bugün

bir ülkede milyonlarca insanın inanç, değer ve geleneklerini sembol eden tabuları kırarak ileri görüşlü olduğunu sanmaktır. etrafında mukaddes emanetleri barındırdığı için ve fatih sultan mehmed döneminden bu yana ibadetin bir saniye eksik tutulmadığı için topkapı sarayı toplumun belli kesimi için ayrı bir yer edinmiştir her zaman. nihayetinde st.antuan kilisesinde her ramazan günü teravih namazı kılmak gibidir, yanlıştır. kültürel değerler, kültürel miraslara sahip çıkılmadığının göstergesidir, hele de koskoca ülkenin birçok insanın gurur duyduğu bir sanatçı tarafından.
içinde padişahların o cariyeden bu cariyeye atladığı, içkilerinden yudumlar alarak gününü gün ettiği yerde hafif kalan eylem.
laikligi bok yemek zanneden guruhun yaptıgı iştir.

kutsal mekanları, tarihi mekanları hiçe sayacaksanız hiç laiklik demokrasi demeyin adını koyalım bunun, hiçbir inandıgınız deger yoksa, heryerde her boku yiyebiliyorsanız siz komünistsiniz demektir dostum, ya da eski chp genel sekreteride olabilirsiniz o ayrı mevzu.
osmanlı tarihinden bi'haber zigotların "içinde oğlancılar sevüşüyodu, padişahlar cariyeler ile cima ediyordu" dedikleri bir yerde yapılmaması gereken eylemdir. haremi cariyelerin reina'sı, alem mekanı sanma yanılgısının esiri olan fetüs beyinlilere kızmıyorum bile, onlara bunları pompalayanları bulup kafalarına vura vura medeniyetin, ilericiliğin ne olduğunu anlatmak lazım önce. piyonlara ne yapsanız boş, pavlov mezarından kalkıp gelse yalan.
hoşgörü ile karşılamayanlara gerici damgası vurulmasına sebebiyet veren aslında yapan kişilerin eşşekliğinden başka bir tanımı olmayan densizlik...
zamanında içinde 20 yaşında göğüsleri yeni tomurcuklanmış çıtır hatunların ve padişahın bulunabildiği yeri* alem mekanı sanan bünyeler yapmamalıymış bu eylemi. zira o mekanda kızma birader oynardı ey yiğit mehmetlerim, süleymanlarım.
anne tarafından avrupalı olan padişahların kışın bakirelere, yazın erkeklere vurduğu, inşallah vurmakla kaldığı o kutsal mekana yapılan büyük ayıptır.
yanlıştır.

mesela padişahlar sevişecekleri zaman sarayın dışında bir yere gidiyorlardı. içerde sevişmiyordu kimse, hani kutsal falan ya orası. o yüzden manitaları kollarına takıp sahile falan iniyorlardı. hatta sıçmıyorlardı bile orda; çünkü kutsal mekan. her taşı muska gibi, okunmuş üflenmiş. hiç sıçılır mı?

bir de her başlıkta "laikçiler sizi" diye giren cücüklere not; o insanlar topkapı sarayı'na girerken "biz laiğiz ve şarap içeceğiz!" mi diyorlar sizce? aklınızı çalıştırabilirseniz öyle olmadığını anlarsınız. anti klişe timi yesin sizi.
(bkz: topkapı sarayı nda orgy partisi düzenlemek)
tarihten bahsedeceksek biraz daha geçmişe gidelim; bazı andaval arkadaşlarımızın aksine tarih bilgimiz çok olduğundan dolayı bunu yapıyoruz... eskiden o yarımadada şaraplar akardı, konstantin am üstünde göt sikerdi... ama ne oldu, türkler geldi oğlancılığa başladı; böeh...

ahaha içki ne lan? konusunu açmak bile salakça, bakkalda satılıyor.
tarih bilgisiyle çılgın atan ergen bünyeler bu eylemi ayıp bulmuş saygısızlık addetmiş. içerde kilo bazına bir erkeğe 210 kilo kadın düşen mekan hop hop hop istop oynama mekanıdır bu cancişlerime göre. öpüyorum sizleri çok çok.
tıpkı parkta içki içmek kadar günah(haram)dır.
tıpkı parkta içki içmek kadar kişinin arzusuna bağlıdır.

ne bir eksik ne bir fazla.

yoksa kutsal emanetlere saygısızlık yapılıyormuş diye ayaklanmaya ya da içkimize karışamazsınız istediğimiz yerde içeriz diye höykürmeye falan gerek yoktur.

islam değil midir ki putları yıkan peygambere gönderilmiştir? bu anlamda bakıldığında maddeye kutsallık yüklemeyi yasaklamamış mıdır islam? ki bu (putları yok etmek)bir fıkıh alimi olmayan şahsıma göre sünnettir de...

kabe için bile "kabe çok önemlidir tabi ama bir tek insandan bile daha önemli ve kutsal değildir." demiştir hz. muhammed.

vaziyet böyleyken "bu kutsal nesnelerin yanında içki içilmez bre kafirler!" diye zorbalık etmenin ne anlamı vardır.

"içki bütün kötülüklerin anasıdır." gibi bir nezaket öğretisi varken mekan basıp kapıları zorlamak da nedir?

öte yandan iki kadeh şarap içmeyi "tecavüze uğramış" psikolojisiyle savunmak da olsa olsa ucuz özgürlükçülük tiyatrosundan başka bişey değildir.

"bugün şarabımıza karışan yarın bizi zindanlara kapatır." paranoyasıyla yaşarsak birilerine istedikleri 'korkup sinmiş halk'tan başka bişey vermemiş oluruz. ona da ayrıca dikkat etmek lazım...
osmanlı haremi'ni doğu haremleri ile karıştırıp kendi fantazileriyle yaptığı tablolardan bilen cühelaların destekledikleri eylem.

harem bilinenin aksine cinselliğin ayyuka çıktığı, padişahın canı çektiğinde içinden kadın seçip beraber olduğu bir yer değildi. buradaki kadınlar, osmanlı’nın en üst kültür grubunu temsil ederdi. padişahın özel yaşamını sürdüğü ve eş bulduğu yerdir. buraya dikkat, "eş bulduğu" bir yerdir, cariyeden cariyeye atladığı bir yer değil. idrak yollarında iltihaplanmalar olan kişiler için tekrar farz oldu.

fatihle birlikte şehzadeler yabancı hanedanlarla evlenmeyi bıraktıklarından bu çok önemli ve hanedanın devamı için vazgeçilmez bir fonksiyondur. ayrıca bir okuldur. enderun mezunu devşirme gençlerle sarayda eğitim almış cariyelerin evlendirilmesiyle eğitime dayanan bir aristokrasi kurulmuştur. padişaha ve hanedana bağlı bir aristokrasi yaratılmasını sağlamak için cariyelerin eğitilmesini sağlayan kurumdur.

ilaveten osmanlı’da harem, herkesin giremediği bir ortamdı. zaten sözcük olarak harem "dokunulmaz, kutsal" anlamına gelir. bilinenin aksine osmanlı’da "harem-i humayun", devlet adamları yetiştiren "enderun" mekteplerine paralel bir kurumdu.

şimdi sen, müslümanlığı sonuna kadar yaşayan insanların burada alemlere aktığını düşünmekte serbestsin. aklının bir kenarında "olm herif yedi dil konuşuyomuş, makine ve metalurji mühendisliklerinde süper ötesi bilgiliymiş, illa vardır eğlencesi, karı kız ortamları" diyebilirsin.

hatta çapın yeterse orada içki de içebilirsin. bu arada kaşıkçı elmasının olduğu bir yere girmekten bahsediyoruz. artık vücudundaki mermi delikleri ile şarabın ne kadar keyfini çıkarırsın o ayrı.

neyin kavgasını veriyoruz ki? zaten yüz yılda bir gerçekleşebilecek bir eylemi denediler, ellerinde patladı. artık bir dahaki sefere. yerse.

edit: yapımına fatih döneminde, 1460'da başlanıp 1478'de tamamlanan bir yerde konstantin'in yaramazlık yapması da ilginçmiş. konstantin'in zeus'un gayrı meşru ölümsüz çocuğu olduğunu falan söylersen ona da inanırım. neden olmasın.
aynı çapta üç beş serserinin-ki bunlara kapıkulları denirdi-zamanında kimin halife olup olmayacağına kendi menfi hükümlerine göre karar verdikleri yerde yine aynı çapta serserilerin yarattığı durumdur.

yazıklar olsun ki namaz kılma eylemini de kişisel protestolarına alet etme uğraşındalar, keşke biraz kafaları çalışsa da lafla anlatabilseler dertlerini.

hepsini geçtim, bir harem tartışmasıdır almış yürümüş; hareme neredeyse adımını atmayan sultan üçüncü osman ile çocuk sayısı yüzü aşan sultan üçüncü murad ı aynı kefeye kim nasıl koyabilir acaba? sultan ikinci mehmed* de gençliğinde hareminden çıkmadığı sebebiyle başlayan bir söylenti üzerine orduda karışıklık çıkması üzerine suriyeli bir cariyeyi boğdurtmamış mıdır*?

osmanlı da aristokrasi yoktur, yapı meritokratiktir, harem ise sultanlar ın eşlerini ve hizmetçilerini bulacakları, bu potansiyel görevlilerin eğitim aldıkları kurumdur.
osmanlı haremini playboy patronu hugh heffner ın tavsanlari ile karıştıran zihniyetin topkapı sarayında içki içilmesini hoşgörmesi doğal olan durum.

topkapı sarayı türk milletinin yüzyıllarca dünyayı yönettiği bir başkanlık/padişah sarayıdır. tıpkı bugünkü beyaz saray/çankaya gibi.

gerekli saygının gösterilmesi gerekir.

basmaları doğru mu?
yanlış, oda bir saygısızlık.
yüce milletimizin peygamber sevgisi, ehl-i beytine muhabbeti ve sahebeye olan aşkından, kutsal emanetlere olan hürmetinden olsa gerek... çok ama çok üzülüyor insan.
yıllar boyunca orada oturmuş ve koca osmanlıyı yönetmiş hükümdarların da tizz kellesinin vurulması gereken durumdur. Sadece idil Biret'ten acısını çıkarmak doğru olmaz.
içinde;
kardeş katli vaciptirin uygulandığı,
yetmiş iki milletten kadın bulunan haremin olduğu,
haremağalarının kol gezdiği,
bir milyon çeşit entrikanın yaşandığı,
yerde içki içme eylemidir. ne kadar ayıptır, kakadır böyle!
bu başlık sayesinde yaklaşık 350 yıl kullanılan topkapı sarayından 600 yıl dünyayı yönettiğimizi öğrenmiş bulunduk.

demek ki biz 1774 te ilk türk-müslüman toprağı kırım ı ve kartal savaşını kaybederken; hatta 1878 de istanbul önünde rus arşidükü ne yapacak diye merak ederken bile dünyayı yönetiyormuşuz.

söz sahibi olmakla yönetmek arasındaki fark nedir öğrenmek lazım elbette!
nerede içildiğine bağlıdır. sakal-ı şerif'in olduğu odada içiliyorsa ayıptır. Yok topkapının başka bir binasında, başka bir yerde içiliyorsa, ancak içeni ilgilendirir. Sonuçta, denildiği üzere, eskiden de oralarda içki içiliyordu. içen padişah da vardı, içmeyende. topkapıyı basmanın, yeniçerilik taslamanın alemi yok. ayrıca hakikaten, orada bir grup insan günlük hayatını yaşarken, yatıp kalkarken, "yahu bu sarayın bir binasında sakal-ı şerif var, günaha giriyoruz" demiyordu ki. sevişiyorlardı, tuvalete de gidiyorlardı. millet yüzyıllar geçtikçe hoşgörüden daha da uzaklaşıyor sanki.
beyinleri uçkurlarında gezen, ergenlik sivilceleri yeni çıkmış bebişlerin anlayamayacağı olay.
osmanlı devleti padişahlarının, devlet ayakta iken sıkça gerçekleştidiği eylem.
saray denilince dev yarasa bir mekanı, padişah denilince haremi, laiklik denilince içkiyi algılayanların canlarının isteğine, kalibrasyonlarının nispetine göre esnettikleri olaydır. bi sefer sarayların en berbadıdır topkapı sarayı. resmen gecekondudur. her padişah paşa gönlüne göre bir müştemilat ekleye ekleye geniş alana yaymıştır, doğru dürüst bir mimarisi, estetiği yoktur. ancak içinde yüzyıllar boyu özenle biriktirilmiş kutsal emanetler bölümünü barındırır ki onu önemli yapan budur. yoksa topkapı sarayı dediğin iki bina, üç beş çatılı gettodur. dolmabahçe ya da yıldız sarayları gibi belli bir estetik anlayışın ürünü değildir.
içki içmek mevzusu ise apayrı bir konudur. adam gibi içilince sarayda da içilir handa da hamamda da. amma kutsal emanetler gibi bir yerde en ayyaş insan bile edeplidir kanımca.içmenin de türlüsü vardır, herhangi bir parkta önüne dizdiği biriları götürüp sağda solda dolanan kızlara 'ohş' literatürüyle yanaşan yurdum insanı da aynı eylemi yapmaktadır, caanım istanbul'un siluetine bakıp kavun ile aslan sütünu ufaktan tüketen de...
bilgi, hatta akıl sahibi bile olmadan fikir sahibi olabilen(öyle olduğunu sanıp kendine, memleketine yazık eden, oysa akla mantığa gerek duymayan refleksif tepki sahipliğinden öteye gidemeyen) insanların fink attığı şu güzel memleketimde, malları* gütmek için gayet güzel bir makalenin başlık cümlesi olabilme potansiyeline sahip sözcük topluluğu.

şimdi, bilenler bilir, hep zihin-bilgi fukarası olduğumuzdan dem vurmuşumdur bu ortamda. zannedersem böyle bir eyleme gelen tepkiler de bunu fazlasıyla kanıtlamaktadır kendime.

az biraz tarihi kaynakları kurcalasak, topkapı sarayında kurulduğu günlerden beri içkinin -şarabın, evet, kuran'da haramlığının özel olarak üstünde durulan şarabın- özellikle padişahlar tarafından hiç de azımsanmayacak ölçülerde tüketildiğini, cariyelerin, seks'in fecii derecede fink attığını, -hatta sırf bu yüzden saray içinde binbir türlü entrikanın döndüğünü-, hatta ve hatta oğlancılığın bile gayet fazlasıyla yaşandığını net bir şekilde görürdük.

ha ne? "içki içiyorlar gutsala hakaret ediyorlar emmmaa!", öyle mi?
topkapı sarayı kutsal bir mekan olmadığı için neden kafaya takıldığını anlamadığım eylem. aynı kafa eyüp kutsal bir ilçedir(?)(!) diyerek oradaki festivallerde içkiyi yasaklattı.