bugün

the reader

en başta hanna rolü için (bkz: nicole kidman) düşünülmüş aslında.ancak yanlış hatırlamıyorsam, nicole kidman o dönemde başka bir filmde rol aldığı için ve sonrasında da hamile olduğu için bu rol (bkz: kate winslet)'e verilmiş iyi de olmuş hani.the reader ve de revolutionary road sayesinde kadın kendini ispat etmiş resmen.titanic'le tanıdığımız güzel hatun ki hala çok güzel, resmen bir mimik abidesi olmuş çıkmış.gelelim film hakkında fikrime, bir çok kimsenin de bahsettiği gibi filmde epey açık sahneler var özellikle de ilk yarısında, çok da fazla gerek yokmuş aslında bu tarz sahnelere,kadının çocuğa(film boyunca kendisinden epeyce küçük olan erkek karaktere kid diye hitap ediyor hanna) cinselliği öğretmesi falan filan...ancak ikinci yarısından itibaren,film tarz değiştirmiş bile diyebilirz.alman-yahudi çatışması,kişilerin kendi içlerinde yaşadıkları çelişkiler,utanç,çevre duyarsa tepki ne olur çekinceleri,kişilerin kendi vicdan azaplarından kurtulmak için başkalarına yardım etme çabası...

--spoiler--

michael'ın,hapisteki hanna'ya,kendi sesiyle okumuş olduğu romanlar sahnesi epey etkileyici idi bence.kadın hırs yapıp okumayı öğrenio filan ne müthiş azimdir o öyle.filmi izleyenler bilirler,hanna ve michael'ın birlikte gittikleri bi lokantada,hanna menüde yazanları okuyamamıştı (bkz: kid)e çaktırmamak için de sen ne alıcaksan bana da aynısından söle tarzında bir laf etmişti.sonra da hemen yanlarında oturan,menüye bakıp gülüp eğlenen küçük çocuklara nasıl bir hınç ve gıpta ile baktığını da hatırlarsınız.

--spoiler--

michael,yahudi kadına para vermek için gittiğinde,aralarında geçen bir diyalog epey ilgimi çekti:

-bu konuda yahudi bir örgüt olup olmadığını biliyor musunuz?
-olmasa şaşarım.her konuda yahudi bir örgüt bulunur.ancak cehalet yahudiler için pek sorun olmamıştır.

kısaca,izleyin kesin bu filmi derim ben.