bugün

Adolf Hitler ele geçirilen ingiliz, Fransız ve Yahudi üç esire bir şans tanımak istemiş..

- 'Size birer soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım' demiş.

ingiliz'e sormuş:

- 'Titanik kaç yılında battı? ingiliz hemen cevap vermiş.

- '1912'

Hitler ingilizi göndermiş, Fransıza sormuş bu kez,

- 'Titanik'te kaç kişi öldü? ' Fransız cevap vermiş

- '1050'

- 'Tamam, sen de gidebilirsin' diyerek özgür bırakmış. ve Yahudi'ye dönmüş:

- 'Say lan ölenlerin isimlerini! '
batarken kraker gibi ortadan ikiye kırılan gemidir.
hiç izlemediğim, izlemeyeceğim, popülizmin balonu olmuş filmdir.
Gerçek aşkın ne tür zorluklarla boğuştuğunu gösterebilen bir film.
ilk izlediğimde çocuk sayılırdım sonra popülizm falan dedim kızdım kendime bir daha da izlemedim. derken... adam avatar'ı yaptı film vizyona girmeden yine bi izleyeyim dedim şu filmi. izledim sonra yine kızdım kendime çünkü harika bir işmiş.*
RMS Olympic'in kardeşi olan gemi.
üçüz kardeş gemilerdenden, yapılış tarihine göre ortancası olup diğerlerinn adı gigantic ve olympic idi.
özgün ismi olan titanic'i yunan mitolojisindeki titanlardan alan gemi, belfast'ta yapılmıştır. yapımında zamanın en iyi irlandalı ustaları çalışmıştır. ama gel gör ki, batmıştır ve batışı birçok filme konu olacak kadar trajik olmuştur. tabii birçok trajik olay arasında bu kadar akılda kalıcı olmasına sebep, 11 oscar kazanan ve gişe rekoru kıran 1997 yılı yapımlı film olarak gösterilebilir.
titanik yeşilçam ürünü olsaydı:
- bu gemiyi tanrı bile batıramaz.
+ tövbe de deyyus!
devasa bir gemi. zannediyorum batışıyla beraber bir çağın daha kapandığını söyleyebilmek mümkün. artık uçsuz bucaksız denizler yerini uçsuz bucaksız gökyüzüne bıraktı. belki uzakta bir yerlerde hala korsan efsaneleri anlatılıyordur. ve belki de ileride bir gün hava korsanlarıyla tanışacağız, galaksiler arası hırsızlar olacak. dünya giderek tuhaf bir yer oluyor, muamma..
az önce facebookta soundtrack'ının farklı bir yorumunu dinledim. s.çıp geliyorum. *
geminin batmasının nedeninin aslında dümenci hatası olduğu en büyük gemidir.
jack'ın denizin dibine batmasıyla beni hüzünlendiren baş döndürücü yapım.
birilerinin çok güzel bir şekilde özet geçtiği filmdir.

http://www.youtube.com/watch?v=OuSdU8tbcHY&feature=related
ölüm herkesi eşit kılar, sözünü son anlarda size gösteren film. bir de bunu ağlayan kız kardeşe sahip bir arkadaşla, tüm kadınların salya sümük ağlamasıyla, ilk vizyona girdiğinde sinemada izlediğinizi düşünün. evlerden ırak...
9 yıl sonra ilk kez bluray olarak izledim ve neden oscarları silip süpürdüğüne daha yakından tanık oldum. romantizmden zaten 10 üzerinden 10 da adamların her biri döktürmiş yahu. koridorda ağlayan ufaklıktan tut, kapı görevlilerine kadar hepsi rolünün içine girmiş. para da harcanmış bu işe belli. yok efendim ben-hur gibi bir klasiğin rekoruna nasıl ortak olurmuş. rekorlar kırılmak için değil midir? ben-hur a saygımız sonsuz ama film de film şimdi. al işte avatar da titanic' in gişe rekorunu tarihe gömdü. yarın başka bir el oğlu çıkar bunları da gömer. bu işler bellidir. elbette eleştri yapılır. ben de yaparım. mesela; heyecan katsayısını artırayım derken bir-iki gereksiz sahne ile filmin yönetmen tarafından şişirilmesi. mesela zaten alt katlardan zar zor kurtulmuşken tekrar aşağıda anahtarın yere düşürülüp tam boğulmak üzereyken açılması abartı ve biraz kendini tekrarlayan sahneler. son olarak da finale hala takıntılıyım. yani gemi batmaya başladığında o ''anca beraber kanca beraber'' düsturlarına ne oldu, ne değişti de sadece kız yaşadı? yani o tahta parçası ikisini de alamaz mıydı? alamazdı diyelim, batışı, ölümü her şeyi göze alıp filika denize indirilirken tekrar gemiye uçan kızın aşkına ne oldu da çocukla ölmeyi tercih etmedi? bu sorular bitmek bilmez tabi. ama o kadarlık kusur kadı kızında da olur. zaten film şu an yeniden çekilse bazı farklılıklar mutlaka olacaktır. mesela geminin batışı ile ilgili yeni bilgilere ulaşıldı. bunlardan belki de en önemlisi titanic' e en yakın gemi batma sırasında carpathia değil californian gemisi olması ve o geminin uyarı yapmasına rağmen titanic görevlilerinin bunu idrak edememesi olmuştur. daha başka komplo teorileri de var tabiki ama ortadaki tek gerçek kaza hala denizcilik tarihinin en ölümlü kazası olarak kayıtlarda liste başıdır ve sanırım öyle de kalacaktır.
titaniğin batma sebebi aslında budur;

isa’dan 1500 yıl önce yaşayan ve mısır’ın 2. hükümdarından bir sonraki hükümdarı olarak bilinen angola’lı prenses zhinda amenra öldükten sonra dönemin geleneklerine uygun olarak, oğlu saleff abdul tarafından mumyalatılmış ve demir bir firavun tabutu’na konulmuş. 1890 yılında 4 zengin ingiliz genci, prensesin mumyasını bir tarihi eser kaçakçısından satın almış. ve felaketler zinciri de böylelikle başlamış. mumyayı alan gençlerden birini en son alış-verişten birkaç saat sonra çöle doğru yürürken görmüşler. bir daha da ingiliz’i gören olmamış. dörtlü grubun bi başka üyesi ertesi gün mısırlı hizmetkarlarından biri tarafından kazayla vurulmuş. hizmetkar, elini o an kontrol edemediğini ve hiç istemediği halde silahı alıp sahibi vurduğunu iddia etmiş. kalan iki genç mumyayı alıp memleketlerine dönmüş. üçüncü adam ingiltere’ye döndükten sonra bütün parasını yatırdığı bankanın battığını öğrenmiş. son adam da iflah olmaz bir hastalığa yakalanmış, servetini hastanelerde harcayıp sokaklarda kilit satmaya başlamış. bu arada mumya bir işadamının eline geçmiş bu felaketler sırasında. o da ingiltere müzesi’ne hediye etmiş lanetli prensesi. müze mumyayı mısır bölümüne koymuş. ama prenses boş durmamış tabii. gece bekçileri, tabuttan hıçkırığa benzer sesler duyduklarını iddia ediyorlarmış. bekçilerden biri, bir sabah ölü bulunmuş. temizlikçiler mumyanın etrafını temizlemeyi reddediyorlarmış. bir gazeteci tabutun dıştan fotoğrafını çekmiş. fotoğrafı kuruttuğunda kartta sadece korkunç bir suratın olduğunu görmüş. gazeteci koşarak evine gitmiş, yatak odasına girip kapıyı kilitlemiş ve kendini vurmuş.müze sonunda mumyayı özel bi koleksiyoncuya satmış. ondan sonra da bir sürü felaket olmuş. vakit kaybetmeyelim. en son amerikalı bir arkeolog satın almış prensesi. 1912 nisan’ında da mumya amerika’ya götürülmek üzere titanic gemisine tahliye edilmiş ve asıl olan da böylelikle olmuş zaten.prenses zhinda amenra, son volesinde 1500 yolcunun kendi yanına gelmelerini sağlamış...

not: biraz fazla sallamışlar galiba *
sinema tarihinin en büyük yapımlarından biridir. izlemeyen insana farklı gözle bakılır. muhteşemdir tek kelimeyle.
2'sinin çekildiği jack için izlenmesi gereken romantik filmdir.
derinden etkileyen güzel bir aşk filmi..
izlemediğim için bir arkadaşımın arkadaşının 'yaşamıyorsun' lafına, maruz kalmama neden olan film.
(edit: hala izlemedim ve yaşıyorum.)
kaç kere izledim, kaç kere ağladım sayısını hatırlamıyorum lakin bugün son sahnesini izlemek istedim sadece.* o sahnesi benim kendimi salıverdiğim sahnedir hep. belki bu kez sadece o bölümü izlediğim için duygu yoğunluğu yaşamam dedim ama yine ağladım anasını satayım. tü kalıbıma tüküreyim.
Dünyanın en büyük transatlantiğidir.15 Nisan 1912'deki ilk seferinde buz dağına çarpıp batması sonucunda 1.517 yolcu yaşamını yitirmiştir.
Böyle bir aşk birdaha asla görülemez. bu devirin insanları aştan aciz kişilerdir.
3D versiyonunun gösterime gireceğinin kesinleşmesiyle beraber büyük beklenti yaratan filmdir.
Kendimizi suyun içerisinde hissetmek güzel bir deneyim olacak.