bugün

entry'ler (314)

byoser

sinema hakkında yazıları darağcıgımızda boşlukları kapatmakla kalmıyor yeni fidanlar ekilmesini de sağlıyor.

(bkz: to be cont)

schindler s list

stefin spilborgun yahudi temali ilk filmi. ikincisi icin munich

halen surdurdukleri filistin zulmunu hakli cikartmaya calistiklari fikrini veren her on yilda bir olmazsa olmaz diye cevrilen yahudi soykirim filmelrindne birisidir. 2009 oscar odullerinden yine ayni temadna oscar i kapmayi basardilar

hıncal uluç

14 temmuz pazartesi sabah gazetesinde yazı yazmayıp tatil gunu olan lakin hem 15 temmuzda hem de 16 temmuzda sabah gazetesinde köşe yazıalrını göremeyince kovuldu mu acaba dedirten yazardır?

boreas

feridun düzagac hayranı uludag sozluk yazarıdır zira soz konusu baslıktaki yazıları buna örnektir.

roberto carlos

Sport Day gazetesi, tarafından asagıdaki yazıda anlatılan futbolcudur.

Ulkemize gelen yıldız oyuncuları irdelememiz lazım. kimi ünlü futbolcunun emeklilik ikramiyesi için geldiği katar haline gelmemek için futbol dünyamızı ileriye götürecek şekilde değiştirmemiz gerekiyor. Futbol federasyonu da bu konuda çalışmalar yapmakta oldugu soyleniyor.

şimdi gelelim roberto carlos gerceğine. Brezilyanın dunya futboluna armagan ettigi ünlü futbolculardan birisidir. kariyeri real madrid ve brezilya milli takımları formasıyla kazandıgı basarılarla doludur.bu gercekleri her bilinçli futbolsever kabul etmektedir.

real madrid, yeni sezonda onu gormek istemedigini ilettiği zaman fenerbahceye imza attı. her sene fenerbahceye transferi gazete baslıklarında verilmekteydi. sadece 1 sene evvel kesin fenere geldiği yazılıp çizilmişti.

dogruya dogru; hangi futbolcu lüks yasam tarzını, el üstünde tutuldugu bir dunyayı ozellikle kupa kaldırması kesin bir yıldız toplulugu olan takımı bırakıp gelir ki?
cevap: sadece istenilmediği yerde durmamak için.

Ulkemize gelen yabancıların yasattıgı sorunların en beterlerinden birisi olarak karsımıza cıkabilirdi. (bkz: yabancı futbolcular sorunsalı)

asagıdaki aslında cogu futbolseverin düşündüğünü barındırmaktadır. bir beşiktaş taraftarı olarak aynı seyi rüştü rencber için düşüyorduk. koskoca senede ikinci yarıda oynana trabzonspor macıyla gercek rüstüyü gorebildik. 34 lig macı 4 sampiyonlar ligi öneleme, 6 sampiyonlar ligi maçı, sanırım 5 federasyon kupası maçı yer alıyor beşiktasın portfoyunde gerisini siz hesaplayın. aynı seyler fenerbahce-roberto carlos ilişkisi için de gecerli.

fenerbahce forma satıslarıyla zaten maliyeti kurtarıyor, fenerbahce zengin kulüp, roberto carlos kendisini önemli maçlarda gösteriyor diye dusunulebilir.

"fenerbahcenin hangi maçlarında roberto carlos iyi oynadı ve fenerbahcenin kazanımları nelerdir" sorunsalı ortadadır.

değişmesi gereken aslında ulkemiz futbolu ya da futbol dünyasından çok ona prim veren futbolsever kitlesidir.

--spoiler--
Roberto Carlos'u iğnelemekten geri durmadı. "O... Artist" başlığını kullanan gazetede, Brezilyalı ünlü yıldız için şu ifadeler yer aldı:
"34 yaşında, emekli maaşını almak için istanbul"a gelen Carlos, 3 milyon euro gibi senelik maaşı var. Fenerbahçeli taraftar, 15 Şubat'tan beri onu statta göremedi. Çünkü devamlı sakat. En büyük maçlarda da Teknik Direktör Zico'yu çıplak bıraktı. Allah'tan son maçta kız arkadaşıyla birlikte stattan geçti de, Zico onu görmüş oldu!"
--spoiler--

(bkz: sport day) alıntı.

michael laudrup

danımarkanın ender yetiştirip dünya futboluna sundugu nimetlerinden birisidir. futbolcuların doğup yetiştigi bir aileye mensup olup barcelona altın yıllarında görev yapmıştır.

futbol oynarken kazandıgı basarı, tecrübe ve yetenekleri teknik adamlığına da taşımayı bilmiş ve getafe basında bunu göstermiştir. gelecekte futbol dünyasında adından söz ettirecek teknik adamlardan birisi olacagı aşikar.

adnan polat'ın galatasarayın başına getirebilmesi için paradan cok hangi transferleri gercekleştirebilecegi önemlidir. zira kendisini bir marka haline getirebilmesi için bir kaç iyi futbolcuya ihtiyacı olacaktır.

6 nisan 2008 genclerbirligi galatasaray maci

Karl Heinz Feldkampın istifasıyla boşalan teknik adamlık görevinin Adnan Sezgin,Burak Dilmen,Nezih Ali Boloğlu ve Cevat Güler'den oluşan ekip tarafından ustlenilmesi takımı daha cok oyunculara göre kurma ve ona göre taktik anlayışı geliştirmeye baglı olacaktır.

dolayısıyla hakan şükür, ümit karan gibi asların oyun tarzını yansıtabilecekleri bir maç olacaktır *. hakan şükür'ün kendini göstereceği, galatasaray'ın kesinlikle kazanacagı maçtır.

cunku oyuncular feldkamp gittigine gore artık istedigimiz gibi oynayabilir, göz doldurabilir, prim kazanabiliriz anlayışındalar. üstelik karşılarında adnan polat gibi bir açık çek duruyor.

komedi dükkanı

4 nisan 2008 günü canlandırılan ıssız adaya düşme, yeşilçamdan bir film çekim sahnesi konualrıyla bizi gülme krizine sokan programdır. dost elverin canlandırdıgı jön rolü ile kırık gecirmiştir. mubarek sanki ediz hun ile cuneyt arkin kokteyli.

4 nisan 2008 trabzonspor denizlispor maci

an itibariyle skoru 2-0 olan maçtır.

beşiktaş ın 2008 2009 sezonu hazırlıkları

beşiktas'ın yeni sezon için yapacagı transferlerdir.

fotomacın verdigi habere göre Ertuğrul Sağlam'ın Ümit Milli Takım'dayken izlediği Ceyhun Gülselam ile Mevlüt Erdinç için harekete geçen Beşiktaş'a iki genç yıldızdan da olumlu yanıt geldi. Underachting ve Sochaux'dan olumlu yanıt alan Kara Kartallar Gurbetçileri sezon sonunda resmen Kartal yuvasına katacak..

eduardo cisse ise eve dönüş için gün sayıyor. özellikle marsilya kulubü ısrarcı oldugu haberlerde yer almaktadır.

beko

--spoiler--
Arçelik tarafından yapılan açıklamaya göre, Beko Elektronik A.Ş. nin alba ile ortaklaşa aldıkları grundig elektronik şirketinde, Aralık 2007'de yüzde 50 Alba hissesini de satın almasıyla başlayan süreçte, Grundig Multimedia B.V. ve Grundig markasının tek sahibi olmasının ardından ticari ünvanını, Grundig Elektronik A.Ş. olarak değiştirmiştir.
--spoiler--
ekonomi

(bkz: Grundig)

beko elektronik

(bkz: beko)

devlet eliyle milyarder yaratma yontemleri

iktidara gelen yeni yönetimin hem politikalarına destek olması hem de kendi burjuvazisini yaratma psikolojisiyle iktidar politikası haline getirdigi bir dizi işlemler bütünüdür.

aşağıdaki yazıda da okuyacagınız gibi herhangi bir devletin her daim ayakta bulunan milyarderleri gibi dönem dönem ortaya cıkan, iktidarın kollamasıyla gücüne güç katıp iktidarın el değiştirmesiyle düşüşe başlayan milyarderleri yahut her yeni iktidar sırasında azar azar elini güçlendiren yavas yavas agır adımlarla yukarı cıkan milyarderleri bulunmaktadır.

uzan ailesi ise tam bir istisna oalrak tüm sınıflara örnek olabilecek cinsten bir milyarder haline gelmiş ancak sonucları ülkemiz açısındna degerlendirildiginde felaket olmuştur.

bunun yanında lokal bölgeleri birer devlet olarak incelersek yerel belediyelerle sıkı fıkı olan kişilerin de aldıkalrı ihalelerle birer zengine dönüştügü aşikardır.

ister iktidar-işbirlikçi ilişkisi ister iktidar-destekçi ilişkisi olarak adlandıralım ülke yahut yerel bazlı farketmeden kendisine yakın kişilere verilen ihale, özel teşvikler ve önünü açma politikası yöntem kısmının bilinen kısımlarıdır.

--spoiler--
Forbes dergisine göre, dünyanın ikinci en zengin insanı Meksikalı Carlos Slim'dir.*
Slim, servetini kendi kazanmadı. Meksika telekom şirketini, rekabet ortamı yaratmadan özelleştirerek onu Meksika hükümeti zengin etti. Telekom şirketini ele geçirdikten sonra Slim tarifelere Meksika gibi yoksul bir ülkede aşırı sayılabilecek oranlarda zam yaptı.
Bunlar size bir şey hatırlatıyor mu?
Piyasayı serbestleştirmeden telekom şirketi özelleştiren bir diğer ülke Türkiye'dir. Mimarı da AKP hükümeti.
Rekabet ortamı yaratmadan telekom özelleştirmesi yapmak, devlet tekelinin yerine bir özel sektör şirketi ikame etmek, devlet eliyle trilyoner yaratmaktır.
Rekabet ortamı yaratmak, tarifelerin mümkün olduğu kadar düşük, hizmetin kaliteli olması için değişik oyuncuların telekom hizmeti vermesini sağlamak demektir.
Meksika hükümeti hiç olmazsa Meksika telekom şirketini bir Meksikalıya verdi. Kasım 2005'te özelleştirilen Türk Telekom'un yüzde 55 hissesinin alıcısı Suudi-Lübnan ortaklığı Oger Telecoms'du.

Kapitalistlerin çıkarını korumak!
AKP hükümetini esas bu ve buna benzer hareketlerinden dolayı değerlendirmek ve hakkında hüküm vermek lazım. Ama fikir önderlerinin çoğu ekonomik konuları anlamaktan uzaktır. Onun için AKP ile ilgili tartışma laiklik/dincilik gibi konulara münhasır kalmakta, ekonomik alanda doğrudan yapılan sapmalar gözden uzak kalmaktadır.
Her kapitalistin rüyası rekabeti ortadan kaldırıp tekel kurmaktır. istenen fiyatı belirleme avantajı en iyi tekel durumunda elde edilir.
Ama hükümetin görevi kapitalistlerin değil, tüketicilerin çıkarlarını korumaktır.
O zaman AKP hükümeti Suudi/Lübnan ortaklığına tekel ortamını neden hazırlamış olabilir?
Diyeceksiniz ki "Ne dırdır edip duruyorsun, Telekom özelleştirilmesi şeffaf bir biçimde herkesin gözleri önünde televizyonda yapıldı."
Doğrudur. Açık artırma yapıldı. En çok parayı ödeyen kazandı. Ama ne özelleştirilmeden önce ne de sonra telekom sektörü liberalleştirilmedi. Rekabet yaratılmadı. Küçük operatörlere hayat hakkı tanınmadı. Kablo gibi alternatif telekom araçları devlet elinde öldürüldü. Sektörü düzenlemek üzere kurulan Telekomünikasyon Kurumu görevini yapabilme gücünden mahrum bırakıldı.

Tüketicinin aleyhine bir durum
Bütün bunların sonucunda da tüketiciler telekom hizmetlerinde vermeleri gerekenden çok ücret ödüyorlar. Aldıkları hizmetin kalitesi ve sürati düşük. Özelleştirmeyi kazanan şirket de vaat ettiği kadar yatırım yapmadı.
Rekabetin mantığı rekabeti ortadan kaldırmaktır. Ama bu mantık kapitalistler için geçerlidir. Devletler için değil.
Telekomda tüketicinin açıkça aleyhine olan, Avrupa Birliği prensiplerine aykırı olan bu durumun sürdürülmesinin nedeni ne olabilir?
Bu ve yarınki yazımda hatırlatacağım bazı başka soruları sorup cevaplandıracak kurum kaldı mı Türkiye'de, basından başka?
* 1) Warren Buffet (spekülatör), 62 milyar dolar, 2) Carlos Slim Helu, 60 milyar dolar, 3) Bill Gates (Microsoft), 58 milyar dolar.
--spoiler--

4 nisan 2008 tarihli mmiliyet gazetesi Metin Münirin köşesinden alıntı

giu la testa

sergio leone yapımı spagetti western.james coburn, rod steiger, maria monti, romolo valli, antoine saint-john nin başrolerini paylaştığı filmde biri ira militanı ve dinamit uzmanı devrimci, diğeri kanun kaçağı iki ikişinin meksika devrimi sırasında yolları kesişmesiyle yaşadıkları maceralar yer yer komik öğelerle anlatılmaktadır. leone'nin tipik western yapımlarından biridir. özellikle devrim hakkında yapılan tanımlamalar ilginçtir.

--spoiler--
john: Burada bir devrim gerçekleştiriyoruz.
juan: Devrim mi? Devrim de ne oluyor?
Sakın bana devrimden söz etme. Ben devrimleri ve nasıl başladıklarını çok iyi bilirim. "Kitap okuyan" insanlar, "kitap okumayan" insanlara giderler. Fakir insanlara "Artık değişim vakti geldi" derler.Ben devrim derken neden bahsettiğimi biliyorum.Kitap okuyan insanlar, kitap okumayanlara gider.Fakir insanlara gidip, "Değişiklik yapmamız gerek" derler.Böylece fakir insanlar değişikliği yapar. Sonra kitap okuyan insanlar büyük, cilalı masalarda oturur, konuşur, konuşurlar.Yemek yiyip dururlar.
Peki fakir insanlara ne olur? Onlar ölmüştür.
işte sizin devriminiz bu!O yüzden sakın bana devrimden söz etme!
Ya sonra ne olur? Yine aynı şeyler yaşanır!
--spoiler--
devrim/@mustaine

ayyıldız altında sürgün

Nazi döneminde ülkelerinde çalışma ve yaşama şansları ellerinden alınınca Türkiye'ye sığınan bilim ve sanat insanlarının yaşadıklarının, tanık ve resmi belgelerin eşliğinde anlatıldığı ve Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen tarafından derlenen kitaptır.

--spoiler--
faruk şen "Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin büyük bir yüz akıdır. Almanya'da bu durum yaşanırken bu bilim adamlarına kimse sahip çıkmadı. Tek sahip çıkan Türkiye Cumhuriyeti'dir" dedi. Söz konusu sürgün yıllarında Türkiye'ye 400'e yakın Alman bilim insanının gelerek, üniversitelerde ders verdiklerini kaydeden Prof. Dr. Şen, henüz 10 yaşında olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Alman bilim adamlarına üniversitelerinde kucak açtığını, kendilerine vatandaşlarının 4 misli ödeme yaptığını, bu bilim adamlarının da Türk akademik hayatına büyük katkılar sağladıklarını dile getirdi. Alman nasyonal sosyalist hükümeti tarafından görevli olarak Türkiye'ye gönderilen Scurla'nın Türkiye'de sürgündeki Alman bilim adamlarının hayatlarını incelediğini, raporun amacının Türkiye hükümetini geri gönderilmeleri yönünde uyarmak olduğunu anlatan Prof. Dr. Şen, kitapta yer verilen Scurla'nın teklifine karşı Türkiye'nin "hayır" demesini onur verici olarak niteledi. Kitapta adı geçen 315 öğretim üyesinin 1953 yılına kadar ülkelerine geri
döndüklerini anlatan Prof. Dr. Şen, bunların içinde Ernst Reuter'ın Türkiye’de şehircilik konusuna, Fritz Neumark'ın Türk maliyesine, Ernst Hirsch'in Türk hukuk düzenine katkıları bulunduğunu söyledi
--spoiler--
3 nisan 2008 milliyet gazetesi.

lokmaci kapisi

uzun yıllardan sonra 3 nisan 2008 günü itibariyle açılan kapıdır.

ana haber bultenlerinde kapının açılmasıyla ilgili görüntülerde kktc'liler şarkılar söylemekte, gülüp eglenmektedir, yıllar önce atalarının kanı akarken, köşe bucak saklanıp türkiye'den yardım bekleyen hallerini unutup ab fonları ve kimi sözde aydınların ipiyle kuyuya inmektedirler. halbuki slavlaşan türkler gibi bir gün rumlaşan türkelr haline gelecegini bilmemektedirler. (bkz: para her muslugu acar)

paul gascoigne

oynadıgı dönemde ingiltere'nin yetiştirdigi en büyük futbolculardan biri olarak görülen ancak yaşam tarzı ve saha içinde-dışındaki hareketleri nedeniyle cokca afaroz edilmiş futbolcudur.

sergen yalcin gibi tanrı vergisi yetenegini kullanmasını bilememiş, degerine yaraşır bir noktaya ulaşamamıştır . lakin şans ona ingilterede oynaması sebebiyle gülmüş ve tüm dunyaca tanınmıstır.

seovi

dogru soyleyeni dokuz koyden kovan zattır.

fenerbahce/#3224740

2007 2008 sampiyonlar ligi sampiyonu fenerbahce/#3223694

fenerbahce yi dusman takimi gibi gormek/#3224792

edouard cisse

(bkz: besiktas in 2008 2009 sezonu hazirliklari)

fenerbahçe taraftarı

fenerbahce/#3224740