The Shawshank Redemption ve The Green Mile filmlerinin yönetmeni olan Frank Darabont'ın son filmi.

21 kasım'da vizyonda olacakmış.
ilk okunduğu andan itibaren "lan şunun filmini yapsalar ne kadar güzel olurdu" denilen skeleton crew* ün beyaz perdedeki hali.

özet olarak şudur ki, bir köyü sis basar. sis ile beraber deprem de olur. bir grup insan süpermarkette kalır. sis normal sislerden farklıdır. içinde sanki yaşayan birşeyler bulunmaktadır. olaylar hızla gelişmektedir... o kadar hızla gelişmektedir ki filmin nasıl olacağı hakkında bile bir fikrimiz bulunmamaktadır.

ancak bilinen şudur ki stephen king insanın hayal sınırlarını zorlayan, en azındna zorlamayı seven bir yazardır. şahsen benim kafamdaki norton planı beyaz saçlı, peter parker ın amcasına benzeyen acayip entellektüel birisidir. amanda benim için bir kayadır. nicole kidman gibi birşeydir. buz gibidir ama çok güzeldir. ollie vardı bi de. o da şişman gözlüklü birşeydir. hep terleyen cinsten...

a man....***
"we need to get out of here!!""

with a son..

"dadddyy... I'm scaredd!"... "Ok son.. I'm here... ok.."

in a supermarket...

"rouuuwrrrvvv..."*

it is helll!!!!

the mist...

in the theatres. 21/11/2007...

"röööarhhhhhghhsaldkjhflaksdj"*
falan filan..*
son 10 dakikasına kadar %99 kitapla paralel giden, ama sonu çok salakça bitmiş bir film olmuş. mantığa o kadar aykırı ki insan "bi siktirin gidin amına koyiim ya" diyesi geliyor.

--spoiler--
ulan o sis nasıl dağıldı hem??
--spoiler--
stephen king'in sis isimli eserinin sinema uyarlaması. 29 şubat 2008 tarihinde gösterime girecek film.
fragmanı için: http://www.youtube.com/watch?v=EP-MHO_M6ik.
--spoiler--
kitabındaki hali iyi sonla bitmeyen,hatta açıkçası bir sonla bitmeyen hikayenin beyaz perdeye uyarlanmış hali.
--spoiler--

stephen king hikayelerini film yapamama sorunsalını aşmış bir yapıma benziyor(tabi ki Shawshank Redemption'dan sonra).
bir terslik olmazsa 29 şubat'ta vizyona girecek olan darabont'un üçüncü stephen king uyarlaması. anlık imdb puanı 7.7 ve gelecek haftanın tek izlenesi filmi gibi görünüyor.*
hayvan gibi spoiler gibi değil gibi

daha ilgi çekici bir holivud yapımı olmak için king babanın yazdığı sis hikayesinin oldukça değiştirilmiş halidir bu film. güzel film olmuş ancak hikayeye sadık kalınsaymış daha iyi olurmuş gibi geldi ilk izleyişte.
film kitabın aksine oldukça vahşi ve içler acısı şekilde bitiyor ancak bu vuruculuk orjinal hikayenin sonunda hissettiğim o ağır çaresizlik duygusunu bu haliyle bile hissettiremedi bana. tabi kitabı okurken devreye giren hayal gücünün de bu hususta büyük payı var.
yine de kahramanların sıkıştıkları mekan ve bağnazlık, beyin yıkama, çaresizlikten doğan hayvani davranışlar aynen kitapta olduğu gibi aktarılmış.
aksiyon sahnelerinin de bir çoğu olduğu gibi aktarılmış. izlerken "aha şimdi bacağı kopacak herifin" demem ve akabinde o bacağın lörkedenek kopması bu durumu yeterince açıklıyor sanırım. ama bu tarz ayrıntılara özen gösteren yapımcı, senarist ve yönetmen efendilerin sonunu komple "kafamıza göre takılalım" haline getirmeleri mantıksız olmuş.
efektler güzel ve insanın gözüne de sokulmamış.. bu da artı puan film için...
ha bir de baş roldeki abinin de markette tanıştığı hatunla sinkaf eylemesi gerekiyordu kitaba göre ki verdiği karanlık hissiyat bakımından önemli bir bölümdü eksilere yazdım...

hayvan gibi spoiler gibi değil gibi

velhasılı kelam; kitabı okuduysanız bile şaşıracağınız bir film olmuş gidin görün derim. ben kitabı ortaokul yıllarında okumuştum; film beni o günlere götürdü bu açıdan artı bir rerörerö oldu...
iddiasız oyuncu kadrosu, iddialı yönetmeni ve iddialı kalemiyle (stephen king) ciddi bir gerilim / sci fi / korku yaşatma vaadinde.
--spoiler--

sonunda admin feci bir sekilde got oldugu film.

--spoiler--

(bkz: half life)*
hiç bir şeye yaramayan bir film. aptal bir korku filmi. dangalakça diyaloglar , insanları korkutmaya çalışan salak bi kadın , gerizekalı canavarlar , cehenneme açıldığına inanılan salak bir kapı. son zamanlarda izlediğim en kötü film. her haliyle berbat.
insan psikolojisini bilhassa cehaletini ,dini inançları ve egolarını olası bir kurguyla göz önüne seren izlenilesi bir eser. Bir provokatörün insanların tüm inançlarına hükmedebileceğini ve yandaş toplayabileceğini sonuç olarak cahilce davranılıp kaos yaratılabileceğini gösteren bir filmdir.

--spoiler--
Bayan Carmody
Kasabanın tarikat lideri.
insanlar zehir içmeye başlamadan önce
buradan gitmek istiyorum.
insanlar gerilmeye başladıkça,
gözlerine daha iyi görünecek.
Hayır, buna inanmıyorum.
Kadının deli olduğu ortada.
Bak, belki birkaç kişi, ama...
Hayır, ben dört saydım.
Şu anda onlara vaaz veriyor.
Öğlene doğru dört kişiyi daha ayartacak.
Yarın akşama doğru,
o şeyler geri geldiğinde,
yanında resmen cemaati olacak
işte o zaman işleri yoluna koymak için
kimi kurban etmek isteyeceği
hakkında endişelenebiliriz ..

Tanrım, David,
biz modern bir toplumuz.
Elbette, makineler çalıştığı,
ve 911'i arayabildiğin sürece.
Ama bunları ellerinden alır,
insanları karanlıkta bırakırsan,
ödlerini koparırsan,
kural falan tanımazlar.
O zaman ne kadar ilkel olabileceklerini görürsün.

--spoiler--
izleyeni germeyi gayet güzel beceren ve bunu yaparken de gerçek hayattan da faydalanmayı bilip türlü mantıksızlıklar yumurtlamayan, türlü haşeretin gayet güzel resmedildiği fakat bunca güzelliğine rağmen saçma sapan bir sona sahip filmdir.
yahudi propagandası mı yapmaya çalışmış yoksa din ve politikanın uzağındaki kişileri mi yermeye çalışmış olduğu belli olmayan film. aslında izlemeden önce sise karşı bende bir önyargı vardı. bu filmi daha güzel filmler var diye en sona sakladım bu yüzden. bir ara şöyle bir başına baktım, sonra kapatım. birkaç kez daha denedim ama iyi adapte olamadım. sonra ev tayfasıyla popcorn eşliğinde film arayışlarına girdik. dedim madem izlemedim ne zamandır bunu, bari herkes buradayken izleyelim. başlarda kurgu hep bildiğimiz, insanları bir yerlere sokma telaşındaki kurgu. sonra yahudilerdeki mesihlik cazibesine kapılan bir yahudi ablanın bu konudaki gayreti ve kahinsi konuşmaları. ve ardından oldukça gerçekçi canavarlar. askeriyenin başka boyut saçmalamaları yerine kimyasal veya biyolojik silah tatbikatı yaparken böceklerde aşırı derecede büyüme yan etkisi yaptığı söylenseymiş daha gerçekçi olurmuş. gelelim sona; bilmiyorum çok mu kendimi kaptırdım ama the host of seraphim eşliğinde o acıklı manzaraları -manzara dediğim de sis ve içindeki monsterlar- görünce üzerimde kolay atılamayacak bir etki bıraktı. üstüne canavarlarca yenmektense kurşun yemeyi tercih eden insanların o acıklı halleri ve kahramanımızın canavarın önüne kendini atmışken tüm canavarların temizlendiği ve sahil-i selamete ulaşıldığı anda verdiği tepki eklenince ben yarım saat kadar kendime gelemedim. film dediğin böyle olur işte...
künye için (bkz: on uzerinden dokuz)
frank darabont ismini görünce işte dedim süper bir film bu kesin. üstelik stephen king uyarlaması. daha ne olsun dedim. ama film başladıktan 5-10 dakika sonra kanal değiştirme ihtiyacı hissettim, evet trt'nin yayınladığı süpermarkette dehşet, havaalanında dehşet kalitsinde ilerliyordu film.

sürekli olarak sanırım tevrat'tan birşeyler okuyan muhtemelen şeriatçı * o sıyrık hatunun konuşmaları ve insanları etkilemesi ve herkesi ulvi bir amaç uğrunda etrafında topladığına inandırıp onlara cinayet işletebilmesi sahneleri ve diyalogları gayet başarılıydı, hakkını yemeyelim.

ama öyle kötü bir sonu var ki filmin, yok artık bu kadar da olmaz, her ne kadar spoiler verecek olsam da buraya yazmayacağım sonunu ama izlemeyin bile bence, frank darabont ismine hiç yakışmadı, bunu yok sayıyorum.
korku gerilim öğelerinden ziyade çaresiz kalan insanın neler yapabileceğini ortaya koyuşuyla benzerlerinden ayrılan film. sonu kitaptan farklı olmasına rağmen filme çok yakışmıştır. ayrıca internetten bulup izleyebileceğiniz bir alternatif sonu mevcuttur.
Türk filmlerindeki mutlu sonlarla bezenmiş bünyeme gecenin bu saatinde ağır gelen film. kitabını okumadım, stephen kingin nasıl bir umut sömürücü olduğunu bilirim, bu adam psikopat yahu dediğimi bilirim her kitabından sonra. ama amca olmaz ki bu kadar da. kızdım davide bi bekle bes dakika belki o sis dağılacak, en azından o sivrisinekten çakma dev analarını bekle de sık. bu yaz nasıl geçecek bilmiyorum, her sivrisinek gördüğümde , dünyayı ele geçirmeye çalışan dünya dışı varlıklar sanıcam. o kadının adı neyse bilmiyorum da , o böcek onu neden ısırmadı yahu. kendini isa sandı, hitler de böyle uyuşturdu sanırım alman beyinlerini...
kitabı güzel olabilir. okumadım bilmiyorum. filme gelirsek; aşırı dinciliğe yaptığı göndermeler ve insanların korku anında nelere inanabileceği, neler yapabileceği gayet güzel işlenmiş. tüm tantana bu mesajı vermekse film vasat diyebilirim.

- bu noktadan sonra spoiler vereceğim ama bence okuyun mahsuru yok - *
ama dur o iş öyle değil işte hacı hüsrev! sen nihayetinde bir kurgu yaratmışsın. paralel evren falan. bize anlatsana bu işin aslını. askerler neden böyle bir halt etmişler mesela. izleyicinin merakını tatmin etsene biraz. mesela War of the Worlds en azından hikayesini adam gibi anlatıyordu. bilimkurgu yanına bu yüzden 10 üzerinden okkalı bir sıfır veriyorum. ayıca midem bir yere kadar hollywood korku klişelerini de kaldırdı. karakterlerin mantıksızlığı tavan yapmış durumda. diyaloglar korkunç kötü. karakterlerin mantıksızlığına bir örnek, süpermarkette sanki sanat eseri izliyorlarmış gibi cama yapışan sinekten bozma dev uçan böcekleri ışıkları yakıp öyle izlediler. ulan sessizce köşene çekilsene ne ışığı yakıyorsun. bunun gibi bir sürü örnek var. korku ve tehlike anında uzaklaşmayan oyalanan insan klişesinin boku çıkmış.
ilk defa yaratıklı maratıklı bir film izlesem ve orta okulda okusaydım filmi ve enteresan sonunu da çok beğenirdim herhalde. son sahnede sislerin dağılması filmin vasatın altına göçmesini sağlıyordu.
yarım saat kadar izledikten sonra * dayanamayıp kapattığım film. buram buram silent hill özentiliği de var.
''bu kadar da olur mu canım'' diye yorumlanacak finale sahip film. stephen king'in sinemaya en iyi uyarlanmış filmlerinden biridir.
Sosyolojik bir kitap ve filmdir. ikisine de sadece korku faktörüyle yaklaşırsanız, boş şeyler alırsınız bunlardan.
(bkz: Stephen King)
muhteşem bir frank darabont filmi daha.. hakkında yapılan kötü yorumlara anlam veremediğim film ayrıca.. film, olası bir korku anında, dar bir alana kısılıp kalan insanların ruhsal değişimini konu alıyor. aynı zamanda birkaç yaratık göstermeyi de ihmal etmiyor. izleyici etkisi altına almayı çok iyi başarıyor ve sıkılmadan sonuna kadar izlenebiliyor. final sahnesi de bir o kadar başarılı. kesinlikle izlenmesi gereken bir film kanımca.
çoook kötü bir sona sahip film.
önemli uyarı
çatır çatır spoiler ve agresivite içermektedir
stephen king uyarlaması seyretmekten kesinlikle kaçınılmaya karar verilmesi gereken filmdir. hatta filmin sonunda ne stephen amca, ne senarist, ne de uyarlamayı yapan şahsın ecdadından kimseyi bırakmayacak kadar sinir edebilir cinstendir. okurken nispeten okuyanın hayal gücüne bırakmış olsa da seyrederken "ya bi gidin işinize, ömrümü yediniz" filmi bile olabilir. lakin belirtilmeden geçilmemesi gereken konu, insanların süreçler dahilindeki psikolojik değişimi seyre değer kılabilir filmi. gene de ömrünüzden, paranızdan, zamanınızdan yemeyiniz,geziniz, gezdirinğiz... cinsinden filmdir.
--spoiler--

evangelistleri öven filmdir.*
o yobaz kadın ne dediyse çıktı. gece gelecekler dedi, oldu. gelip bir kişiyi öldürecekler dedi, o da oldu. tanrı bizi sınava tabi tutuyor burada beklemeliyiz dedi, öyle olması gerektiğini anladık film sonunda. hatta bi ara kadının üzerine böceklerden biri kondu, kadın ise tanrım benim canımı senden başkası alamaz tırı vırılarından birini edince böcek uçtu gitti. valla ben öyle anladım başkası böyle anlamadıysa şaşırırım valla.

--spoiler--