bugün

where the wild roses grow

bir çeviri de benden. çok sevdiğim bir kankamın hatırına;

vahşi güllerin yetiştiği yer - nick cave

yabani gül derler bana
ama benim adım ay çiçeği'dir
neden beni böyle çağırırlar bilmem
aslında adım bu iken

ilk günden beri biliyorum, onun gibisi yok
bakarken gözlerime gülümsemesiyle
gül dudaklarının rengiyle
kan kırmızılığı ve yabaniliğiyle, nehrin uzaklara aktığı yerde filizlenen

kapımı çalıp da odaya girdiğinde
ürkekliğim sona erdi onun güvenilir kucaklayışıyla
ilk erkeğim olacaktı benim, ve sildi yüzümde akan gözyaşlarını
dikkatli bir dokunuşla

ikinci gün bir çiçek götürdüm ona
gördüğüm her kadından daha güzeldi
dedim ki;'bilir misin böyle tatlı, kırmızı ve özgür güllerin nerde yetiştiğini?'

ikinci gün tek bir gülle geldi elinde
'bana kayıplarını ve kederini sunacak mısın?' dedi
Kafamı salladım uzanmışken yatağa
Dedi ki;'eğer sana gülleri gösterirsem beni takip edecek misin?'

Üçüncü gün beni nehire götürdü
Gösterdi gülleri bana ve öpüştük
Ve son duyduğum mırıldanılan bir kelimeydi
Karşımda dururken, bir taştı avucunun içindeki

Son gün onu vahşi güllerin yetiştiği yere götürdüm
Ve o uzandı kıyıda, rüzgar bir hırsız kadar hafifti
Bir veda öpücüğü verirken, dedim;'tüm güzellikler ölmeli'
Ve eğildim ve bir gülle süsledim onun dişlerini
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar