bugün

- isim hafızamın olmadığına görsel hafızamın olduğuna ve o yüzden gördüğüm insanlara "ben seni bi yerden çıkarıcam ama" gibi baktığıma inanıyorum.
- bazen insanların hatalarını görmezden geldiğimiz için mi bu kadar çok arkadaşımız ama aynı zamanda bu kadar az dostumuz var diye merak ediyorum.
- hande yener mi demet akalın mı diye sorduklarında hande yener diyorum. hatta bazen hande yener şarkısı bile dinliyorum.
- fear of the dark'ı canlı versiyonunu dinlemeye öyle alıştım ki orjinalini artık dinleyemiyorum.
- no more lies'in introsu o kadar muhteşem ki sözlere hiç girmesin istiyorum.
- piyango bileti aldım, ikramiye bana çıksın ilk iş fizy'i açtırcam.
bazen canım anlatamdığım şekilde yanıyor. hani ruhunun yara alması gibi; görünmez ama sahip olduğumdan emin olduğum ruh yaralarım var, birde anlayamadığım insanlar... bazen karşısına geçip ne yapıyorsun sen demek istediklerim oluyor, dürüst olcaklarından emin olsam ve yapabilsem bunu keşke; ama biliyorum dürüstlük ölü diller gibi yok oldu elimizde sadece eskilerden örnekler var. işin kötü kısmı bunu yazarken hala bu kişilerden birinin paylaştığı müziği dinliyorum ve uyuşur gibi üzülüyorum.
25 dakika olmuş buraya gelip "ayyhhh hayat çok kötüü yeeaa" diye sızlanan ergenler doluşmamış.

hadi olum, boş bırakmayın. hee tamam tamam sevgilinden ayrıldın, yaz hadi.

edit: arkadaş amma çok zırlak ergen varmış ya. tamam yavrum eksileyin çok da tın haa.
nedenini bilmiyorum ama hiç mutlu olamıyorum sözlük. hep canım sıkkın hep canım sıkkın.
ekonominin güzel olduğu dönemlerde ailemden ayrı eve çıkarken annemin "sigarayı bırak" zırıltısını susturmak için "sigarayı bıraktım" yalanını söylemiş, yıllarca kendi evimde cayır cayır sigaramı tüttürmüş, bizimkilerin yanında ağzıma sigara sürmemiştim.

lakin ekonomik kriz sebebiyle yeniden baba ocağına dönen bendeniz, yeniden sigaraya başladığımıda söyleyemediğim için geceleri gizlice, götüm götüm sigara içiyorum camda, balkonda resmen lise hayatına geri döndüm.
dün ilk defa googleye 'kurtlar vadisi pusu izle' yazdım sözlük. hatta yazmadım ben sadece kurtlar yazmadan o seçenekleri sıraladı benim için ve ben seçtim. neyse sonuçta onu bu işe alet ettim ama ne yapayım facebookta bir arkadaşım 106. bölüm fragmanını paylaşmıştı ve orada mematinin çocuğu ölmüş onun cenazesi vardı. içim burkuldu lan sözlük duygulandım, üzüldüm... öyle takipçisi filan da değilimdir bu dizinin senede 2-3 bölüm ya izlerim ya izlemem ama onu öyle görünce bende bir merak uyandırdı, yüreğim yumuşadı açtım izledim, hoşuma da gitti hani ama sonu hakikaten yürek burkan cinsten. ağlayamadım ama sözlük, belki ağlamak için izledim ama o kadar da yumuşamıyor artık yüreğim. ha unutmadan 106. bölümü de izleyeceğim hatta resmen merak ediyorum.
bazen bu başlığa girdiğimde, depresif yazıları okuyunca, sırf hallerine üzüldüğüm ve belki birazcık mutlu olurlar diye düşündüğümden, yani sırf acıdığımdan artı oy veriyorum. sanırım bana da yapılıyor bu şey. o yüzden artık depresif yazı girmemeyi düşünüyorum.*
çirkinim lan ben galiba.*
dayak yemenin çekici olduğunu farkettim .. mor ve ötesi gözler, patlamış bir dudak yakışıyor kimisine. Keşke bidaha dövseler be sözlük*
- hemen çıkıyosun evimden! duydun mu beni? yeter artık. canımdan bezdim. bir daha da bekara ev verirsem ne olayım. bu ne kardeşim, ben her hafta so ......

sesler giderek azaldı. kapının önünde güneşte göğermeyi bekleyen domates gibi kalakaldım, gözlerim göt kadar tavan arasının karşı penceresinde. yağan yağmuru izleyip bir süre sonra eşikten içeri girmek üzereydim ki kulaklarımla ilişkiye giren o ses yeniden yükselmeye başladı.

- osman abi'ni çağırıyorum, hatta polis çağırıyorum! hemen defolun evimden! çık çık çık çık. hemen çık git, eşyalarını da topla git nereye gidiyosan, yeni kiracıları aradım, yarın geliyorlar.

şaşkınlıktan lahana turşusuna dönen suratımla bütün sakinliğimi korumaya çalışıp kadının eblek eblek yüzüne bakıyordum. rahatsız oldu bu durumdan ve haliyle bütün çingeneliği ile bağırdı.

- ay yosmaya bak bi de cevap vermiyo!

iç ses: yosma? yeni kiracı, ev, kış, yağmur, parasızlık, işsizlik.
bir flashback 2 saat kadar öncesine gittim. kapı çaldı.
- efendim abla?
-apartmanı yıkıcaz, gelin alt kattan ben orta kattan sende burdan başla da bitsin hemen. kapının önünü yıka bari.
- bari? ıhımm neyse abla yıkarız da annem var içeride, 1 saate gidecek, muhabbet ediyoruz, sen burayı bırak, ben annem gidince temizlerim.
- mınıhdhlsfbfsşngrjeboqngw.
- anlamadım abla bir şey mi dedin?
- hdbjhsşlmsn.... (ses yine uzaklaşır...)

1 saat sonra gönderdim annemi memlekete. üzülmemesini, her şeyin yola gireceğini söyleyerek rahatlatmaya çalıştım ama ana yüreği işte, ağlaya ağlaya bindi otobüse.

gözlerimde o an yanan ateşi görmenizi istemezdim. zira çok çirkinleşiyorum sinirlenince. her neyse olay anına dönüyorum:
- senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor herhalde? yosma senin anandır! terbiyesiz. üç tane mermeri yıkamadık diye mi yapıyorsun bunu? kendi evini temizle, yukarıya kadar çıkıyo evinin kokusu. her gün buram buram bok kokuyo! git osman abi'yi çağır, hatta polisi çağır amk. insan mısınız lan? kapı önü süpürülmedi diye kış günü sokağa mı atılır kiracı. sana ne arkadaş, kendi evimin önü. her ay tıkır tıkır kira almayı biliyosun göt kadar eve.
- (bir çığlık) ayy komşulaaarrr! yetişin, yetişin ölüyorum. ver anahtarlarımı, giiiitttt, bla bla bla....
- merak etme. bu saatten sonra senin evine sıçmam bile.

kapıyı kapattım. orda kapının önünde saatlerce bağırdı. içeri geçtim. 1.5 saat içinde bütün eşyaları topladım. bir arkadaşı arayıp taşınacağımı yardım edip edemeyeceğini sordum. başta işim var çişim var falan dedi ama cebimdeki son 20 liranın sahibi olacağını söylediğimde çişini pantolonuna bırakıp geldi hemen. çıkarken evden anahtarları hatice denen kevaşenin götüne sokmak geldiyse de içimden, sakin(!) bir şekilde kucağına fırlattım. bir sokak ötede başka bir arkadaşımın oturduğu apartmanın sığınağına eşyalarımı koydum. elimde valizim, düştüm yollara. tek yıldızlı bir otel olan yıldız otelde bir oda tuttum. sahibi eski bir müşterim. durumu anlattım, bir süre idare edebileceğini söyledi. umarım samimidir söylediklerinde.

işte böyle... işim yok, evim de. param hiç yok. ve dostum da...
ve hayat bir mfö şarkısı şu an: hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu...
kardan adam olur benden adam olmaz.
bir ceylan daha bıraktım kıyamadım çünkü yakaladım ama zevk için oynamak istemedim...
hayatımda hiçbir zaman bu yaz yaşadığım kadar felaket yaşamadım. neresinden başlasam bilmiyorum. aslında 2 yıl öncesinden bu yaza kadar uzanan bir yolculuğun son noktasıydı. cidden neresinden başlasam elde kalır. hangi olayı yazsam felaket diye sıralamada hepsi birbiriyle yarışır birincilik için. bu yüzden 2010'dan nefret ettim. hiç sevmedim. aslına bakarsan 2008'den beri hayatım olumlu giden hiçbir şey yok en azından ben göremiyorum. artık öyle bir duruma geldim ki canımı hiçbir şey acıtmıyor. şimdi kanser olduğumu öğrensem, üzülmem ve yatağıma uzanıp usulca azrailimi beklerim. bazen insanlar neden bu kadar karamsar olduğumu soruyorlar bana. yaşadıklarımı bilseler intihar etmediğim için şaşırırlar. hayat beni gerçekten yordu. 24 yaşındayım ama ben çoktan mezarda çürümeye başladım. nefes aldığım için yaşadığımı sanıyorsa insanlar onlar sadece bir ilüzyona aldanıyor.
* yarın matematik sınavı var. bu yüzden 8 saattir gözüme uyku girmedi. yani bütün gece ayaktaydım. baktım olmuyor bari entry gireyim dedim.
* beni hiç tutma sözlük; çok doluyum. uzun yazdım bu yüzden.
bu gün bir felsefe platformuna gittim. hayatımda ilk defa gidiyordum çok heyecanlıydım.
platform "takev"de yapılacaktı.
ama içten içe korktuğum şey başıma geldi.
"siyaset konuşmak"
takev'li kızın biri çıktı ve yok efendim militarizm, zorunlu askerlik, kürtlerin kendi dillerinde eğitim görmesi....'den dem vurdu...

ve o anda her şey patlak verdi!
* etraf birbirine girdi.
* sinirden 1 saat boyunca titredim.
* bir öğretmen, öğrencisin davranışları yüzünden salonu terketti.
* kızın biri çıkıp "ben kürt'üm çok 'kırıldım.' burda beni çok aşağıladınız." diye ağlamaya başladı.
benim babam da kürt ama ben söylenenleri kafama o kadar takmıyorum sözlük.

böyle olacağı baştan belliydi. siyaset konusunda herkesin kendi fikri vardır.
mutlaka bir fikir diğer fikre muhalefettir.
felsefe platformu "ayar verme" yarışına döndü!

her şey o siyasetten konu açan kız yüzünden oldu. o o.'yu bir bulsam yeminlen elimde kalacak! **
4 yıl önce ayrıldığım eski sevgilimden ah aldığım için pişmanım.*

not:ayrıldığım için değil,ayrılık şeklinin kötü olmasından aldığım ah.
ben bugün sıçtın mavisini gördüm sözlük. özlememişim.
paul ricoeur sunumum var ve hiçbir şey anlamadım adamdan üstelik sunuma bir saatten az bi zaman kaldı. çok korkuyorum sözlük.
küçük bi köpeğim var, 5 aylık. pek küçük sayılmaz ama neyse. demin onun mamasından yedim biraz. ciddiyim güzeldi.
bir karıncayı evlat edindim kendime. beni her görüşünde sevgiyle antenlerini sallıyor, toz şeker yiyoruz beraber.
geçen gün başım çok ağrıyo diye doktora gittim. beynim büyüyomuş kafama sığmıyomuş. doktor ilaç verdi bana kafam büyüsün diye.
kız arkadaşımdan ayrılmaya tırsıyorum.
(iyi bok yiyorum)
Kendime soru sorarmış gibi başlık açıp,bide kendim cevap verince,sözlük yazarlarından aldığım şahane mesajlar oldu.
(bkz: sazan)
en uzun, zamazingolu, ağdalı aforizmatik sözleri, hatta kimlerin söylediğini, okuduğum yeri ya da sözü nereden öğrendiysem o ayrıntıyı, verebilen ben; iş atasözlerine gelince sapıtıyorum.

en basit atasözlerini bile yanlış söylemekte üstüme yoktur. kendimi atasözsavar ilan ettim yıllar önce.. ama hala ve hala nasıl oluyor anlamıyorum ama yanlış söylemeye devam ediyorum.
örnek vermek gerekirse; ıslanmışın ıslanmaktan korkusu olmaz.
ya da keskin küp kişiye zarar.. (örnekleri çoğaltmak mümkün ama sanırım yeterli...)

gibi abuk bir atasözü duyarsanız bilin ki ben oralarda bir yerdeyim.

edit: atasözlerinin orjinal halleri
(bkz: ıslanmışın yağmurdan korkusu olmaz)
(bkz: keskin sirke küpüne zarar)
hayat kısa, tadını çıkarın !
mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .
ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi, kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ? ben öyle yapıyorum.

"dünya üzerinde zerafetle, sevgiyle ve neşeyle yürüyorum.*
güncel Önemli Başlıklar