bugün

topkapı müzesi'nde bulunan ünlü elmastır. adını kaşığa benzemesi sebebiyle almıştır.
çevresini iki sıra 49 adet pırlanta çevrelemektedir.
86 karattır ve dünyanın tanınmış 22 elması arasındadır.
(bkz: adem elması)*
adını bir kaşık karşılığında sahibinden alındığından dolayı almıştır
topkası müzesine giden herkesin ulan bunu nasıl çalarım diye içinden geçirdiği, etraftaki gavurları ve bıyıklı-göbekli güvenlikleri gördükten sonra böyle de mutluyum dedirten başkalaşım kayası.
Sahte olup olmadığı bahis konusu olan mücevher.
baha biçilemiyen bir elmas
gün itibarıyla gercekliği incelemelerle kanıtlanmıstır. her bir pırlantası tek tek incelenmiş olup telefonuyla fotograf çekenler de vardır.
Bazı kişilerce satılsa japonya ıngıltere ve amerıkayı satın alabılecegi rivayet edilen super elmas.
hemen yanındaki camekanda yine kocaman bir elmas varken, neden onun bu kadar meşur oldunu görmek için gidip görmek gerekir. bu elmas öyle bir ışıldamaktadırki her bir yüzünde kendi yüzünüzü görürsünüz. tek yüzük gibi bir şeyidir.
kütür kütür yenecek sulu elmadır.
aksiyon filmlerine sık sık konu olan elmas çeşididir.
istanbulda tesadüfen bir baldırı çıplak tarafından bulunan yuvarlak taş.

bu bahtsız adam cam zannettiği bu taşı,kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir.
kaşıkçı götürür, bu taşı bir kuyumcuya 10 akçaya satar.kıymetli bir elmas olduğu anlaşılınca devreye kuyumcubaşı girer ve mesele padişaha kadar çıkar. dördüncü mehmet elması saraya getirtir ve saray elmastraşına verilir. eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlenince meydana 86 karatlık nadide bir elmas çıkar.

(bkz: vermeyince mabud neylesin mahmut)
osmanlı ayanlarından Tepedenli Ali Paşa'ya ait olan bu elmas, II. Mahmut dönemi ayaklanmalarında Tepedenli Ali Paşa öldürülünce, diğer tüm varlığı ile beraber osmanlı hazinesine kalmıştır.
Osmanlı hazinesinin meşhur "Kaşıkçı Elması" IV. Mehmet zamanında fakir bir adam tarafından istanbul Yenikapı'da bir çömleğin içinde bulundu. Adam Elmas'ı iki tahta kaşık karşılığı bir kaşıkçıya devretti. Kaşıkçı da Elması çok ucuz bir bedele kuyumcuya sattı. Hadise anlaşılınca Elmas, Sultan IV. Mehmet tarafından hazineye alındı.
vakti zamanında çorba kaşığı kadar büyük ve değerli bir elmasken kırpıla kırpıla değerinden birşey yitirmediği halde çay kaşığı kadar küçük hale getirildiği söylenen meşhur elmas. çok eskiden görüpçok sonradan tekrar görenler de bu hikayenin gerçekliğine inanır, ayrıca burası türkiye herşey mümkün diyince de inanılması güç olmaz.
(bkz: amasya elması)
cocukken o zamanin en zenginlerinden adnan kasikci ya ait olduğunu sandigim elmas. bilindigi üzere topkapi sarayi nda sergileniyor bu saheser ( gerci komik ne eseriyse artik, sonucta bir tas), sergilendigi odada hemen yarim metre önünüzde duruyor. aklinizdan, acaba gercekmi, gercekse bunu burdan nasil araklarim düsünceleri gecmiyor degil hani? aklimda hizli bir amerikan savas helikopterinden asagi atlayan 15 kisilik tam techizatli maskeli, agir silahli, zirhli komando birligi falan düsünmüstüm. o kadar dalmisim ki, ne güzel hayal kurmusum, bir an gercek olacak sanmistim. sonra dudaklarimda bir tübessümle öteki yerleri ziyaret etmeye devam ettim.
internet ve bazi tarih kitaplarında yer aldığı üzere hikayesi çöp ile başlamamıştır. yalandır. yazılan senaryo ile iyimser hava estiren senarist her kimse, tarihi bir bilgi saptırmış, milli eğitim bakanlığına kadar yansıtmıştır. olay şudur;

bir fransız subay 1774 yılında hindistan dan alır fransa ya götürür. elden ele dolaşır. taş napolyon bonapart ın annesi tarafından satın alınır. derken napolyon sürgüne gidiyor. kurtarmak için annesi elması satıyor. bu sefer elmas bizimkilere geçiyor. tepedelenli ali paşa nın askerlerinden biri satın alıyor. ikinci mahmut devrinde tepedelenli öldürülünce hazinesi de ele geçiriliyor. nihai sonuç olarak, kaşıkçı elması da osmanlı hazinesi ne intikal ediyor. olay budur.

yok çöpte bulundu, kuyumcu işledi 48 karat oldu gibi şehir efsanesi cümlelerini utanmadan yeni nesile aktarıyorlar. kaşıkçı elması nın bilinen yıl sayısı 235 dir. üstelik işlenmiş hali ile geçen zaman. üstelik birde hikaye kısmı vardır ki, kesinlikle milli eğitim bakanlığının empoze ettiği çöp hikayesinden daha gerçekcidir. o da şudur, elmas hint kökenli bir balıkçının, şu an elmas yatağı olarak kullanılan bir nehirde ağına takılan kütleyi incelemesiyle başlar. şu an yaklaşık 17 gram, 86 karatlık elmas, 1600 lü yılların başlarında ilk işçiliğini görmüş.
yok, zerrei miskal umrumda değil kaç karat olduğu. değerini sevgiliyle içilen soğuk bir frappe ile asla değişmem de, sadece aklıma şu ironi takıldı. yaklaşık 400 yıl önce bir balıkçının ağına o elmas değil, 170 yıl sonra doğacak napolyon, kellesini bir yalanla kaybedecek bir osmanlı komutanı tepedelenli, yalakalığı ile rütbe alacak bir fransız subayı, ve kimleri güldürüp üzdüyse o kadar insan takılmış aslında o balık ağına.. bir çok insanın kaderini o ağa sığdırmış bu balıkçı abimiz. bu bilgileri bilerek o taşa baktığınızda, barut kokusu ilişir burnunuza..
satılması durumunda ülkemizin dış borçlarını ödeyip, kalkınacağını düşündüğüm elmastır..
--spoiler--
Kaşıkçı elması

Kanuni ölüp de ikinci Selim tahta geçince ünlü şair Baki ona bir kaside yazar ve şiirin bir beytinde onun işrete düşkünlüğünü ima ile şöyle der:Müselles gösterir dâim temâşâ eylesen eldeMeğer kim pâre-i elmâsdır câm-ı dırahşânı

Demek olur ki, "Elindeki parlak kadehi herhalde elmastan yontulmuş olmalı ki bakılınca elde daima müselles gösteriyor."

Bu müselles (üçgen, üç köşeli) kelimesi elmasların ekseriya üç köşeli traşlandığını anlattığı gibi sultan Selim'in kadehi üç parmağıyla tuttuğunu da anlatır. Şair bu ya, kelimeye bir anlam daha yükler ve üç kere damıtılarak yapılan özel bir şarabı anlatır. Hepsine göre beytin anlamı farklılaşır. Doğrusu şimdilik bunların hiç biri bizi ilgilendirmiyor. Çünki biz elmasın peşindeyiz. istiyoruz ki şu fani dünyada bizim de bir Kaşıkçı elmasımız olsun, sultanlar gibi yaşayalım. Hani Fıtnat Hanım'ın,

Muteberdir sâf gevher dehrde nâkâm iken

Her güherden kadri elmasın füzûn bî-nâm iken[1]

dediği türden bir elmas istesek çok mudur!?..

Efendim, Kaşıkçı elması bilindiği gibi Topkapı Sarayı hazine dairesinde sergilenir. Kaşık biçiminde olduğunu yahut 86 kratlık kıymetiyle dünyanın sayılı elmaslarından bulunduğunu bilmeyen yoktur. Çevresinde iki sıradan 49 pare pırlanta mevcuttur. Osmanlı döneminde Kaşıkçı elmasından daha değerli iki elmastan biri Derya-yı Nûr (Nur denizi), diğeri Kûh-ı Nûr (Nur tepesi) adlarıyla iran hazinesinde bulunmakta imiş. Şimdi biri ingiltere kraliyet ailesindedir.

Dünya elmasları içinde iriliği ve temiz işçiliğiyle dikkat çeken Kaşıkçı elması 1774 yılında önce Hindistan'ın Madras mihracesi tarafından Pigot adlı bir Fransız subaya satılır. Pigot onu Napolyon'un annesine satar. Bu kadın yıllarca elması göğsünde taşır. Napolyon sürgüne gönderildiği zaman, oğlunu kurtarmak isteyen anne elması pazara çıkarır. O yıllarda Paris'te bulunan Tepedelenli Ali Paşa'nın bir adamı, paşa adına elmasa tamı tamına 150 bin altın öder. Bilahare Ali Paşa isyan edip de Sultan II. Mahmud tarafından öldürülünce (1822) elmas Osmanlı hazinesine intikal eder.

Kaşıkçı elması hakkında tarihî gerçeklerin bu şekilde olduğu kabul edilir ve hemen her yerde böyle yazılır. Ama gelin görün ki vakanüvis Raşid'in (ö.1735) ünlü Osmanlı Tarihi'nde "Zuhûr-ı Elmas-ı zî-kıymet" başlığı altında aşağı yukarı şöyle bir hikâye yer alır:

istanbul'da Eğrikapı çöplüğünde 1699 yılında yuvarlak bir taş bulunur. Taşı bulan talihsiz ahmak, bunu üç kaşık karşılığında bir kaşıkçıya verir. Sonra bir sarraf, taşı on akçeye kaşıkçıdan satın alır ve hemen meslektaşı olan başka bir kuyumcuya gösterir. Bunun kıymetli bir elmas olduğu sarraflarca hemen anlaşılır. Hisse konusunda iki kuyumcu arasında anlaşmazlık çıkınca durum kuyumcubaşıya intikal eder. Kuyumcubaşı, her iki kuyumcuya da birer kese akçe vererek elması onlardan alır. Durumdan haberdar olan veziriazam da bu hazineye sahip olmak ister. Sonunda olay devrin padişahı IV Mehmet (Avcı Mehmet) tarafından da duyulunca emir verilir, elmas, sadrazamdan alınıp saray kuyumcubaşısına verilir. O da elmastraş efendiyi çağırtıp bu taşı traşlamasını ister. Bir süre sonra, ortaya 86 kıratlık eşi benzeri görülmemiş paha biçilmez bir elmas çıkar. Bu arada hükümdar elmas ustasına bir kese altın bahşişi ile becerikli kuyumcubaşısını kapıcıbaşılığa terfi ettirmeyi ihmal etmez.

imdi bu iki hikâye arasında garip bir tenakuz vardır. 1774 yılında satın alınan bir elmas, 1699 yılında çöplükte nasıl bulunur? Tarih işte böyle bir şeydir ve yalnızca eldeki belgeye göre anlam kazanır. Ama öte yandan insan için en önemli elmas, sevgi dolu bir kalptir. O halde hepimizin birer Kaşıkçı elmasımız var sayılmaz mı? Bakın bakalım, kalbiniz Kaşıkçı elmasına, Kaşıkçı elması da kalbinize benzemiyor mu? Ben söyleyeyim; şekli bile tıpatıp aynı!..

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1040
--spoiler--
küçükken bir tür elma zannettiğim, büyüyünce elmas olduğunu farkettiğim hede. küçükken baya salakmışım galiba hey gidi.
kaşıkçının elması çok güzeldir amasya elmasıyla yarışır.
dünyadaki en değerli elmastır, topkapı sarayında muhafaza edilir, hangi kıza hediye edilir şimdi bu?
Emitasyon olduğu yönünde piri reis haritası ile hakkında dedikodu çıkan hakikisinin topkapı sarayında olduğu idda edilen elmas.
ben geçen yaz gördüm.

kutsal emanetler sergilendiğinde o da birlikte sergileniyor genellikle. ramazan ayında giderseniz garantilemiş olursunuz sevgili yazar.
Dünya gözüyle görmek istediğim eserlerdendir. inşallah bir gün gideceğim saraya.