bugün

entry'ler (799)

uyuyan yolcunun suratına boşalan metro muavini

bu iğrenç olayı şaka malzemesi olarak kulanan son derece errrrrrrrrrrrrrrrkek yazarlar acaba eşeğin, ördeğin, damacananın kullanıldığı bu ülkede neden kendilerini garantiye almış gibi davranıyor? sapık herif planlamış, yolculuk esnasında kızın uyuyup uyumadığını kontrol etmiş, otobüs feribottayken yolcuların inmesini bekleyip harekete geçmiş, aynı olayın size olmayacağı ne malum? hangi birimiz, allah adı anılarak sapıklığın teşvik edildiği bu manyak yerde, bu haberle dalga geçebilecek kadar güvendeyiz?

bu olay basında kendine yer bulurken metro turizm'in adının sıkça geçmesinden dolayı çok mutluyum, böylesine bir skandal sırf yandaş firma diye halı altına süpürülmemeli, ancak bunun her otobüs firmasında yaşanabilecek bir olay olduğunu düşünüyorum zira firma muavinleri işe almadan suç kaydına baksa bile, muavin olacak sapığın o zamana kadar ilk vukuatı olabilir. muavin olmak için çok büyük bir eğitim gerekmiyor zira, lise mezunu ve 18 yaşını doldurmuş olmak yeterli.

almaya da erasmus yapıp türkü bara gitmek

(bkz: almaya)
ne olur imla kurallarını öğrenin dedirten başlık.

2016 eurovision şarkı yarışması

yıla uygun olarak gayet karmakarışık ve kaotik bir yarışma olacaktır efendim. oylama sisteminin değiştirilmesinden ve kuş edilmesininden tutun da romanya'nın son anda "borcunuz var beeee" diyerek* elenmesine kadar bol dramalı bir yarışma oldu, eh bu yıla da bu yakışırdı, neyse umarım kazasız belasız, herhangi bir terör saldırısı v.b olmadan güzelce atlatırız, bir daha da isveç yarışmayı düzenlemez, adamlar yarışma her ellerine geldiğinde tırt ulusal finalleri melodifestivalen'e benzetmek için ellerinden geleni yapıyor. neyse, geleneksel şarkı yorumlarımıza geçelim:

--- 1. yarı final, 10 mayıs salı --- *
1. finlandiya - sandhja - sing it away: şarkı güçlü başlıyor ancak gayet vasat bir şekilde ilerliyor, bunu kaç yıldır söylüyorum bilmiyorum ama ben o metalci, rakçı, deli finlandiya'yı özledim. hayır ulusal finallerinde de daha iyi şarkılar vardı, neyse yarı finalden çıkamayacak bir kızcağız işte. 3\12

2. yunanistan - argo - utopian land: eurovision'da, özellikle son yıllarda ekonomik kriz gereği bazı ülkeler "kesinlikle kazanmamalıyız" adlı yaklaşımı belirlemiş gibi şarkılar yolluyorlar, bu yaklaşımın da iki kolu var, ya inanılmaz kötü bir şarkı yollamak ya da yarışmaya göre fazla alternatif kalacak bir şarkı yollamak. yunanistan bu sene 2. koldan yana olmuş, çok da iyi yapmış. eski repçilerden * olduğum için çok beğendim şarkıyı, yıl boyunca gördüklerimizden sonra da çok iyi geldi "join with us for an utopian land" demek. ayrıca şarkıdaki karadeniz ezgileri gözümden kaçtı sanmayın. pontus rum devleti ayaklanmış * 8\12

3. moldova - lidia isac - falling stars: slav ülkelerinin 10 yıl geriden gelmesi eurovision'da çok bilinen bir konsepttir, moldova da bu sene buna göre hareket etmiş, schlager türünü çıkaran ülkeler * bile schlager'le katılmıyor artık. ben böyle saçmasalak şeyleri sevsem de bir finale çıkamayacak da burada var. 6\12

4. macaristan - freddie - pioneer: 1.90+ boyunda, karizmatik, yakışıklı ve mütevazı bir adam, üstelik de güçlü ve kalın bir sesi var. bu benim izdivaça çıksam söyleyeceğim aday kriteri mi? hayır, bu senenin macar temsilcisi. üstelik şarkısı da en az kendisi kadar güzel. sesinin sevmeyeni de çok ama bence rock kadar pop'a da yakışan bir ses rengi var, bir de söylerken aksanından pek anlaşılmıyor ama şarkının sözleri çok iyi. finale çıkmazsa stockholm'ü ateşe veririm. 12\12

5. hırvatistan - nina kraljic - lighthouse: bu senenin en iyi şarkılarından biri, kazanan bile olabilir, sahneyi nasıl ayarlarlar bilmiyorum ama diğer performanslarından gördüğüm üzere nina'nın sesi çok güçlü, şarkıyı söylerken hata yapma olasılığı sıfıra yakın. kazanmayı çok hakeden bir şarkı ve ülke. 12\12

6. hollanda - douwe bob - slow down: yolculuk esnasında dinlesem hoşuma gidecek bir şarkı, güzel de bir şarkı ama biraz ortalarda kalıyor eurovision için. finale çıkıp çıkamayacağı muallakta ama senenin en güçlü şarkıları bu yarı finalde toplandığı için. yoksa dediğim gibi, güzel şarkı. 7\12

7. ermenistan - iveta mukuchyan - lovewave: ermenistan bu sene isveç'e filan hiç bulaşmadan kendi vatandaşlarıyla güzel ve alternatif bir pop şarkısı çıkartan sayılı ülkelerden biri. yılın estetik güzeli iveta'nın canlı performansının nasıl olacağını merak ediyorum ve ermenistan'ın finale rahatça çıkacağını ancak finalde en fazla 5. olabileceğini öngörüyorum, inşallah bir yerimde patlamaz * 10\12

8. san marino - serhat - i didn't know: evet, şarkıyı söyleyen adam bir türk, hem de san marino'yla alakası olmayan, sokakta görseniz ünlü olup olmadığını anlayamayacağınız, bir tane fransızca şarkı çıkarıp kaybolmuş bir türk. ülkede az kişi var anlayabiliyorum ama komşunuz italya'dan alsaydınız, bari adam akıllı bir şarkı çıkardı. güzel bir trollük örneği bile değil bu yahu, hele hele facebook şarkısını yaratan ülkeden. 1\12

9. rusya - sergey lazarev - you are the only one: herkesin kazanır, favori dediğine aldanmayın, sadece rusya olduğu için öyle diyorlar. yoksa 2006- 2010 arasına layık bir şarkı, ha kötü mü hayır. bu sene en sevdiğim şarkılardan biri, geçen senenin ballad fazlalığından kusasım geldiği için hareketli şarkılara da hasrettim, iyi geldi. kazanmalı mı, hayır. özlenen dansçılı ve büyük eurovision performanslarını geri getirip eğlendirecek mi, evet. finale çıkacak mı, birinci olarak. çünkü rusya. 8\12

10. çek cumhuriyeti - gabriela guncikova - i stand: bahislerde çok yukarılarda durmayın, bu sadece şarkı bu seneye kadar finale çıkamamış çek cumhuriyeti adına yarıştığı için, ama aynı ülke bu kadar güzel bir şarkıyı da ilk defa gönderiyor. kişisel birincim, kazanması imkansız görünse de ilk defa finale çıkmaları ve finalde top 10'a girmeleri bayağı olası. 12\12

11. kıbrıs rum kesimi - minus one - alter ego: geçen sene nefret ettiğim o gözlüklü tıfılın yerine katılabilirlerdi ama şarkıları ikinci oldu, neyse bu sene direkt seçildiler, bu şarkıları da daha iyi, iyi dediğim radio friendly yani. yunanistan'la aynı yarı finalde olmalarından ve iyi bir şarkıyla katılmalarından ötürü 12 puan önde olacaklar rakiplerinden, muhtemelen finale çıkarlar. bence güzel şarkı ama sadece güzel yani, solistin karizması dışında bir albenisi yok. 7\12

12. avusturya - zoe - loin d'ici: avusturya bu sene sadece fransızca söyleyen ve kendini disney prensesi zanneden bir abla tarafından temsil ediliyor. sevenleri bile var. finale çıkacağını hiç sanmam ama sürpriz yapabilir. 4\12

13. estonya - jüri pootsmann - play: bu çocuğa hastayım. fotoğraflarında ne kadar şirin, sempatik ve komik bir tipi yansıtıyorsa sahne performansında o kadar soğuk ve karizmatik. ulusal final finalinden beri favorimdi, hala favorilerimden, geçen senenin harika şarkısını çıkaran stig rasta şarkının söz yazarı ve bestecisiymiş, şarkının tarzı da goodbye to yesterday'e benziyor zaten. ama tamamen kopya değil, iki şarkının da farklı özellikleri var. her neyse buradan jüri'ye yürü çocum diyip bitiriyorum yorumu. 10\12

14. azerbaycan - samra - miracle: isveçli molly petterson-hammar'ın şarkısını direkt bu o ses azerbaycan birincisi kızımıza monte etmişler, bu azerbaycan'ın 2010'dan beri yaptığı bir şey, hatta 2009'daki şarkıları bile isveçli bestecilerden geldi, gerçi arash isveç vatandaşıydı... neyse, durumu şimdi nasıldır bilmiyorum ama o ses performanslarından izlediğime göre bu kızcağız şarkısı için gereken nağmeleri pek çıkaramıyor, stockholm'de nasıl bir performans ortaya koyacağı merak konusu. yarı finalden çıkar ama finalde çok yüksek bir derece beklemiyorum. 7\12

15. karadağ - highway - the real thing: manga türkiye adına katıldığında başarılı olmuştu ama piyasaya ilk çıktıkları halleriyle katılmamışlardı, karadağlı kankiler bu detayı atlamış. görünmez denilebilecek, başarısız bir deneme. 1\12

16. izlanda - greta salome - hear them calling: son yıllarda eurovision'un başına bela olan countrymsi elektronik pop türünde bir şarkı. greta salome 2012'de jonsi'yle düet yapmıştı, çok iyi bir derece alamasa da çok güzel bir şarkıyla yarışmıştı, bunun gibi her yerde duyabileceğiniz basitlikte bir şarkı değildi en azından. sahne şovunu da direkt geçen senenin birincisinden araklamış, hey allahım sanki bilmediği, hiç katılmadığı yarışma * 5\12

17. bosna hersek - dalal & deen ft. ana rucner & jala * - ljubav je: bu sene geri dönen bosna'yı ne bir ne iki ne üç, tam dört kişi temsil ediyor. 2004'teki disko performansından hatırladığımız deen, yanına etli butlu bir abla, karizmatik bir çellist ve rapçi alarak gelmiş. etnik tınıları olan hoş bir slow olmuş, rap kısmını bile beğendim, komşularıyla aynı yarı finalde olduklarından ve çıkış sırasının ballılığından dolayı finalde olacaklar muhtemelen, senenin sanırım tamamen ülkenin kendi dilinde olan tek şarkısı. 7\12

18. malta - ira losco - walk on water: eurovision'un küçük eniştesi malta bu sene ülkeye en başarılı derecesini getiren ira losco'yla katıldı, ancak kendisi başka bir şarkıyla seçildi, o şarkı yeterince iddialı gelmemiş olacak ki melodifestivalen'de finale bile çıkamamasına rağmen iki bestesi eurovision'da yarışan molly petterson-hammar'dan bir şarkı alıverdiler, sonuç şu anki şarkıları oldu. güçlü denebilecek bir şarkı, kişiliği yok derdim ama ira losco hayatın çemberinden geçmiş diva tipine çok uyuyor, favorilerimden değil ama muhtemelen finale çıkacaklar. 6\12

son olarak final tahminlerim:
macaristan
hırvatistan
ermenistan
rusya
çek cumhuriyeti
kıbrıs rum kesimi
estonya
azerbaycan
bosna hersek
malta

--- 2. yarı final, 12 mayıs perşembe --- *
1. letonya - justs - heartbeat: seviyorum ulan. şarkıdaki karanlık depeche mode çağrışımlarını seviyorum, justs'ın sesini, tipini ve deri ceketini seviyorum, geçen senenin arabesk prensesi aminata'nın imzası olan tutkulu yüksek notaları seviyorum *. dezavantajlı çıkış sırasına rağmen finale çıkacağı kesin, finalde de umarım hakkı olan bir sıralama alır. 12\12

2. polonya - michel szpak - color of your life: polonya'da artık nasıl bir ekonomik kriz varsa ulusal finallerinde yarışmayı kazanabilecek bir şarkı olmasına rağmen ~https://youtu.be/5nOqvm_62rM*kezbo was here~. 2\12

3. isviçre - rykka - the last of our kind: gayet güzel bir alternatif pop denemesi ancak rykka'nın sesi tahammül edilebilir ve neredeyse detone arasında gidip geliyor, bir de kızı şarkıyı canlı söylediği halde seçtiler yahu, garip. umarım yarı finalde daha iyi olur. 7\12

4. israil - hovi star - made of stars: hovi'nin gayet güzel bir insan olduğu efemine olduğu için rusya'da saldırıya uğradıktan sonra "bu olabilir, bundan ders çıkardım, bunun ne sergey lazarev'le ne de rusya'yla alakası yok" demesinden belli ancak şarkısı kendisi kadar güzel değil. bayağı bayık bir ballad, finale çıkarsa bu sadece hovi'nin sempatikliği yüzünden olur. 4\12

5. belarus - ivan - help you fly: belarus bu sene her notada detone olma potansiyeli taşıyan ve sahneye kurtlar eşliğinde çıplak çıkmak isteyen bir adamla katılıyor. şarkı da tırt yani. geçen seneki şarkıları çok daha iyi olmasına rağmen finale çıkamadı, bu hiç çıkamaz. 4\12

6. sırbistan - sanja vucic - goodbye (shelter): amy winehouse özentisi olduğu belli olan bir kız sanja. şarkısı ise amy'nin yaşadıklarına yakın denebilecek zararlı bir ilişki hakkında, sanja da şarkısını şiddet gören kadınlara adamış. muhtemelen finale çıkar ve iyi bir derece alır. 7\12

7. irlanda - nicky byrne - sunlight: one direction üyeleri şimdi istedikleri kadar kuulluk kasabilirler ancak yıllar sonra hepsi eurovision yüzü görecek, eski westlife üyesi nicky byrne gibi. 2 gram güneş gördükleri an soyunup dana gibi yatan batı avrupalılara hitap edecek bir şarkı olmuş *, böylesine güçsüz bir yarı finalden finale çıksa da finalde çakılacaktır. 6\12

8. makedonya - kaliopi - dona: 2012'de crno i belo ile ortalığı yıkıp geçen kaliopi bu sefer daha güçsüz ve bayat bir şarkıyla eurovision'da. eurovision fanlarının şarkının nakaratıyla dalga geçmek * dışında bir eylemi olmadı. finale geçmesi muhtemel ama sonra pek bir şey yapamaz. 6\12

9. litvanya - donny montell - i've been waiting for this night: 2012'den geri dönenlerden biri de yakışıklılığıyla komşuları jüri ve justs'a üçüncü olan donny montell. kendisi görmeyeli solaryum ve gym'den çıkmamış, abdominalleri şişirmiş, justin bieber pozları salıyor ortalığa. güçlü bir şarkı değil ama finale çıkacaktır. 6\12

10. avusturalya - dami im - sound of silence: evet, doğru okudunuz. dev örümcekleri, koalaları ve kangurularıyla tanıdığımız kıta-ülke avrupa'nın yarışmasında, hatta ikinciye yarışıyorlar, hatta geçen sene 5. olmuşlardı. geçen seneden farklı olarak bu sene artık misafir olmadıkları için yarı finalde yarışıyorlar. güzel ve modern bir ballad, ama malta'nın şarkısı gibi bir kişiliği olmayan, sadece söylensin diye koreli güzel dami'ye verilmiş bir şarkı gibi duruyor. finalde top 10 yaparlar ama nakarat acayip kendini tekrar ediyor be. tamam anladık sessizliğin sesi. 7\12

11. slovenya - manuella - blue and red: sanki taylor swift çok taklit edilesi bir şarkıcıymış gibi onu taklit eden zavallı bir kızcağızı seçmişler seçe seçe. şarkının bir olayı yok, umarım yarı final sonuncusu olurlar, tuvalet molası. 1\12

12. bulgaristan - poli genova - if love was a crime: 2011'de hakkı yenen şekerler şekeri poli genova bu sene gayet hoş bir şarkıyla geri döndü. şarkı bahislerde giderek yükseliyor, eğer başka bir ülke atak yapmazsa birinciliğe kadar gidecek, gitse hakeder zira avrupa chart'larında bayağı iş yapacak ve herkesin beğenebileceği tarzda bir şarkı. ayrıca nakarattaki bulgarca kısımlar hiç eğreti durmamış, alakasız yerlerde ooo daymi lyubovta diye bağırasım geliyor. 12\12

13. danimarka - lighthouse x - soldiers of love: isterim ki danimarka güzel güzel şarkılar göndersin ve her sene kazanıp yarışmayı 2014'te olduğu gibi güzel güzel sahnelerde düzenlesin, ama bu sene öyle olmayacağı belli. 3 tane güzel sarı oğlanın söylediği vasat bir şarkı var elimizde, finale çıkarlarsa bu sadece güçsüz bir yarı finalde oldukları için olur. 5\12

14. ukrayna - jamala - 1944: hayatım boyunca milliyetçi bir insan olmadım ama kırım tatarı jamala'nın, ikinci dünya savaşı sırasında anneannesinin bebeğini kaybetmesi üzerine yazdığı bu şarkıyı sonuna kadar destekliyorum. türkçe bilen herkesin kolayca anlayabileceği tatarca nakaratıyla gayet politik bir şarkı eurovision için, ama kendisinin söylediği gibi gayet iyi bir film olan schindler's list de politik bir eser. bence politika her türlü yarışmada, saygı kuralları çerçevesinde olmak üzere olabilir, eurovision'un lgbti haklarını desteklemesi bile politiktir zaten. neyyyyse, mükemmel bir şarkı ve mükemmel bir ses. yarı finalden birinci çıkması dileğiyle. 12\12

15. norveç - agnete - icebreaker: agnete çocukluktan beri müzikle uğraşan bir kızcağız, hatta blacksheeps diye bir grubuyla nordikler arasındaki çocuk şarkı yarışmasını kazanmışlardı, ama ergenlikten sonra sesine de kendisine de birşeyler olmuş bunun, o sempatiklik filan gitmiş, şarkısı da güzel değil zaten, chandelier ile euphoria'yı karıştırmışsın hatta güzel de karıştıramamışsın gibi. şarkıda dev bir olmamışlık var. peki seçebilecekleri en güzel şarkı bu muydu, hayır. ~buydu: https://youtu.be/zk4Qoa759IQ~ kazanmayı elinin tersiyle iten bir başka ülke de norveç. 6\12

16. gürcistan - nika kocharov & young georgian lolitaz - midnight gold: grubun ismine aldanmayın, dört-beş tane sap deneysel rock yapmaya çalışıyor işte. eurovision'da böyle denemeler görmeyi seviyorum, kazanmayalım diye kırma pop göndermekten iyidir. evet norveç'in tercihi beni pek mutlu etmedi *. gürcistan'a geri dönersek pek sevilebileceğini düşünmediğim, farklı bir şarkı. vasat pop'tan iyidir yine de. 7\12

17. arnavutluk - eneda tarifa - fairytale: yarışmaya "şarkı isimleri fairytale, shine filan olamaz yeter lan artık" diye bir kural gelmeli, biraz yaratıcı olun yahu. bu sene arnavutluk çok dikkatimi çekmedi, bol yüksek notalı karanlık bir aşk şarkısı işte, bu senenin modası bu sanırım. yine ortalarda bir şarkı, çıkması yarı finaldeki performansa bağlı olacak. 6\12

18. belçika - laura tesoro - what's the pressure: benimle yaşıt olduğuna inanamadığım veletsi bir kızın caz altyapılı pop şarkısı işte. sırf son sırada olması yüzünden finale çıkabilir. ben çok beğenmedim valla. 7\12

buradan finale çıkacağını düşündüğüm ülkeler:
letonya
sırbistan
irlanda
litvanya
avusturalya
bulgaristan
danimarka
ukrayna
norveç
belçika

--- final, 14 mayıs cumartesi --- *
almanya - jamie lee - ghost: karanlık ve modern bir ballad geldi almanya'dan. aslında ilk başta xavier naidoo diye birini seçmişlerdi ama kendisi anti-semitik ve homofobik olduğu için abd'de hala nazi adıyla anılan almanlar bu riski alamadı, ulusal final yaptılar, kazanan 98'li pıtırcık jamie lee oldu. çoğunluk beğenmemesine rağmen ben şarkısına ve yarı çıplak bratz bebek gibi gezen yaşıtlarına inat decora kei stilinde giyinmesine bayılıyorum. alacakları derece pek iyi olmayacak ama en azından geçen sene gibi 0 puan almazlar, en kötü sadece avrupalı otakular oy verir *. 8\12

birleşik krallık - joe & jake - you're not alone: gitarlı pop dinlemekten göbeğim çatladı, ne yapalım bu senenin olayı bu... ingilizler bir de bu şarkıyla övünüyor yaşasın şansımız var diyerek, son 5 sıradan birinde kendilerine yer bulacaklar yine. 4\12

fransa - amir - j'ai cherché: bu senenin en güçlü şarkılarından biri, ben countrymsi pop türünü pek beğenmediğim için yok saymak istesem de sonunda güzel bir şarkı olduğunu kabul ettim, bahislerde uzun süre birinci kalan isveç ve tarla faresinden daha iyi en azından. amir'in kendisi kadar sempatik ve sıcak bir şarkı, fransa bu sene uzun bir süreden sonra ilk defa top 5'te olabilir. 8\12

ispanya - barei - say yay!: neden sevildiğini anlamadığım, radyoda binlerce defa daha önceden duyduğumuz bir şarkı daha. ispanya'nın yarışmaya ingilizce katılması çok konuşuldu ama bu ingilizcede bir şarkı her ülkeden kolayca gelebilirdi yahu, bir de kızın şarkıyı kendi yazmasıyla övünüyorlar, anaokulunda mı yazmış? 5\12

isveç - frans - if i were sorry: eurovision'un diktatörü isveç oylamayı kendi ulusal finaline uydurduktan, şarkıların hangi sırada çıkacağını kendi seçtikten ve jürinin her zamanki gibi onlara çalıştığından emin olduktan sonra vasat bir şarkıyla yarışmayı daha da kötüleştirmeye karar verdi. kötü dediğime bakmayın, dinlenilmeyecek bir şarkı değil ama sürekli maruz kaldığımız bir şarkı, söyleyen de fareye benzeyen bir tipleme olunca insanın dinleyesi gelmiyor. big 6'in ikinci en kötü şarkısı, birincisi birleşik krallık. 5\12

italya - francesca michielin - no degree of separation: finale direkt çıkan big 6'deki başka bir bebek yüz de francesca. gayet kaliteli ve modern olan şarkısının sadece bir nakaratı ingilizce, geri kalanını olması gerektiği gibi italyanca söylemiş. il volo kadar iyi bir derece alabileceğini sanmıyorum ama top 10'da olacaktır. 8\12

sonuç olarak, yorumlarımı okuyan biri varsa onun da rahatça anlayabileceği üzere bu sene neredeyse her şarkı kazanabilir, her şey sahne performansına bağlı olacak, ama onlardan önce sadece videolara dayanarak bir top 10 yapayım kendimce.
hayaller:
1. çek cumhuriyeti
2. hırvatistan
3. ukrayna
4. letonya
5. bulgaristan
6. macaristan
7. fransa
8. estonya
9. ermenistan
10. rusya

hayatlar:
1. hırvatistan
2. rusya
3. bulgaristan
4. fransa
5. ukrayna
6. italya
7. çek cumhuriyeti
8. azerbaycan
9. letonya
10. ermenistan

star vs the forces of evil

arkadaş tavsiyesi üzerine internetten ingilizce izlediğim, türkiye'de yayınlanıp yayınlanmadığı hakkında fikrim olmayan disney yapımı harika çizgi dizi. başrolünde muhtemelen dikkat eksikliği olan, sailor moon'dan çakma sihirli asasını çözmeye çalışan prenses star butterfly ve ceza olarak gönderildiği dünyada yanında kaldığı marco diaz var. diğer sihir içeren winx vb. çizgi dizilerden farkı star butterfly'ın winxler gibi ince belli bir kadın değil, şapşal bir kız çocuğu olması, bir de dizi adventure time ayarında biraz, absürd yani. 10 yaşından büyük herkese tavsiyemdir, çok iyi olmuş çok da şirin olmuş, düşmanına kalpler, narwhal'lar ve gökkuşaklarıyla saldıran bir savaşçı hiç izlememiştim.

bir de jeneriği süper yahu: https://www.youtube.com/watch?v=kDoWhMt2_gs

kızların güzel kız görünce kullandığı kelimeler

maşallah der dilimi ısırırım, nazar değmesin.

avataria

bir çok internet kaynaklı oyun gibi ailelerin çocuklarının oynamasına izin vermemesi gereken oyun. chat hakkı sunan her türlü oyunda böyle bir tehlike var ve internet artık çok yaygınlaştığı için ailelerin dikkatli olması gerekiyor. bu sorun yasaklamakla hiç bir şekilde çözülmez, hele yetişkin ve sorumlu kullanıcıları da içine alarak tüm ağı kısıtlamakla hiç çözülmez, ki facebook'ta daha önce bir çocuğa hediye vereceğini, onu ünlü yapacağını söyleyen bir adamla çocuğun konuşmalarını görmüştük, facebook'u mu kapatalım? pedofillerin deşifre edilmesinin gerekliliği dışında bu mesele tamamen ebeveynle çocuk arasında ve ailelerin direkt yasaklamak yerine çocuğa güven verecek bir şekilde çocuğu sakince kollaması ve interneti bilinçli bir şekilde kullanması gerektiğini anlatması gerekiyor.

tek kitap okumayıp her şey hakkında yorum yapmak

(bkz: türkiye özet)

erkek arkadaşıyla gezdi diye ablasını döven çocuk

acilen ailesi olan lağım terk zavallılardan koparılması gereken, koparılmazsa büyüdüğünde tacizci, tecavüzcü ya da katil olacak zavallı. evde ne görüyorsa onu taklit ediyor, yoksa mümkünatı yok 4 yaşında bir çocuk "götünü sikeyim, orospusun sen" diyebilsin, ve annesi çocuğu küfretmeye teşvik etsin.

eğlenceli videoymuş. çocuk büyüyüp ailesi dışındaki insanları da rahatsız etmeye başladığında görürüm ben sizin eğlencenizi.

total drama island

cartoon network'ün en underrateddizilerinden. survivor tarzı programları komik ergen stereotipleriyle ti'ye alan harika çizgi dizi. cartoon network'te bölük pörçük izlemekten sıkılmıştım ben de youtube'dan bölüm bölüm izlemeye karar verdim, bence hala süper. jeneriği bile mesajlarla dolu.

2007 yapımı olmasına rağmen survivor'un haftada 5 gün yayınlandığı zamana denk getirilmesi de manidar olmuş.

the act of killing

1960lar endonezyası'nda paramiliter gangsterler tarafından yapılan katliamı anlatan belgesel. asıl amaç mağdurlarla ve aileleriyle konuşmakmış ancak katliamı gerçekleştirenler hala güçlü oldukları için katillere ulaşmaları, mağdurlara ulaşmalarından daha kolay olmuş, joshua oppenheimer da katillere, yaptıklarını kendi perspektiflerinden anlatabileceği bir film çekme imkanı vermiş, sonucu ise kurgudan çok daha korkunç bir film. o kadar çok kırılma noktası vardı ki filmde, ülkenin resmi kanalında bir talk show'da gülerek ve alkışlar arasında işlediği cinayetleri anlatan anwar congo, bir davette bir kadının altı kişinin spermini yuttuğunu anlattıktan sonra ellerini açıp dua eden pemuda pancasila görevlileri, belgeselin sonuna doğru anwar congo'nun empati kurmaya başlaması...

filmin en korkunç tarafı bütün bunların gerçek olması ve bize yakın olması. filmi izlerken yaşadığım ülkeye şükrettim sonra akademisyenlere oluk oluk kanınızı akıtacağız diyen türk free man'leri düşündüm ve bir 20-30 sene sonra batılı bir yönetmenin türkiye'de buna benzer bir film çekmesi çok mantıklı geldi.

model

aşırı itici bir soliste ve arabesk sözlere sahip olmasına rağmen kendini dinleten guilty pleasure grup.

gelin evi

ülkenin nasıl bir çöplük olduğunu gösteren yarışma. umarım kasttır, "gelinler" oyuncudur ve evler günlük kiralanmıştır, bu insanlar gerçekse ülkenin geldiği noktaya şaşırmamaya lazım.

bu yarışmadaki her yeni gelinin evinde bir çeyiz odası var, ataerkil sistemden delirmiş annelerinden kalma tonla dantel, örgü ve benzerini tek tek sergiliyorlar. evin tüm odaları geziliyor, evler tabii ki zevksizce ve görgüsüzce döşenmiş. sonra ise salonda ikramlıklar eleştiriliyor ve ev sahibi gelinin evlilik teklifi, kına, düğün vb. videoları izleniyor.

mutaassıp mahallelerde yaşlı teyzelerin yeni evlenenlere yaptığı işkenceden reality show yapmışlar, sıcağı sıcağına'dan sonra show tv kapatılsaydı böyle şeyler olmazdı işte. izlemesi zevkli ama bu programdaki kadınların gerçek olma ihtimali bayağı kötü.

clarence

cartoon network'teki yeni çizgi filmlerden en güzeli. aynı adlı baş karakterinin naifliği steven universe'le kapışır. ama sözlüğe bu çizgi film hakkında yazmamın sebebi sadece bu değil tabii ki.

cartoon network filmlerinin türkiye'de sansür yediği malumunuz. dün, bunun tam tersi bir duruma şahit oldum. dünkü bölümde clarence'in öğretmeni restoranda buluşmak için arkadaşının ayarladığı adamı beklemektedir. restorana çok yakışıklı bir adam gelir, ancak çok geçmeden başka bir adamla masalarına giderler. espri mi çok anlaşılmazdı, gözlerinden mi kaçtı anlamadım, tematik kanallarda oluyor böyle şeyler ve çok güzel oluyor.

tek çocuk olmak

yalnızlığın her zaman üzücü bir şey olmadığını yaşamaktır. kuzenlerine kardeş muamelesi yapmaktır.

türk kızının seks anlayışı

gerçek hayatı porno zanneden sapıklar tarafından tecavüze uğramak.

asude cemre inci

seneler önceki kasdav performansıyla tanıdığım kız. bir çok kez televizyonda gördüm kendisini ve az önce o ses'de görünce şaşırdım, yurtdışına kapağı atmıştır ya da türk bir metal grubuyla bir şeyler deniyordur diye düşünüyordum. beni daha çok şaşırtan ise harika performansıyla for real'in sözlerini karıştıran, izleyicilere schaudenfreude yaşatan bir adama elenmesi oldu.

ah be kızım, ne vardı acun'un kanalında sürünecek, azıcık şan çalışsaydın da gitseydin amerikalara avrupalara?

the hateful eight

süresine aldanmamak gereken filmlerden. bir tarantino güzelliği daha.

insanların herşeyden alındığı, ironiyi gerçekten ayıramadığı 2015 amerikası'nda, tonlarca kere nigger* kelimesi geçen, bir kadının sahnelerce dövüldüğü bir film, ancak bu iki ayrıntı da filmi döneme uydurmak için konmuş, ki tarantino'nun nigger kelimesi sıklıkla geçen bir başka filmi, aslında ırkçılığa en karşı çıktığı filmiydi. the hateful eight'te de "yine yeni yeniden ırkçılığa karşıyım" teması olsa da, benim asıl baş karakterim daisy domergue idi, ondan "beyaz cehennemdeki kara samuel jackson reyiz" kısmına pek dikkat edemedim.

çoğunluğun aksine filmin ilk yarısında sıkılmadım, aksine karlı görüntüler mükemmel geldi bana, gözümü ayıramadım, onun dışında karakterlerin diyalogları çok eğlenceliydi, özellikle walton goggins o nasıl güzel bir aksandır? şerif her konuştuğunda msn'deki gülen smileylere döndüm.

hikaye çoğu tarantino filminin aksine tempolu değildi ancak olay tempolu olması da değildi. tarantino kendini kanıtlamış ve gişede başarılı bir yönetmen, bu sefer kafasına göre bir film çekmiş, bu oyunculardan da soundtrack'den de çekim metodundan da belli oluyor, filmi izleyince de filmin sizin için olmadığını, sadece size sunulduğunu anlıyorsunuz.

film kitap gibiydi, bir ara narrator bile girdi.

sequel olmamasına rağmen django unchained ile çok benzerliği olan bir filmdi, tarantino'nun western hayranlığından dolayı olabilir. belki de filmin etkisinde yazdı the hateful eight'i. bilemeyeceğim.

--spoiler--
filmin ilk sahnelerinde daisy'nin bir haltlar yiyeceğini anlamıştım ama channing tatum'u daisy'nin kardeşi olarak görmek bana plot twist yaşattı ki filmin son yarısı plot twist dolu zaten.

tim roth ilk çıktığında christoph waltz zannettim. quentinciğim özlemişsin adamı, naz yapmayın ikiniz de, siz birbirinize aitsiniz *
başrol olmamasına rağmen jennifer jason leigh bu film sayesinde ödülleri silip süpürüyor ve devam edecek gibi duruyor çünkü daisy mükemmel canlandırılmış, ilk yarıdaki rahat\umursamaz deliliğine, ikinci yarıdaki kan kusmuklu yüzüne hasta oldum. tarantino'nun mükemmel psikopat kadınlarından biri daha.

filmin son yarısı katil kim oyunu gibi geçti, ben şerif bilerek kahveyi içmedi ve herkesi öldürecek sanıyordum ama mantıksızmış bu, şimdi farkettim.
--spoiler--

sonuç olarak herkes için olan bir film değil. tarantino seviyorsanız ve dikkat süreniz henüz saniyelere inmemişse izleyin, seveceksiniz, en kötü 7 verirsiniz. ben 9 veriyorum. kahrolsun finaller, yaşasın tarantino.

we need to talk about kevin

sırf toplumsal kodlamalar yüzünden anne olmuş sosyopat bir kadınla onun sosyopat oğlunun birbirini sevmeye çalışmasını anlatan film.
--spoiler--
eva, evlenmeden ve kevin'i doğurmadan önce hayatını özgürce yaşayan, gezgin bir insan olarak gösterilmiş, ancak kevin dünyaya geldikten sonra hep bezgin, mutlu gözükse de aslında mutsuz ve bıkkın bir kadına dönüşüyor. kevin'le aralarında sevgiye dayalı hiçbir şey yok fakat kevin'in annesine karşı bir saplantısı olduğunu annesini babasına oral seks yaparken bastığı sahneden anlayabiliyoruz, bu ikinci çocuk celia doğduğunda daha da perçinleniyor zaten. kevin'in içinde büyüyen nefret, şiddet kültürüyle birleştiğinde ise sadece babasını ve kız kardeşini değil okulundaki herkesi öldürme planı yapan bir sosyopat çıkıyor karşımıza.

filmi annenin bakış açısından izlediğimiz için kevin'e karşı bir hedef gösterme var ancak ne eva ne de kevin tamamen haklı değiller, ikisinde de hastalıklı bir yapı var, tek benzerlikleri fiziksel değil *
filmin konusu zaten kompleks, ama bunun dışında kırmızı renge yapılan vurguya, görüntülerin kullanılmasına, kevin'in küçüklüğünü oynayan çocuklara ve ezra miller'a bayıldım. en kısa sürede kitabını da okuyacağım, 8\10.
--spoiler--

pazar günü evde ders çalışan erkek

sınavı vardır.

bakire olmayan kadınla evlenmek

kusura bakmayın da, siz her türlü haltı yerken, erasmus'a gittiğiniz an "gavır amı" diye millete saldırırken kadınlar armut mu toplayacaktı? herkesin dürtüleri vardır. sorun burada bakire olmayan kadında değil, sizin erkeklik sandığınız hastalıklı egonuzda.