bugün

Bernhard Schlink'in tüm dünyada çok satan aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanan film. Stephen Daldry'nın imzasını taşıyan yapımın Başrollerini Kate Winslet, David Kross ve Ralph Fiennes paylaştı. eski bir Nazi savaş suçlusu olan Hanna ile hukuk eğitimi gören genç Michael berg arasında yaşanan tutkulu ilişkiyi konu ediniyor.
4 dalda golden globe a aday olan film. 2 ocakta ingilterede gosterime girecektir.
uzun bir aradan sonra oscar'da yarışacak her filmi izleme fikrinin beni götürdüğü en son durak the reader.

ama bu yıl oscar'a ben bile burun kıvıramam, kazanılacak olan bazı ödüller için "bu ödül bu filme/kişiye mi verilir yuh artık" yorumunu yapacağımdan eminim ama bu yıl adaylar oldukça sağlam.

en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi kadın oyuncu, en iyi uyarlama senaryo ve en iyi sinematografi dallarında aday the reader.

en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi uyarlama senaryo dallarında benim favorilerim slumdog millionaire ve the curios case of benjamin button olmasına karşın, the reader bu ödüllerden en az birini alır diye tahmin ediyorum.

bir filmin yahudi soykırımını işlemiş olması, oskar töreninde ödül alacağı anlamına gelir.

the reader, başka bir yıl yarışmış olsaydı kesinlikle haketmiş olurdu alacağını düşündüğüm bu ödülü ama benim favorim olan bu iki film, the reader'a göre daha iyi. ama the reader da gerçekten enfes bir film.

kafanızın karıştığını hissediyor gibiyim, film gerçekten çok güzel ve kate winslet inanılmaz oynuor yine. 2008'in en iyi oyunculuklarından biri ama ne yazık ki rakibi doubt'taki mükemmel performansıyla meryl streep. ve bu yüzden şansı yok bence.

oscar'dan biraz uzaklaşıp filmi incelersek; filmde o kadar çok noktaya el atılmış ki. çok doyurucu olmuş.
farkeden var mı bilmiyorum, kate winslet bir tür forrest gump. ne söylenirse onu başarılı bir şekilde yapıyor.
--spoiler--
duygularını ya da sonunda ne olacağını sorgulamıyor, yeni insanlar geliyorsa ve onlara kalacak yer yoksa, diğerlerinin gitmesi gerekiyor. gidecek olanlar toplama kampından ölüme gönderiliyor olsalar bile ona söylenen bu, gitmeliler. ya da gardiyansa ve sorumlu olduğu yahudilerin kaçmamaları gerekiyora, yanarak ölecek dahi olsalar kapıları açmayı aklına getirmiyor. ona söylenen bu.
--spoiler--

ahlak ve yasalar arasındaki çelişkilerin ve hangisinin üstün olduğunun tartışıldığı diyaloglar enfesti. edebiyat uyarlaması filmleri sevmemin en önemli nedeni bu sağlam cümleler.

mahkemenin alacağı kararı değiştireceğini bildiği halde ahlaki,insancıl sebeplerden dolayı kadının gizlenmesi istediğini saklıyor, çocuk.

sonuçta; bu entryi buraya kadar okuyan herkesi aptal yerine koyacak olan, bu kişilerin şu ana kadar okumuş olduklarından hiçbirşey anlamamış, kendilerine göre değerlendirememiş ve iyi film mi kötü film mi karar verememiş oldukları varsayımıyla devam edelim, çok güzel bir film. mutlaka izleyin, izlettirin.

hiç yapıt demeden film entrysi girdim sanırım.
kate winslet in oscarı kucaklayacağı filmi. ilginç olan tahir tekerrürden ibarettir. kadın oyuncuların performansları benzer neden derseniz buyurun:
(bkz: monster s ball)
her şeyden önemlisi, kate winslet gibi ululardan ulu bir hatunun kalçalarını ve göğüslerini görmeye nail olacağınız bir filmdir.

ah! hele o sevişirken memelerinin tıpkı bir çocuk gibi umarsızca sallanması yok mu? beni bitirdi gerçekten.
türkiye de 6 mart da gösterime girecek ve yılın en iyi filmlerinden olabilecek bir yapım.
kate winslet'in muhtesem oynadigi film...yanliz tuaf olan filmin berlinde cekilmesine ve almanyada yasanan bir olayi anlatmasina ragmen dialoglarin inglizce olmasi..
2. Dünya savaşı'nın ertesinde kurulan savaş suçları mahkemelerlnde yargılama başladığında, taraflar yargılanan mahkumların birçoğunun, toplama kamplarında yaptıklarından dolayı herhangi bir suçluluk duymadıklarını fark ettiklerinde ciddi bir şok yaşadılar.
uzmanlar, daha sonra bu konuyu araştırdıklarında davalıların, ya emirleri yerine getirmekten ötesini sorgulamadıklarını ya da nazi ideolojisinin haklılığına olan inançlarını tespit ettiler.
The reader'de de hanna schmitz benzer bir savunma çizgisindedir.
yaptıklarını sorgulamaya, ancak hapse girdikten sonra başlamıştır.
ve hatta, bence,

--spoiler--
hapisten çıkmadan önceki hafta michael berg'le yaptığı görüşmeye kadar, vicdani hesaplaşması bitmemiştir.
filmde gösterilen intihar sebebi, schmitz'in dış dünyaya uyum sağlayamamaktan korması, gibiyken, yapılacak bir alt okumada, berg'in suçlayıcı ve soğuk tavrının etkisiyle, belirginleşen suçluluk psikolojisi olduğu tespit edilecektir.
--spoiler--
filmdir.

rahatsız edici taraflarıyla beraber gayet de izlenmeye değer. finali tamam olsa da son sahneler olarak izlettirilecek bir şey bulunamamış gibi sanki.

almanya'daki öykünün ingilizce diyalogları kıl etse de 2008'in iyi filmlerinden biri.
sırf yahudi meselesine değinildiği için akademi'de yukarılanması yorumu da haksızlık olarak kabul edilebilir.

tek anlamadığım, "rev. road" varken, winslet'in bu filmle oscar alması.
oscarlık neyi olduğunu anlayamadığım film.ama kate winslet'in oyunculuğu için izlenir..evet evet izlenir.
en başta hanna rolü için (bkz: nicole kidman) düşünülmüş aslında.ancak yanlış hatırlamıyorsam, nicole kidman o dönemde başka bir filmde rol aldığı için ve sonrasında da hamile olduğu için bu rol (bkz: kate winslet)'e verilmiş iyi de olmuş hani.the reader ve de revolutionary road sayesinde kadın kendini ispat etmiş resmen.titanic'le tanıdığımız güzel hatun ki hala çok güzel, resmen bir mimik abidesi olmuş çıkmış.gelelim film hakkında fikrime, bir çok kimsenin de bahsettiği gibi filmde epey açık sahneler var özellikle de ilk yarısında, çok da fazla gerek yokmuş aslında bu tarz sahnelere,kadının çocuğa(film boyunca kendisinden epeyce küçük olan erkek karaktere kid diye hitap ediyor hanna) cinselliği öğretmesi falan filan...ancak ikinci yarısından itibaren,film tarz değiştirmiş bile diyebilirz.alman-yahudi çatışması,kişilerin kendi içlerinde yaşadıkları çelişkiler,utanç,çevre duyarsa tepki ne olur çekinceleri,kişilerin kendi vicdan azaplarından kurtulmak için başkalarına yardım etme çabası...

--spoiler--

michael'ın,hapisteki hanna'ya,kendi sesiyle okumuş olduğu romanlar sahnesi epey etkileyici idi bence.kadın hırs yapıp okumayı öğrenio filan ne müthiş azimdir o öyle.filmi izleyenler bilirler,hanna ve michael'ın birlikte gittikleri bi lokantada,hanna menüde yazanları okuyamamıştı (bkz: kid)e çaktırmamak için de sen ne alıcaksan bana da aynısından söle tarzında bir laf etmişti.sonra da hemen yanlarında oturan,menüye bakıp gülüp eğlenen küçük çocuklara nasıl bir hınç ve gıpta ile baktığını da hatırlarsınız.

--spoiler--

michael,yahudi kadına para vermek için gittiğinde,aralarında geçen bir diyalog epey ilgimi çekti:

-bu konuda yahudi bir örgüt olup olmadığını biliyor musunuz?
-olmasa şaşarım.her konuda yahudi bir örgüt bulunur.ancak cehalet yahudiler için pek sorun olmamıştır.

kısaca,izleyin kesin bu filmi derim ben.
kadının düzene bağlılığı ve takıntısı , insana rağmen insan , insan için düzeni (!) savunuşu bu uğurda onları feda edişi..
bu film hannah schmidt adı altında Aslında tüm almanları yansıtır..ondandır ki , beni korkutan film olmuştur..
ayrıca sorarım , o mahkemede kadını yargılayan yargıç , kadına öeh diye bakan mahkemeyi doldurmuş almanlar sizler 39-45 arasında nerdeydiniz?
aa evet hitlerin götünde..
drama türünde yabacı film.

''sadece tek bir şey ruhun eksikliğini tamamlayabilir bu şey de aşktır'' diyen başlangıcı sonundan etkili olan film.
kate winslet oscarı sonuna kadar haketmiştir.yönetmen kocası önünde sevişme sahneleri olsun ki tek seferde yapamadığını düşünürsek yönetmeninde şöyle yap böyle yap müdahalelerinide katarsak sayısız sevişme sahnelerini,utangaçlığını,okuma yazma bilmeyip sırf bunu söylemeye utandığından suçu sadece kendisi üstlenip hapiste senelerce yattığı ve aşık olduğu adamın onu bırakmaması vs vs netice olarak film güzel harika hatta müthiş.yanlız gözümden kaçmayan bir şey var ki,banyo sahnesinde kate winslet ablamızın koltuk altlarında kıllar uzamış büyümüş seyirmiş.acaba epilasyon yaptırmıyor mu,ağdadan haberi yok mu,lazer epilasyon yaptırıyorda zamanımı gelmedi filmde göründü anlayamadık.başka bir filminde de koltuk altlarında sayısız kıl var acaba ablamızın tarzı mı bu anlamadık .
insan en çok kendi korkularından korkmalıdır. içinde utanç varsa o aşk, aşk değildir zaten. yitirilenler, yitik olmaya mahkumdur. kaybedenler düşünsün biraz da...
öncelikle aldığı tüm ödülleri hakeden bir film olduğunu söylemeliyim.
genel bir değerlendirme yapılırsa; kurgunun çok sağlam olduğu,hesaplaşmaların çok iyi verildiği bir film.

--spoiler--
ayrıntılarda saklı çoğu şey. Hanna Schmitz, okuma yazma bilmemesine rağmen kitaplara aşık bir kadın. aynı zamanda bu eksikliğini sürekli örtmeye çalışan, yalnızlığın getirdiği lanet gururuyla hareket eden bir kadın. Kate Winslet bu rol için biçilmiş kaftan. gözlerindeki "ben yalnızca yalnızlığımla ayakta durmaya çalıştım" ifadesi film boyu beni gerçekten etkiledi. aynı zamanda kaçamak çocuk bakışları onu 15 yaşına zaten indirmişti. kendisine yap denileni yapan birini, zaten her zaman unutulan bir kadını yaralayabilecek tek şey; aşık olduğu erkeğin gözlerindeki acımasız ama malesef ki haklı ifadedir sanıyorum. ölümü seçtiğindeyse cezasını tamamlamış, okuma ve yazmayı öğrenmiş olması hanna karakteri için mutlu ve huzurlu bir gidiş demekti.
bir erkeğin çocukça, sevimli aşkına rağmen bu kadar azimli ve akıllıca davranması ise takdire şayandı.
--spoiler--
kate winslet oscar'ı kesinlikle haketmiş diyemesem de, neden almış diye soramayacağım filmdir. En dikkat çeken falsosu hanna schmitz karakterinin bir türlü yaşlanmamasıdır. Kadın 61 yaşına gelmiş, saçlarını beyazlatmışsınız ama yüzünde bir dirhem çizgi yok arkadaş.
kendimi duygusuz bir öküz gibi hissettiğim bir zamana denk gelmişken izlediğim ve kitapları okuyup, kasete kaydedip, hapishaneye yolladığı sahnede duygulanmama neden olmasıyla affaladığım, son zamanlarda izlediğim kaliteli filmlerden bir tanesi.
(bkz: yaaa sonunu anlatma ama)
(bkz: adobe reader)
son 15 dakikasinin seyredilmemesi gereken film. bu kadar guzel baslayan bir film bu kadar kotu bitirilebilirdi.
nur cemaatinin bir kolu: (bkz: okuyucular)...
kate winslet'in yaşlılık halinin çok yapmacık durduğu gerçeğini unutarak izlediğim müthiş film. yönetmeni stephen daldry'dir.
2008 yapımı The Reader filmi Bernhard Schlink'in 1995 tarihli aynı isimli romanından sinemaya uyarlanmıştır... Kate Winslet, başlangıçta rol için ilk düşünülen isim olup, aynı zamanda Revolutionary Road filminde de yer aldığı için Nicole Kidman onun yerini almıştır. Bir ay sonra çekimler başladığında Kidman hamileliği yüzünden rolden çekilmiş ve Winslet tekrar kadroya katılmıştır. The Reader'ın çekimleri durdurulmuştu. ikinci Dünya Savaşı'nda geçen filmin Sachsenhausen Toplama Kampı'nda yapılacak olan çekimlerine Alman yetkililer tarafından izin verilmedi. Alman yetkili Horst Seferens kampın yalnızca belgesel film yapımcılarına açılabileceğini, binlerce Yahudinin öldürüldüğü bu mekanın çok kötü anıları yeniden tazeleyeceğini açıklamıştı. Savaşın arka planı oluşturduğu bir ortamda geçen The Reader, cinsel maceralar yaşamaya hevesli bir adamın kendisinden yaşça büyük bir kadınla giriştiği gizli aşkın hikayesini anlatmaktadır.
kate winslet'in, neredeyse dörtte birini çıplak geçirdiği filmdir. ablamız oscar'ı haketmiştir. helali hoş olsun.

ancak filme genel itibariyle acayip uyuz olmuşumdur. ulan filmin kadrosunda sadece ralph fiennes ve kate winslet'in anadili ingilizce. geri kalan tüm kadro alman aq. hem de öyle uyduruk kıytırık oyuncular da değil hani. **** niye ingilizce kastınız be babacanlar? kate abla ile ralph abi yerine bulamadınız mı birer alman oyuncu? hadi anladık film ingilizce. filmdeki kitaplar, yazılar falan neden ingilizce birader? kim ne derse desin filmin atmosferine acayip darbe vurmuş bu ingilizce olayı.

bunu gözardı edersek, eh iştedir, idare ederdir.
-spoiler olabilir küfür etme sonra-

hanna schmitz'in okuma yazma bilmediği anlaşılmasın diye suçlamaları kabul etmesi güzel bir ders verme amacı taşır; kibrini yen ve eksikliklerini kabul et.

-spoiler bölümü bitmiştir, devamını oku-*

bunun dışında holivuddan iyi anlayan birisi gibi görünmek için filme methiyeler düzmeyeceğim. yahudi firmaların çektirdiği bir ajitasyon filmi, başka da bir şey değil.