdir. Oyunbazdır ama düzenbaz değildir. Fakat takip ister.

spawn

geçenlerde aklıma gelmişti, 90lı yıllarda izlemiş olduğum filminden hafızamda kalanlar. çocuk halimle aklımı almıştı; fantastikliği ve bilhassa korku öğeleri. kendimi onun yerine koyup ben olsaydım şöyle yapardım, pelerini şuna döştürürdümler falan fişmekan...

şimdi tekrar izlesem aynı etkiyi yapmaz kesinlikle fakat başarılı bir hikaye malzemesi var sonuçta. günümüz teknolojisiyle harikulade bir filmi yapılmalı. hele ki hulk, x-men, spiderman ve avengers gibi serilerin revaşta olduğu şu dönemde.. ne kadar süre daha bekleyeceğiz bakalım.

kapitalizmde korku

bir kitabı iki kez okuduğum pek olmamıştır. ama bu kitabı daha iyi sindirebilmek ve belleğime yerleştirebilmek adına bir kez daha okudum.
Kapitalist sistemin korku üreten ve kişiyi yontarak yalnızlaştıran mekaniklerini derinlemesine irdeliyor. Çok yerinde ve geçerliliğini halen koruyan doğru tespitleri var. kullandığı dil sade; kavram kalabalığına girmemiş. okurken not alıp yazmak istediğim tonla cümle ve paragraf vardı ama o kadar fazla ve güzeller ki kitabın bütün halde okunup incelenmesi gerekiyor derim.

genişletilmiş yeni baskısını tavsiye ederim, içinde aziz nesin'e ait güzel bir önsöz bulunmaktadır.

bir kızın sizden hoşlandığını anlayabilmek

görsel
Sizi görünce böyle yapıyorsa çıkma teklifi edebilirsiniz.

atatürk ün sosyal fabrika projesi

atatürk'ün bu memleketin başına gelmiş en güzel şey olduğunun bir başka ispatı olan proje.

ulu önder'in en beğendiğim söylemlerinden biri de şudur;
her fabrika bir kaledir...

ne kadar sade, ama ne kadar anlamlı bir söz.

her fabrika bir kaledir.
yani bir fabrika içi sadece makinelerle, techizatla, işçilerle dolu bir bina, bir mekan değildir, o binanın da ötesidir.

işte atatürk'ün bu söylemi doğrultusunda günümüzden 80 yıl önce kale gibi fabrikalarla başlıyordu sosyal fabrika projesi.
sosyal fabrika projesinin ilk ve en güzel örneği, 1937’de Atatürk tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’dır.
görsel

Atatürk’ün kafasındaki fabrika, sadece üretim yapılan bir mekan değil, aynı zamanda “ar-ge” çalışmalarının yapıldığı bir laboratuar, eğitim verilen bir okul, her türlü sanat ve spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört dörtlük bir “yaşam alanı”, bir kampustur.

Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkândan yararlandıkları bu “sosyal fabrikaları” Anadolu’nun her yanına yapmayı planlıyordu. Ama bu projesini yaygınlaştırmaya ömrü yetmeyecekti.

Fabrika, Türk-Sovyet ortak yapımıdır.
Makineler ve teçhizatların çoğu Sovyetler Birliği’nden narenciye karşılığında alınmıştır. Fabrika kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120 Sovyet montör ve mühendisi istihdam etmiştir.
görsel

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, sosyalist ülkeler de dâhil, dünyada görülmemiş bir “sosyal” niteliğe sahiptir.
Evet, fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır, ama genç cumhuriyetin genç mühendisleri Türk devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, 1930’ların dünyasında bir benzerine daha rastlanmayacak kadar özgün bir “sosyo-kültürel” ekonomi projesidir.

nazilli sümerbank basma fabrikasının bazı özellikleri;

•Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir.
1930’ların ortalarına kadar kadınlı erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize ettiği balolar, danslar ve partilerle sosyalleşmiş, özellikle kadın ön plana çıkmaya başlamıştır.
görsel

•Fabrikada sinema salonu vardır.
1937 yılında 12 bin kişinin yaşadığı bir kentte, bu fabrika bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu açılmıştır. iki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı defa film gösterilmiştir.
görsel

•Fabrika Halkevi kurmuştur.
Fabrika “Sümer Halkevi” adıyla bir halkevi kurarak halkı her konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır.

•Fabrikanın korosu vardır.
Fabrika çalışanları arasında bir müzik grubu oluşturulmuştur. Klasik müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın ve Denizli’de konserler vererek “çok sesli” müziğin Anadolu’da tanınmasını sağlamıştır.
Fabrikada yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okuyan bu koro, işçilerin Beethoven dinlemelerini sağlamıştır.
Fabrikada, çalmayı bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.

•Fabrikanın hamamı vardır.
Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam, hem işçilere hem de Nazilli halkına hizmet vermiştir.

•Fabrikanın Ressamları vardır.
Fabrika bünyesindeki desinatörler belli zamanlarda fabrika dışına çıkarak Nazilli ve çevresinin güzel resimlerini yapmışlardır. Fabrika ressamlarının yaptığı bu tablolar açık arttırmalarda satılmıştır.
Resim heykel sergileri de düzenleyen fabrika Nazilli’de güzel sanatların gelişmesini sağlamıştır.

•Fabrikanın spor kulübü vardır.
Fabrikanın bünyesinde kurulan lacivert-beyaz renkli Sümer Spor, futbol, basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet, güreş, yüzme, boks branşlarında faaliyet göstermiştir.
Fabrika bünyesindeki Sümer Spor futbol Sahası Türkiye’nin ilk “alttan ısıtmalı” futbol sahalarından biridir.
görsel

•Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır.
Bir sosyal fabrika olarak tasarlanan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, altı ayda bir halka “ıskarta basma” dağıtmıştır.

•fabrikada işçiler için bir okuma yazma kursu vardır.

•fabrikanın işçi radyosu vardır, işçi çocukları için kreşi vardır.

•fabrika işçileri için uygun kalabilecekleri lojmanlar, ayrıca bekar işçiler için "bekar işçi pansiyonları" vardır.

•fabrikada, Lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler yapan mini treni vardır.
görsel

•Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır.
Fabrika, bir dönem hem kendi elektrik ihtiyacını hem de Nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle sağlamıştır. Dört kazan ve üç türbinli olan bu santral, 2500 kw gücündedir. Fabrikanın su ihtiyacını karşılamak için bir de su santrali vardır.

evet, hiç şüphesiz ki bunların tamamı vizyon sahibi bir liderin düşüncelerini hayata geçirmesinden ibaretti.
ve atatürk, büyük türk milleti ile nazilli'de bunları başardı.

o fabrika yıllar boyu tıkır tıkır işledi, binlerce kişiye sadece ekmek kapısı değil, umut ve yaşam oldu.

sadece nazilli basma fabrikası değil,

■gemlik suniipek fabrikası.

■bursa merinos fabrikası.

■izmit kağıt fabrikası(seka)

■ereğli bez fabrikası.

■alpullu şeker fabrikası.

■uşak şeker fabrikası.

■mke kırıkkale fabrikası.

■kırıkkale elektrik santrali ve çelik fabrikası.

■ankara çimento fabrikası.

■eskişehir şeker fabrikası.

■turhal şeker fabrikası.

■izmit, paşabahçe şişe ve cam fabrikası.

■kayseri bez fabrikası.

■keçiborlu kükürt fabrikası.

■sivas çimento fabrikası.

■karabük demir çelik fabrikası.

gibi dev fabrikalar da atatürk döneminde planlanmış, imalata geçmiş ve bu ülkenin hem maddi, hem manevi birer servetleri olmuşlardır.

işte yukarıdaki tüm bu fabrikalar, sadece birer beton ve makine yığını tesisler bütünü değil, aynı zamanda birer "sosyal fabrika"ydı.

ve atatürk'ün de dediği gibi, "her fabrika bir kaleydi..."

şimdi o kalelerin tamamı yıkıldı, satıldı, başka ellere geçti.
ne sosyallik kaldı, ne de fabrika.

güçlü türkiye, güçlü türkiye diye ortalıkta dolaşanlara soruyorum.
bu yukarıdakilerin tamamına sahipken "çömez" olduğunu söylediğiniz türkiye, bu yukarıdakilerin tamamı elinden çıkmış durumda ve güçlü öyle mi?

iyi pazarlar...

-----------------------
yararlanılan kaynaklar:
-nazilli basma fabrikası arşivi.
-sümerbank arşivleri.
-sinan meydan.
-banu avar.
-soner yalçın.
-vikipedi.
-tarih türklerde başlar.
-nazilli belediyesi.
-adudspace.adu.edu.tr

başkent olması gereken şehir

Ankara'dır çünkü Ankara Türkiye'nin coğrafi merkezine çok yakın ve iç bölgelerde bulunan bir şehirdir (Moskova, Berlin, Paris, Madrid, Roma hep iç bölgededir), savaş durumunda işgali zordur.

Türkiye dağlık bir ülkedir ve sınırdan merkeze ulaşmak için büyük bir efor sarfedilecektir.

istanbul, izmir veya Adana başkent olsaydı...

(bkz: 15 mayıs 1919 izmir in işgali)
(bkz: istanbul un işgali)

Böyle durumlarla karşılaştığımızda payitaht düşer ve böylece ülke teslimiyete zorlanırdı.