bugün

attila ilhan'ın 23 temmuz 2004 tarihinde cumhuriyet'te yayınlanmış köşe yazısı. tabii o günden bugüne bu ülke balyozlar(büyük bölümü donanma üzerine), ergenekonlar, bop eşbaşkanlığı; yürülüğe giren vakıflar yasası, Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nin (AiHM), Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle Türkiye'nin 90 milyon Euro tazminat ödemesi gerektiğine hükmetmesi; sözde ermeni soykırımı'nın kabulü için dünya genelinde çıkarılan yasalar vb. çok şey gördü ancak büyük resmi görebilmek için ufku genişletmek; hem türkiye özelinde hem de dünya genelinde bugünleri hatta yarınları anlayabilmek için kaptan on yıl öncesinden sesleniyor:

'' 'Tombul Magda'yı kim hatırlıyor? ''...nerede anarşist bir kibrit çakılsa / dudakları orada 'tombul' magda'nın / saçları besbelli kirpiklerinden kısa / gözleri en uzak gökyüzü polonya'nın..'' (Tamamı için bkz. 'Yasak Sevişmek' , 'Biraz Paris' bölümü)

'Tombul' Magda - epeyce Kropotkin , bir fırt Stirner - anarşistti; O tarihte, Fransa'da bilahere Ortakpazar'a daha sonra Avrupa Birliği'ne dönüşecek olan, Fransız/Alman Çelik Birliği örgütleniyor; teşebbüsün 'bir Vatikan numarası olduğunu' , ilk ondan işitmişimdir; yuvarlak mavi gözleri, tombulluğu içinde kayıp, diyordu ki: ''-...bu iş burada kalmayacaktır; ufukta Hıristiyan (Katolik) bir Avrupa Koalisyonu beliriyor!...'' Zamanla tahmini, kademe kademe gerçekleşti; her seferinde, onu hatırladım. Şu sıralar, başka bir 'tesbit'i beni sık sık rahatsız ediyor; derdi ki,

''-...öteki halkları, Emperyalizm, daima din ve dille teslim alır; öncüleri hep, bu ikisinin 'askerleri'dir; yâni 'Misyoner Okulları', 'Rahipler' ve 'Rahibeler'; bunlara Donanma'yı, onunla birlikte Denizaşırı Sömürge Şirketleri'ni ilâve edeceksin: Denizaşırı halkları 'kültürsüzleştirmek' onların görevidir...''

Buna bir mim koyunuz!

Olay'ın 'stratejik tasarı mı'...

Korgeneral Suat ilhan(e) , kısa ama önemli çalışmasının 'önsözü' nde, -deyim yerindeyse- olayın, stratejik tasarımını özetleyivermiş, ne diyor bakar mısınız?

(Tesbit/1. ''...Batı'nın büyük stratejisi, karşı güçleri kuşatmayı ve içten çökertmeyi amaçlar. Osmanlı imparatorluğu, Batılılar tarafından, üç kuşatmaya mârûz kalmıştır: Birinci Kuşatma, denizlerden, Hind Okyanusu'na denizlerden ulaşan ve Osmanlı Donanması'nı yenilgiye uğratan Portekiz ve ingiltere tarafından gerçekleştirilmiştir. ikinci Kuşatma, ispanya, italya, Fransa ve ingiltere'nin girişimleriyle, Kuzey Afrika üzerinden yapılmıştır. Üçüncü Kuşatma 'yı Kıbrıs, Suriye, Irak'tan -kısaca Ortadoğu'dan- Fransızlar ve ingilizler gerçekleştirdi ve sonlandırdılar...''

''...Batılılar, II. Dünya Harbi'nde Almanya'yı; 'Soğuk Harp'te ise SSCB'yi kuşatarak, sonuca ulaştılar...''

''...bugün de Türkiye, Batı Dünyası tarafından kuşatılmıştır. Kuşatma, -hatta 'çevirme'- Kıbrıs, Ege Denizi, Doğu Anadolu (Ermenistan) ve Güneydoğu Anadolu'dan yapılmaya çalışılıyor. Türkiye, Batı Dünyası'nın gözünde 'Hedef Ülke'; bazılarına göre ise, gelişen jeo/politik ortamda 'Cephe Ükesi'dir...'' ( 'Hıristiyan Bayrağı Altına Çağrılıyoruz' , s. 8)

Korgeneral Suat ilhan(e), daha sonra Avrupa Birliği 'bayrağı'nın ve 'parası'nın (euro) içerdiği yıldızlar, harita ve işaretlerinin, irdelemesine geçerek, AB'nin 'Hıristiyan yapısı ve karakterinin, tartışılmazlığını' bir güzel kanıtlıyor. 'içten Çökertme' çabalarına gelince, ABD ve AB'nin ortaklaşa hazırlayıp kullandığı 'Pontus kartı' , buna çarpıcı bir örnektir. Buna kanıtı ise, Uğur Yıldırım'dan: AGiT'in Varşova Toplantısı 'nda, (6 Ekim 1998) Kurtuluş Savaşı sürerken, Türkiye'yi, Pontus'ta soykırım yapmakla suçladılar, sonuç bildirisinde kelimesi kelimesine deniliyordu ki:

''...Müslümanlaştırılmış olan Pontuslular'ın büyük bölümü, özellikle Trabzon'a bağlı Tonya, Of, Sürmene, Maçka bölgelerinde; -ve hatta istanbul'un varoşlarında yaşayanları bile- Pontus dilini muhafaza etmişlerdir. Böylece, eski Yunanca'ya en yakın lehçe, bugün bile bu bölgelerde, varlığını canlı olarak sürdürmektedir. Ancak gerek Pontus'ta, ve gerek Türkiye'de bu dili kullanmak yasaktır, yasadışıdır. Pontus nüfusu, dillerini öğrenmek, korumak ve geliştirmek, okul sahibi olmak hakkından mahrumdur. Mevcut okullar Türk okullarıdır...'' ( 'Dünden Bugüne Patrikhane' , Bölüm, 7. s, 254 ve sonrası/Kaynak Yayınları)

Nasıl, 'müttefiklerimizi' beğendiniz mi?

'Pontus kartı' niye ve nasıl kullanılıyor?

Dahası var; 'mesele' nin kimler tarafından, hangi ölçüde ele alınıp geliştirildiğini; Uğur Yıldırım kitabında, Pontus bahsini bağlarken, şöylece özetlemiş:

''... Batı 'nın etki ve yönlendirmesiyle Athenagoras ve sonraki dönemde Patrik olan Dimitrios ve arkasından Bartolomeos'un yedi temel hedefi oldu; Patrikhane , bu temel hedefler doğrultusunda çalıştı;

1/ Ekümenik unvanını ABD ve Batı'nın baskısıyla Türkiye'ye kabul ettirmek. Lausanne'a göre 'Azınlık Kilisesi'nin dini makamı olan Patrikhane'yi, Türk Devleti'nden bağımsız, özerk, evrensel bir dini makam, bir anlamda Ortodokslar'ın Vatikan'ı yapmak.'' (buraya dikkat!) 2/ Heybeliada Ruhban Okulu'nun Milli Eğitim'den bağımsız, Patrikhane'ye bağlı özel bir okul olarak eğitim yapmasını sağlamak. Okula yabancı öğrenci almak, yetiştirmek ve bu öğrencileri, ABD'nin emrinde Rusya başta olmak üzere Balkanlar'da görevlendirmek. 3/ Ayasofya'nın tekrar kilise haline getirilmesi. 4/ Patrik seçiminde, TC vatandaşı olmak zorunluluğunun kaldırılması. 5. Atatürk Dönemi'nde (1935) çıkarılan ve azınlıkların mülk edinmelerini engelleyen Azınlık Vakıfları Yasası'nda gerekli düzenlemeleri yaptırmak. 6/ istanbul Sur içinin Patrikhane'ye devri. 7/ 1923 sonrasında mübadele edilen Rum Ortodoksların yeniden Anadolu'ya yerleştirilmesi...'' (a.g.e.s, 285/286)

O zaman soru şudur: Türkiye merkezî, bağımsız ve güçlü bir ulus/devlet mi olacak, yoksa, 'beylikler'e mi bölünecek? ''
(bkz: hedef ben miyim taygun)
Hedef değil araç ülkedir.
Zamanında hedef ülke idi, istedikleri gibi böldüler, parçaladılar. Şimdi de yönetiyorlar. Yeni şeyler oluyor sanmayın.