bugün

marjinal olmak adına yapılan eylemdir. entel dantel ve ne anlama geldiği bilinmeyen kelimelerle anlatım zenginleştirilir. bunu yapan tipler az değil. adamın yorumuna bir bakıyorsun, "lan başka filmi mi izledik acaba?" diye söylenmeden edemiyorsun.

mesela filmde baş kahraman yoldan geçen birine saati soruyor. adam saat neyse söylüyor. bizim eleman orada ince bir detay yakalıyor; bilmem kimin bir şeyine selam çaktı diyor.

daha başka efendim; filmin durağan olduğu ve tam 8 dakika hiç konuşma olmamasını konjonktürel olarak değerlendirdiğinde toplumun retrospektif dışa vurumunun aile üzerine yansımasını gözlemliyormuş da sonra filmde hiç konuşmayan kapıcı, bu realitede kendine yer bulmaya çalışan ve bu acımasız dünyanın yadsınamaz korografisine spiritüel bir figuranmış.. olay kurgusunun diyalektik bağlamda ana karakterin mantıksal süzgecinden geçirildikten sonra 5 dk. sıcak bekletip, imgelerin bir tesbih tanesi kıvamına geldiği anda servis edilmesi filmi gerçekten distinctive kılıyormuş...

farklı olacak ya; herkesin beğendiği filme bok atıp, çoğu kişinin izleyip geçtiği filmlere de bokunu çıkarırcasına anlam yükler bu insanlar.
ben bu işi anlamıyorum arkadaş! film olur, başka herhangi bir şey olur... bence bi insan hemen hemen baktığı odun hakkında bile "nasıl da kahveye çalıyordu rengin gün dönerken beyaza..."vari yorumlar yapıyorsa ortada bi dandiklik var demektir. koşar adım uzaklaşmalı öylelerinden. en azından ben öyle yapıyorum.
kimileri bal, süt, yumurta üçlemesine sıradan der. masumiyet'e, kader'e sıradan der. şüphesiz ki onlar sıradan insanlardır. her bokun marjinal olduğu bir yerde sıradanlık marjinaldir. ve marjinal olmak güzel bir şeydir. uçmayın ama lan.
Durduk yere başkasına anlatıp, filmin yeniden izlenmesine neden olacak anlamlı anlamsız film izleme metodu (bkz: her enryden derin anlamalar çıkarmak)
seyircinin yorum hakkıdır. seyirci filmi izlerken yönetmenin, senaristin öngörmediği, hiç düşünmediği yorumlara, anlamlara da ulaşabilir. sanatın bir hoşluğu da budur. sonuçta eser yönetmenindir, senaristindir; ama bir kez genel gösterime girdikten sonra bir bakıma da kamuya mal olur. yanılmıyorsam altın portakal ödüllerinde bir yabancı jüri üyesinin yaptığı hoş yorumla; "filmler düşler gibidir, herkese aittirler."

tabii bütün bunların yanı sıra, kendimi göstereceğim diye, millete hava atacağım diye artistlik yapmanın gereği yoktur. film, tadı çıkarılarak, entelektüel keyfi alınarak izlenmeli; şov yapıp insanlara "uu, ben böyle entel bir adamım" diye hava atıp kendini kasmak için değil...
hayalgücü geniş olan birinin yapacağı eylemdir.