bugün

Kylie Minogue'ın en dişe dokunur şarkısı. Nick'e ne kadar teşekkür etse az.
bir seri katilin yazdıklarından yola çıkarak oluşturulan şarkıdır. nick cave'den korkmama vesile olmuştur.
Ses fukarası Kylie bacımızın yine de son derece iyi idare ettiği ve Cave'in bariton - bas karışımı sesi karşısında ezilmediği başyapıt. Galiba anlatılan hikaye gerçek bir öyküden esinlenilmiş.
nick cave ve kylie minogue şaheseridir.
sadece şarkıyı dinlemek, klipsiz eksik kalır.
çok güzel bir nick cave ve kylie minogue eseri. insana kendini tekrar tekrar dinlettirebilme gibi bir özelliğe sahip bu şarkı.
sapıkça tutkunun ve cinayetin anlatıldığı en güzel şarkılardan biridir. gerçi bu tarz şarkılar müzik piyasasında çok da değildir ama. bu şarkı sözlerini anlayan anlamayan herkesi derin bir duygu yoğunluğuna sürükler. kanımca en tepedeki hedef kitlesi seri katiller olan şarkıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=__obh4w6tD8
Nick Cave'de de ne ses varmış lan hacı dedirtir.
--spoiler--
From the first day I saw her I knew she was the one
As she stared in my eyes and smiled
For her lips were the colour of the roses
They grew down the river, all bloody and wild

When he knocked on my door and entered the room
My trembling subsided in his sure embrace
He would be my first man, and with a careful hand
He wiped the tears that ran down my face
--spoiler--

******************************************************

--spoiler--
On the third day he took me to the river
He showed me the roses and we kissed
And the last thing I heard was a muttered word
As he stood smiling above me with a rock in his fist

On the last day I took her where the wild roses grow
And she lay on the bank, the wind light as a thief
As I kissed her goodbye, I said, 'All beauty must die'
And lent down and planted a rose between her teeth
--spoiler--

http://www.youtube.com/wa...jE1LUvE&feature=share
aman ne güzel klibi olan bir şarkıdır:

http://www.youtube.com/wa...v=lDpnjE1LUvE&ob=av2e
vokaldeki ses amelia mı yoksa sarah brightman mı, emin olamamakla birlikte: gregorian cover'ı bir harika olan şarkıdır.
klibi bana lovely bones filmini hatırlatır her nedense.
klipte kylie minogue'un nehirde yatışı hamlet'in opheliasını getiriyor aklıma. acaba bir gönderme var mı diye düşünmüyor değil insan.
Şaşırtıcı bir şekilde bu şarkıda bir nymphetamine birthe mundane and the magichavası var. klibi al melankolik bir death ya da black metal şarkısına monte et hiç sırıtmaz. minoque iyi işler başarmış.
murder ballads tan harbi bir murder ballad.
klibi bana parfume filmini hatırlatan izlenesi aşmış şarkı.
harbiden bildiğimiz güzel bir aşk şarkısı. ilk dinlediğimde noluyoruz bu nasıl bir şarkı dedim * * sonra tekrar dinledim nick cave'in düet yaptığı kim acaba dedim, araştırdım kylie minogue'muş şaşkınlığım bir kat daha arttı çünkü bu kadar güzel bir ses beklemezdim hem de nick cave gibi bir ses üstadının yanında şarkı söylemek hiç de kolay değildir. dokuzbinbeşyüzaltmışdördüncü sefer dinlediğimde artık psikopata bağlamış, hayran kalmış bir ruh hali içindeydim. * * * *
kylie minogue'un kariyerinde zirve yaptığını düşündüğüm şarkıdır. kaldı ki nick cave'in sesi her şeyi yeterince mükemmelleştirmektedir kylie'ye pek görev düşmemiştir. klibi ise bir çok uzun metrajlı aşk filmine taş çıkaracak niteliktedir. sonuç olarak şarkı kendini hissettirir.
klibi izlendiğinde, sahnelebilecek bir oyundur sanki.
insanı ıssız adaların gizemli bahçelerinde hissettiren şarkı.
sevgilimin şarkıyı çok dinlediğimi görünce korktuğu şarkı. normal tabi öldürcez sanıyo ki öyle bi istekte doğmuyo değil.*
yamulmuyorsam nick cave bu şarkıyı farklı bayan vokallerle de seslendirdi, kate bush mesela.

çok feci.
all beauty must die kısmı insanı bitirir.

ayrıca tarafımdan en az 50 kere üst üste dinlenebilmiş olan tek şarkıdır.
bana yazılmasını isterdim dediğim şarkı.
bir çeviri de benden. çok sevdiğim bir kankamın hatırına;

vahşi güllerin yetiştiği yer - nick cave

yabani gül derler bana
ama benim adım ay çiçeği'dir
neden beni böyle çağırırlar bilmem
aslında adım bu iken

ilk günden beri biliyorum, onun gibisi yok
bakarken gözlerime gülümsemesiyle
gül dudaklarının rengiyle
kan kırmızılığı ve yabaniliğiyle, nehrin uzaklara aktığı yerde filizlenen

kapımı çalıp da odaya girdiğinde
ürkekliğim sona erdi onun güvenilir kucaklayışıyla
ilk erkeğim olacaktı benim, ve sildi yüzümde akan gözyaşlarını
dikkatli bir dokunuşla

ikinci gün bir çiçek götürdüm ona
gördüğüm her kadından daha güzeldi
dedim ki;'bilir misin böyle tatlı, kırmızı ve özgür güllerin nerde yetiştiğini?'

ikinci gün tek bir gülle geldi elinde
'bana kayıplarını ve kederini sunacak mısın?' dedi
Kafamı salladım uzanmışken yatağa
Dedi ki;'eğer sana gülleri gösterirsem beni takip edecek misin?'

Üçüncü gün beni nehire götürdü
Gösterdi gülleri bana ve öpüştük
Ve son duyduğum mırıldanılan bir kelimeydi
Karşımda dururken, bir taştı avucunun içindeki

Son gün onu vahşi güllerin yetiştiği yere götürdüm
Ve o uzandı kıyıda, rüzgar bir hırsız kadar hafifti
Bir veda öpücüğü verirken, dedim;'tüm güzellikler ölmeli'
Ve eğildim ve bir gülle süsledim onun dişlerini
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar