bugün

insanı bu ülkede yaşamaktan soğutan nedenlerdir.

- ittihatçi çocuklarının ve torunlarının hala zihniyetlerini başkalarına empoze etmeye çalışması.

- dikta sevdalıları

- halkı aşağılayan kemalist kişilik bozukluğuna sahip bünyeler.

daha gider bu ama bir tanesi bile ülkeden soğumaya, kaçmaya yeterli.
türkiye' yi sevmemek diye bir şey söz konusu olamaz türk için.
ama can sıkan durumlar olur bunlar da engel değildir sevmeye bu vatanı.
can sıkan detaylar ise:
- dini amaç değil araç olarak gören yobazlar.
- ne yaptığının, ne dediğinin farkında olmayan cahiller.
- nerde durması gerektiğini bilmeyen soysuzlar.
- dağlarda yaşayan çakallar.

edit: yukarıda yazdığım detaylardan biri içimizde, sobe.
sadece türkiye' de yaşayan birinin söyleyebileceği sebeplerdir. eminim yurtdışında yaşayan gurbetçiler bu sebepleri duysa, küfürü basar. vatan sevgisi uzakta olunca anlaşılır. sebep bulamadan geri dönersin.
topraktan,denizden,coğrafyadan anlamayan insanların sahibi olduğu nedenler.
birçok sebepten aklıma gelenler çiziktiriyim.
-iran'daki hayata iç geçiren bünyelerin olması.
-dağlardakileri destekleyenlere aydın, askerlere terörist denmesi.
-özal ve r.t.e ile toplumun bir kesiminin zenginliğine zenginlik katarken bir kesiminin sadakaya muhtaç hale getirilmesi.
(bkz: türkiye den soğuma sebepleri)
türk milliyetçiliğinin faşizm, kürt milliyetçiliğinin özgürlükçülük olarak algılanması,
atatürk'ü kendi çıkarları uğruna kullanan maymunlar,
tepki olarak oy vermeyen ama bunun ülkesine zarar verdiğini farketmeyen salaklar,
hapisten milletvekili çıkmış olması.
uzar gider.
Türkiye'yi sevmeme nedenlerini yazarken kendisine her türlü hakkın tanınmasına karşın,bu ülkede iyi bir şekilde eğitim görmesine karşın,bugün iyi yerlerde iyi para kazanmasına karşın,sözlükten, bardan kız kaldırma meraklısı kimi anarşist gençlerin adalet,eşitlik,özgürlük diye ötmesi.
(bkz: ya sev ya terket)
(bkz: işsizlik)
vatanımızı sevmemek gibi bir düşünce olamaz, bir avuç toprak için canımızı bile veririz ama hoşlanmadığımız durumlarda vardır.

1. (bkz: tayyip erdoğan ve tayfası)
2. terör
3. dini çıkar malzemesi yapanlar.
akp ve bdp'ye oy verecek kadar cahil insanların varlığı ve bu insanların ülkede çoğunluğu oluşturup cehaleti iktidar yapmaları.
(bkz: cehalet)
(bkz: dini istismar)
bencillik ve insanların birbirlerine yaptığı saygısızlık.
sırf farklı etnik kökene sahipsiniz diye yapılan türkleştirme- asimilasyon,

insan haklarının i'sinin bile olmaması,

farklı inanç ve mezheplere gram saygı duyulmaması,

çalıp çırpan insanlara hala oy veren halk,

başkası açık giyerse tecavüzü hak gören ama kendi bacısına bakılırsa ortalığı yıkan iki yüzlü insanlar,

okutulmayan kızlar, namus cinayetleri, çocuk gelinler, yobazlık, işsizlik ve yaşam koşulları, sanatçıya yazara gram değer verilmemesi, padişahlık...
Şehit yakını olmak başlı başına bir neden olsa gerek.
örneğin moritanyadaki yerliler sevmezler türkiyeyi. çünkü adını daha önce hiç duymamışlardır. ama moritanyayı severler. bir insan su içtiği, yediği, içtiği memleketini neden sevmesin ki? türkiyedeki bazı tohumu problemlilerde gözlemlenir böyle durumlar.
Solcular Türkiye'yi yaşama elverişsiz olarak görüyorlar yada güvenli görmüyorlar fakat farkındalar mı bilmem solcuların kendisi bu ortamı yaratıyor ? Ak Parti düşmanlığından deliye dönmüş durumdalar.
iş olanaklarının azlığı ve her geçen gün artan nüfus ile yaşamın daha da zorlaşması, karın tokluğuna çalışacak insanların çoğalması, akp'nin izlediği dış politika sonucunda ülkedeki huzursuz ve güvensiz ortamın oluşması, çözüm sürecini batırıp bu günleri görmemize neden olması.
Sadece solcuların nedenleri bunlar. CHP genel başkanı neden bayrağa ve istiklal marşına tahammülü olmayan, terörü destekleyen bir partiye "sen teröristsin" diyemiyor? Ya da ülkeyi bölmek isteyen partiye ve onun terörist desteğine neden Haziran da oy atıyor.
türkiye'de hiçbir zaman kolay bir hayatım olmadı. lise yılları bitene dek hep akran zorbalığına maruz kalmış, yalnız bir çocuk olarak büyüdüm. birçok insandan nefret etmeme, alenen şahsımı hedef alanların olduğu bir atmosferde yaşamama rağmen hiçbir zaman ülkeme ve kuruluş ilkelerine karşı kin gütmedim. bence vatanperver bir insandım. ulus olmanın bilinciyle, bayrak sevgisiyle, atalara saygılı ve minnettar olmak gerektiğinin farkındalığıyla büyüdüm. üniversiteye kadar eğitim hayatım devlet okullarında geçti. hiçbir zaman süper zekalı, inanılmaz başarılı bir çocuk değildim ama içimde hep bu ülke için iyi şeyler yapma isteğinin ateşini taşıdım.

Üniversitede özel okula gittim amerikan rüyasını yaşadım en mutlu yıllarımmış şimdi anlıyorum.

ne zaman ki mezun oldum lisans hayatım bitti, yavaş yavaş toz pembe ve idealist dünyamdan kopup türkiye gerçekleriyle yüzleşmeye başladım. çözülmesi gereken o kadar çok problem olmasına karşın kimsenin bunları çözmeye niyetinin olmadığı gibi bu uğurda birkaç şey yapmak isteyen insanların da sindiriliyor oluşunu görmek ilkin beni kamçıladı. daha da hırslandım. ben zoru sevdim bir kere. bir şeyler yapmalıydım.

fakat ne zamanki bu ülkenin her yerindeki birçok usulsüz yapılan işin ayan beyan ortada olmasına rağmen görmezden gelindiğine şahit oldum; ilk olarak o an bir kırılma yaşadım hayatımda. içinde bilim üretmeye, bu ülkeye dair yararlı bir şeyler yapmaya zerre hevesi olmayan insanlar benim olmayı hedeflediğim bütün mevkiileri çoktan doldurmuşlar ve benim gibilerin araya girip de kendilerince kurdukları bu harami düzeninin bozulmaması için her şeyi yapmaya göze almışlardı zaten. nereye gidersem gideyim belki de daha beteriyle karşılaşacağımı anlayınca işte tam da o an lanet ettim her şeye. zamanında bilmem kimin torpiliyle kadrolara yerleşmiş, o koltuğa oturduğundan beri de ülke adına zerre faaliyette bulunmamış insanlarla doluydu her yer.

katma değer üretemediğim ve üretilemeyen işim benim nefretimdi. dolayısıyla daha kendi yeteneklerimi kullanarak bu ülkeye hizmet edebileceğim yerlerde çalışmayı denedim. hepsinin de kurul mülakatında elendim. sebebi de ya yavşak bir yalaka olmamam ya da o mevkiide sözü geçen bir tanıdığa sahip olmamamdı. tek başıma bir hiçtim yani. zaten içimdeki vatan, ulus sevgisini falan siktir et; akademik başarımın, bildiğim yabancı dilin, o işe karşı motivasyonumun hiçbir önemi yoktu. yani ağzımla kuş da tutsam kimse bana iyi şeyler yapmam için gereken fırsatı vermeyecekti.

yaklaşık beş yıldır içinden çıkamadığım bir depresyon sürecinin tam da zirve yaptığı anda hiçbir ön araştırma veya sorgulama sürecine girmeksizin amerikaya iltica etmeyi düşünüyorum. Amerika hakkında yazıları okudukça gitmeye daha da hevesleniyorum. kimse türkiye'de bana kendimi bu kadar önemli hissettirmediği gibi vaat edilen şeylerin de hukuki güvencesine bu denli inandıramamıştı doğrusu. şimdiden kendimi insan gibi hissedebiliyorum. Amerikada aç kalabilirim, yalnız kalabilirim; hiç önemli değil. en azından insanca yaşama özgürlüğümün olacağından çok eminim.

Amerika hakkında yürütmek zorunda olduğum bürokratik süreçler hakkında hiçbir fikrim yok. sadece gitme şansım olduğunu bildiğim için mutluyum. artık kendimi türkiye'ye hiç borçlu hissetmiyorum. elimden geleni yapmak için tüm varlığımı ortaya koyduğum bir ülke beni elinin tersiyle itiyorsa ben daha neyin minnetini veya mahcubiyetini duymalıyım? intihar etmeyi düşündüğüm bir dönemde bana umut kapısı yurt dışından başka kalmadı. ha muhtemelen henüz hiç siklerinde değilim, onlar için binlerce yabancı göçmenden yalnızca biriyim. ama hala o ülkede iyi şeyler yapabilmek için şansım var ve buna kalkıştığımda kimsenin bana sırt çevirmeyeceğini umut ediyorum. ben yük olmaya değil, aksine elimden ne geliyorsa yapmaya gideceğim. bu süreç benim için nasıl geçecek, beni neler bekleyecek hala bir fikrim yok. tek isteğim insan gibi yaşarken benliğimden taviz vermeden bir şeyleri başarabilmek.
En büyük ve en geçerli neden,
(bkz: Türk insanı)