bugün

türkiye yi sevmeme nedenleri

türkiye'de hiçbir zaman kolay bir hayatım olmadı. lise yılları bitene dek hep akran zorbalığına maruz kalmış, yalnız bir çocuk olarak büyüdüm. birçok insandan nefret etmeme, alenen şahsımı hedef alanların olduğu bir atmosferde yaşamama rağmen hiçbir zaman ülkeme ve kuruluş ilkelerine karşı kin gütmedim. bence vatanperver bir insandım. ulus olmanın bilinciyle, bayrak sevgisiyle, atalara saygılı ve minnettar olmak gerektiğinin farkındalığıyla büyüdüm. üniversiteye kadar eğitim hayatım devlet okullarında geçti. hiçbir zaman süper zekalı, inanılmaz başarılı bir çocuk değildim ama içimde hep bu ülke için iyi şeyler yapma isteğinin ateşini taşıdım.

Üniversitede özel okula gittim amerikan rüyasını yaşadım en mutlu yıllarımmış şimdi anlıyorum.

ne zaman ki mezun oldum lisans hayatım bitti, yavaş yavaş toz pembe ve idealist dünyamdan kopup türkiye gerçekleriyle yüzleşmeye başladım. çözülmesi gereken o kadar çok problem olmasına karşın kimsenin bunları çözmeye niyetinin olmadığı gibi bu uğurda birkaç şey yapmak isteyen insanların da sindiriliyor oluşunu görmek ilkin beni kamçıladı. daha da hırslandım. ben zoru sevdim bir kere. bir şeyler yapmalıydım.

fakat ne zamanki bu ülkenin her yerindeki birçok usulsüz yapılan işin ayan beyan ortada olmasına rağmen görmezden gelindiğine şahit oldum; ilk olarak o an bir kırılma yaşadım hayatımda. içinde bilim üretmeye, bu ülkeye dair yararlı bir şeyler yapmaya zerre hevesi olmayan insanlar benim olmayı hedeflediğim bütün mevkiileri çoktan doldurmuşlar ve benim gibilerin araya girip de kendilerince kurdukları bu harami düzeninin bozulmaması için her şeyi yapmaya göze almışlardı zaten. nereye gidersem gideyim belki de daha beteriyle karşılaşacağımı anlayınca işte tam da o an lanet ettim her şeye. zamanında bilmem kimin torpiliyle kadrolara yerleşmiş, o koltuğa oturduğundan beri de ülke adına zerre faaliyette bulunmamış insanlarla doluydu her yer.

katma değer üretemediğim ve üretilemeyen işim benim nefretimdi. dolayısıyla daha kendi yeteneklerimi kullanarak bu ülkeye hizmet edebileceğim yerlerde çalışmayı denedim. hepsinin de kurul mülakatında elendim. sebebi de ya yavşak bir yalaka olmamam ya da o mevkiide sözü geçen bir tanıdığa sahip olmamamdı. tek başıma bir hiçtim yani. zaten içimdeki vatan, ulus sevgisini falan siktir et; akademik başarımın, bildiğim yabancı dilin, o işe karşı motivasyonumun hiçbir önemi yoktu. yani ağzımla kuş da tutsam kimse bana iyi şeyler yapmam için gereken fırsatı vermeyecekti.

yaklaşık beş yıldır içinden çıkamadığım bir depresyon sürecinin tam da zirve yaptığı anda hiçbir ön araştırma veya sorgulama sürecine girmeksizin amerikaya iltica etmeyi düşünüyorum. Amerika hakkında yazıları okudukça gitmeye daha da hevesleniyorum. kimse türkiye'de bana kendimi bu kadar önemli hissettirmediği gibi vaat edilen şeylerin de hukuki güvencesine bu denli inandıramamıştı doğrusu. şimdiden kendimi insan gibi hissedebiliyorum. Amerikada aç kalabilirim, yalnız kalabilirim; hiç önemli değil. en azından insanca yaşama özgürlüğümün olacağından çok eminim.

Amerika hakkında yürütmek zorunda olduğum bürokratik süreçler hakkında hiçbir fikrim yok. sadece gitme şansım olduğunu bildiğim için mutluyum. artık kendimi türkiye'ye hiç borçlu hissetmiyorum. elimden geleni yapmak için tüm varlığımı ortaya koyduğum bir ülke beni elinin tersiyle itiyorsa ben daha neyin minnetini veya mahcubiyetini duymalıyım? intihar etmeyi düşündüğüm bir dönemde bana umut kapısı yurt dışından başka kalmadı. ha muhtemelen henüz hiç siklerinde değilim, onlar için binlerce yabancı göçmenden yalnızca biriyim. ama hala o ülkede iyi şeyler yapabilmek için şansım var ve buna kalkıştığımda kimsenin bana sırt çevirmeyeceğini umut ediyorum. ben yük olmaya değil, aksine elimden ne geliyorsa yapmaya gideceğim. bu süreç benim için nasıl geçecek, beni neler bekleyecek hala bir fikrim yok. tek isteğim insan gibi yaşarken benliğimden taviz vermeden bir şeyleri başarabilmek.