bugün

hiçbir zaman tam olarak var olmamış, belli belirsiz bazı kişiler tarafından yaşatılmaya çalışılan durumdur. yurdum insanı kitap okurken sıkılır, bunalıma girer, kendini aşağılanıyormuş gibi çaresiz hisseder. mantıklı bir şekilde daha modern olanını, yani televizyonu tercih eder. kitap okuyanı da başı boş bırakacak değildir tabii ki; uğraşır onunla, bulunduğu ortamdan sürer ya da sadece kendi fikirlerini savunan kişileri okumasını ister. diğer bir tarafta da belli bir derecede kitap okuyanların 100'de 80'i best-seller kitaplarını tercih eder. birbirinin aynısı tarih, macera ve siyaset kitaplarını. bunların dışında kitap okuyanlara deli gözüyle bakar. aslında best-seller kitaplara dadanmalarıyla da türk toplumunun eşsiz bir toplumsal özelliğini sergilemektedirler; kitap okumak demek farklılaşmak, uç noktalara karşı daha saygılı olabilmek ve kendine özgü karakter kazanabilmektir, fakat benimsedikleri tutum ile; farklılaşmak yerine daha da çok birbirlerine benzemekte, farklı düşüncelere saygı duyacakları yerde de edindikleri bilgiler ile karşı düşünceye saldırarak garip bir durum oluşturmaktadırlar. eğer bugün "ananı da al git buradan" diyen bir başbakandan konuşuyorsak, eğer bugün ismail yk gibi bir ucubeyi -nasıl oldu da oldu sahi- yaratabildiysek bunun sorumlusu kitap okuma alışkanlıklarımızdır.
"kitap okuma" eylemini, bir ceza yöntemi olarak kullanan *eğitim sistemimizin bir ürünü olarak "olmayan" alışkanlıktır.
misale basvurmak gerekirse, gozu cekik japonlar o gozlerle yılda adam basına 26 kitap dusururken, biz bu buyuk zeytin karası gozlerimizle 26 kisiye bir kitap dusurmusuz efenim. o da kesin korsandır ya neyse uzatmayalım..
(bkz: sınıfta kaldık)
(bkz: kitap okuyalım okutturalım)
(bkz: herşeyin başı eğitim)
(bkz: bölmepınar ilköğretim okuluna kütüphane kuruyoruz kampanyası)
at taarrağına sinek konması = türklerin kitap okuma alışkanlığı
kitap okumayi zaman kaybi olarak adlandiran toplumumuzda bunun aliskanlik haline getirilmesi zaten dusunulemez. kitap okumamaktan utanmak yerine, kitap okuyana salak damgasini vurup "kitap mi? o neydi ya!" gibi zeka dolu espriler yapmayi kendilerine gorev edinmis genc insanlarla doludur ayrica ortalik. içler acisi.
(bkz: kitap vardı da biz mi okumadık) * * * * *
(bkz: kitap ne lan)
adam 500 milyonla 4 çocuk okutup ev kirası ödüyor. ya günboyu ağır işte ya da gece ayrı işte gündüz ayrı işte çalışıyor. eve geliyor pestil olmuş. patronlar geçmiş üzerinden. sıcak bir duş alsa doğalgaz gidecek -ki varsa-, su gidecek. tek eğlencesi televizyonu açıyor, siyaset berbat, her gün şehit haberleri. eee ne yapıyor bu adam; vurup kafayı yatıyor.

halbuki kitap okusaya! 10 milyon verip ktaba, yatağında yan yatık bir şekilde kendinden geçse kitap okurken.

çok mu iyimser olduk nedir...
(bkz: allah allah kontesi kim becerdi)
kitap fiyatları ve maaş dengeleri gözönüne alındığında gelişimine olumlu yönde pek ihtimal vermediğim alışkanlık. tek umut verici olay internetten alışveriş sayesinde küçük kasabalarda da istenilen kitaba ulaşılabilme oranının artmasıdır.bu durum bir kitap okumak isteyip de o kitabı şehirlerin de bulamayanlar için bir nimettir. Bu alışkanlığın gelişmesini güçlendirecek ve maddiyatın getirdiği dezavantajı yokedecek olay korsan değil, ciddi ve büyük kapasiteli kitapçıların artık ikinci el kitapları da bünyesinde barındırmasıdır. nitekim birçok avrupa ülkesindeki birçok kitapçıda aynı kitap yıpranma durumuna göre sınıfladırılıp makul fiyatlardan satılmaktadır. ee tabi birde kitap okumayı seven bir nesil yaratmak için şimdiden daha yoğun çalışmaya başlamak lazım.
olmayan alışkanlık.
1: çok çok çok küçük bir kısmı dışarıda bırakmak suretiyle yorum yapılabilecek, içinde uçurum çelişkileri barındıran ikili.
2: bir paket cips zekasına sahip olan bir bireyin bile zekasının karşı çıkacağı tezat.
(bkz: ayda 10 kitap okuyorum ne olacak şimdi)
malesef olmayan alışkanlık türü.

kitap fiyatını bilmeden malca konuşmanın da gereği yoktur. bütçesi uygun olmayan kişi, kendinden kat kat zengin olanları daha da zengin etme misyonundan arınmış olduğu için korsan kitapları maksimum 5 ytl'ye de alabilir. (pazarlık yapınca 3 kitabı 10 ytl'ye de alabiliyorsunuz)

okuyamayamımızın sebebi "maddi" sebepler değil, "manevi" sebeplerdir.
önemli bir ayrıntı ancak herkeste olmalı diye bi öngörünün olması da yanlış, kitap okuma alışkanlığı olan insanların bu alışkanlığı edinmemiş ya da deneyip sevmemiş olan insanlara karşı olan tu kaka yaklaşımı kişiyi bundan daha uzak hale getirir, bunun yanında sırf kitap okuyo desinler diye elinde kitaplarla dolaşıp okumayan psikolojik deliler de yok değil.
kitap okumam emme yazarların hepicigini tanirim.
yerini "dizi izleme alışlkanlığı"na bırakan eski bir alışkanlıktır.

hangi evde akşam televizyon kapatılıp ailece kitap okunur?
hangi aile çocuklarını da alıp bugün kitap okuma günü deyip toplanır?
* *
(bkz: yeterince okumuyoruz geyigi)*
filmi çekilirse izlerim den öteye gitmeyen ahlak... veya arka kapak hangi günler için yani...
kitap okumak için değildir, elde taşımak içindir en olmadı süs olarak vitrine konulur.ama okunmaz.yanlıştır.
okuyan garip Türkler vardır tabi.
yanlış anlaşılma olmuş olabilir.
buradaki asıl sorun kitapların pahalılığı değildir. türkiyedeki insanın hayat mücadelesi, ayın sonunu denkleştirme, hayatı riske atmama isteğidir. kitap okumak bu insanın karnını hiçbir zaman doyurmayacaktır türk insanının gözünde. onun yerine maç yorumları, transfer muhabbetleri ve bunun gibi bir sürü afyonu kullanıp, sosyal hayatında bu tür renkliliklerin olmasını tercih edecektir. şartlar içerisinde, kitapların türk insanına yaptığı somut bir katkı yoktur. sorun da budur zaten. diziler, futbol, din, siyaset ve bunun gibi bir çok şey, halkı uyutmak ve onları koyunlaştırmak için yapılmaktadır. koyunlaştırmadan uzaklaştıracak, kitap okuma alışkanlığı türkiye'de bir tehtit dir ve öyle kalacaktır.

(bkz: 1984)
(bkz: brave new world)
(bkz: güney amerika ülkelerinde futbol)
kısaca
(bkz: türkler ve kitap okumama alışkanlığı)
sağdan soldan kitap veya yazarı hakkında bir şeyler duyduktan sonra kitabın başını (muhtemelen 5-10 sayfasını) okuyup kitap hakkında yorum yapmak şeklinde açıklanabilecek bir alışkanlıktır.

bazı sitelerde en sevmediği yazar kısmına inatla ve ısrarla orhan pamuk yazan kişiye "hangi kitabını okudun da beğenmedin?" diye sorulduğunda "çok anlaşılmaz yazıyor, okunmuyor ki" diye cevap alınabildiği görülmektedir. okuyup da sevmeyenlere denecek bir şey yok elbette.
arkadaş ortamında, kitap okuyan kişiye karşı, 'ooo uçmuşsun sen, kafayı yemişsin. kitap okunur mu oğlum?' diyen kişiler olduğu sürece, asla edinemeyeceğimiz alışkanlıktır.