bugün

eger olur da o hayal gerceklesir, en azindan birkac ayligina yurt disinda yasama sansi elde ederse; bu kez de ulkesine donme hayalleri kuran kisiye donusebilir.
ezik değildir. bildiğin normal insandır hatta memleketinin suyunun çıktığına inanan normal insandır.
yurtdışından evlenmek için kız ayarlamaya çalışan erkeklerin hayalidir genelde. ezikliktir.
edit: (bkz: ananı da al git) sana lüzum yok bu ülkede zaten.
(bkz: buyrun benim) memleketin suyu çıkmamıştır efendim. bildiğin boku çıkmıştır. bu yüzden "ezik"ler yurtdışında yaşama isteği duyuyorlar.
dünyayı tanımak isteyen, sınır tanımayan akıllı kişidir. Farklı iklimerde, farklı kültürlere yelken açma niyei ile çıkılacaksa ikamet ettikleri muhtara sadaka göstermenin gereği yoktur.
akıllı insan modelidir.
bir ülkede insanlar düşünceleri yüzünden öldürülüyorsa kusura bakmayın ama yaşanmaz o ülkede.
her zaman aklımda olan eylemdir.
avrupa sevdasını ben bir türk olara kınıyorum ama halkına yurtdışında yaşama hayalini kurmaya iten devletin başındakilerdir. şöyle bir düşünelim yurtdışında neden gideriz diye bir kendimize soralım; herkesin ilk söyleyeceği insanın hak ettiği değerde yaşaması, ikincisi hayatı kolay yaşama, üçüncüsü para... malesef benim devletim bu imkanları sağlayamıyorsa ve halkın iradesiyle geldim diyerek halkına ilgi gtöstermiyorsa sırtını dönüyorsa halkına ne olur peki... bence bu devletten yurtdışına nezaman gidilmez mustafa kemal atatürk başımnızda olursa gidilmez.
iyi yapan kişidir. bir süre yurt dışında yaşamak insana vizyon katar. fakat beni en çok şaşırtan bu hayalle yanıp tututaşan kişilerin yurt dışına gittikten sonra ordaki yaşam stiline asla ayak uydurmayıp aynen türkiyedeki yaşam tarzlarını sürdürmeye devam etmeleridir. bu durumu en basitinden ev dekarasyonunda bile görmek mümkündür. gitmişsin allahın amerikasına koyma kardeşim yere o gerzo ayak kaşındıran kalitesiz kilimi. haa otantik olsun diye ipek uşak halısı serse ne ala, ama yok illa anasının evindeki o boktan yolluk denen zımbırtı duracak holde. bi de mesela sabah kahvaltıda siksen oraya özgü bişey yemez bunlar. illa tulum peyniri bulur buluşturur onu yer. tamam insan özlüyor memleketinin her türlü havasını ama madem gitmişsin biraz oralardan da tad kalsın damağında, onu da kat bünyeye. bi kere dene maple şuruplu pancake, allah inandırsın çok güzel.
athinganoi, kardes sen galiba hayatinda yurt disina cikmamissin ama yabanci isim kullanmayi birde iyi sallamayi biliyorsun. dur hemen alinma dogrulari söyleyince sakin kizarma kaydini silip kacma burdan. ben almanya da yasiyorum. burasi türkiyenin bir karis topragi bile olamaz. mükkemel dogasi temiz havasi suyuyla bambaska ama burda ruh yok. temizlik asla yok. temizlik sadece görünen mi? yaniliyorsunuz. insanlar 30 yil öncesine kadar tuvalet banyo adabi denen meziyetleri bilmiyorlarmis. köpeklerle gece gündüz yatan kalkanlar medeni mi? medeniyetin besigi mi? ya sen zekadan yoksunsun yada cok bilmis gecinen bir dallama. yani sana hangisi yakisir bilemiyorum.neden bu kadar yurt disini görmeden översiniz anlamis degilim sizi? bu hayallerden vaz gecin de birakin biz burda yasayanlar herseyi aciklasin bu konuda. tabiki sizde yazin ama sadece emin olduklarinizi. sakin ola yazdiklarima alinma. dogru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. bu arada medeniyetin besigi medine dir. bunun aksini ispat eden varsa konu acsin.saygilar
yurtdışında yaşama hayâli kuran kişiye söylüyorum; yurtdışında geçirilen zaman, zaman değildir. eğer bir gün sonunda türkiye'ye döneceksen, hayâlini bile kurma. 3 sene yurtdışında kalmış ve geri dönmüş bir insan olarak bunları yazıyorum; yurtdışında geçirilen 3 senenin ardından ülkeme döndüğümde aslında bu sürenin yaşanmamış bir 3 sene olduğunun farkına vardım. 3 sene boyunca edinilmesi muhtemel bir kısım arkadaşın ve iş hayatında olması muhtemel ilerlemenin yokluğu bir yana, var olan arkadaşlarında yok olduğu bir süreçten bahsediyorum.
aslında yurtdışında geçirilen sürenin epey eğlenceli geçtiği inkâr edilemeyecek bir gerçek. büyük bir aşk acısının ardından, daha iyi para kazanmak, askerlikten yırtmak gibi sebeplerle ülkemin kadim kasvetinden kaçarak gittiğim ülkede toplumsal ve cinsel özgürlük uzun zamandan beri deneyimleniyordu. insanlar boş zamanlarını hayattan keyif alarak geçiriyor, şehirleri panayır yerine çeviriyor, hiç tanımadığın insanlarla tanışmak çok kolay, ayrıca bekâret tabusu elbette yoktu ve yaşıt kadınların çoğu cinsel anlamda tecrübeli ve hayatta çoğunlukla ayakları yere basan güçlü insanlardı. ülkemin kasvetinden çıkan bir kişi için elbette bunun bir "görmemiş esrikliği" ile bezeli mutlu bir sürece kapı açacağı sürpriz olmamalı. parasal olarakta bir sıkıntının yaşanmadığı bir ortamda gayet tabiiki sanal bir mutluluk psikolojisi içindeydim.
gelgelelim döndük kürkçü dükkanına (pek benim elimde olmayan sebeplerle). bahsettiğim gibi sadece 3 sene daha yaşlandığımı hissettim. ülkemin kadim kasveti bütün haşmetiyle yerli yerindeydi ve şahsıma yabancı olmayan yalnızlık fasit çemberi veyahut kısır döngüsü tekrar geri dönüyordu. büyük sınıfsal ve kültürel farklılıklar, gelenek görenek ve tassup baskısı, istanbul'un olanca çirkinliği ve işte maddi sıkıntılar tam karşımda duruyordu. bir çok kişinin bir arada olmak zorunda olduğu göreli özgürlük ve zorunlu sosyallik ortamı olan aile parasına dayalı okulda bitmiş, kendisini herkesin steril ofislere tıkıştırıldığı iş ortamına bırakmıştı. bütün bu sıkıntıları aşacak çareleri bulmanın imkânsızlığı bir yana, yarattığı depresif ruh hâli sebebiyle bunu yapabilecek enerjiyi bulamamakta cabasıdır böyle bir ortamda.
gene parasızlıkla dolu, kazara bulduğun, âşık olduğun kadınla baş başa kalarak sevişecek yer bile bulamadığın üniversite yıllarının kasvetinin tekrardan dirilişidir yani söz konusu olan.
ülkenin toplumsal olarak dönüştürülmesinin büyük zorluğu bir yana, istenilenin de çok fazla bir şey olmadığı belirtilmeli bu noktada: sadece âşık ve mâşuk olan, bilincini özgürleştirmiş ama bunu yaparken düzeysizleştirmemiş bir sevgili, dostlukla ve aşkla oluşturulmuş bir "birim kurtarılmış bölge" ve bu ilişkinin rahatça yaşanabileceği asgari maddi imkânlara sâhip olmak. ayrıca karşılık beklenmeksizin oluşturulmuş dostluklar.
bu yazıyı okuyanların bir kısmı bütün bunları anlayamayacaktır. çünkü onlar ya bu yurdum paradigması içerisinde düşünmekteler veyahut bütün bu kasveti yaşamayacak koşullara sahipler. bizim derdimizse arada kalmaktır. yâni bunları sadece arada kalanlar anlayabilir.
abartısız birkaç ay sonra bu hayalleri memleketine dönmek şeklinde değiştirecek olan kişidir. gemide çalıştım dostlar. sayamayacağım kadar ülke gezdim. bu ülkenin enerjisi hiçbir yerde yok.
şey peşindedir.
Pek çok kişi bu hayali kurmuştur. Ufak bir yazı bu hayal ve gerçekler hakkında. Okumak isteyenler için link :

http://amatorreklamci.blo...isinda-yasama-hayali.html
derhal telefonunu çıkartıp göstermeli.
Benim gibi Avrupa olmasa da olur diyen kişiler illaki vardır yani ülkenin durumunu siz düşünün.
Haksız sayılmaz.
sakın böyle hayal kurmayın.

https://twitter.com/vaziy...tatus/1448317421077647372

https://t24.com.tr/video/...dim-kolisi-gonderdi,42592
Ülkemizde Afgan'lar gibi yurtdışında yaşayacak tiplerdir.
1000 euroya Tuvalet temizletirler, o paranın da 950 euro'su ortak kiraya ve yeme içmeye gider.
Hafta sonu da gittiğiniz şehrin merkezinde bir story atıp tr'deki arkadaşlarınızı kıskandırırsınız.
Zaten asıl zevk veren yurtdışında yaşamak değil, Türkiye'de yaşayanları kıskandırmak.
Kopenhag'da pizzacı da çalışan bir arkadaştan biliyorum.
ben ya. mental olarak gittim zaten de. kendim gidemedim. neyse, iş sahibi olmak için italyanca ön koşulu var. öğreniyoruz, bakalım. seneye giderim gibi.