bugün

Ekşi sözlükte ateist yazarlara eksi oy vermekten büyük haz alıyorum.

(bkz: ekşi sözlükte çaylak olmanın faydaları)
pek bi itiraf gibi olmayacak ama, yavaş yavaş bana takmış birinin olacağını düşünmeye başladım. çünkü peynirciksin dogum gününü kutladıgım entry'de bile eksi oy almışım. harbiden kimseye bir şey yapmadım ama biri benle fena ugraşıyor sözlük.
itiraf ediyorum deli gibi ateşim var dün gece ikiden beri yatağın içindeyim bi allah'ın kuluda gelip nasısın demedi ulan.
itiraf ediyorum; hayko cepkin ile ilgili olumsuz yazan yazarlara eksi oy veriyorum.
kimsenin bilmediği grupları dinliyorum tribi yapan gençlerden biriydim.
o grupları ara sıra hala dinlerim.
*
itiraf ediyorum ben 1995'liyim.
(bkz: 1995 doğumlu olmak)
itiraf ediyorum, facebook tan nefret ediyorum.
kpss'ye mi girsem yoksa erasmus'la yurt dışına mı gitsem bilemiyorum sözlük. bir yanda altı aylık bir eğlence varken, diğer tarafta da geleceğe yönelik bir adım. yolumu seçemiyorum, yine düşünüyorum, düşünüyorum...
an itibariyle murat bardakçıya mail yazdım ve pelin batunun hangi dekoru temsilen proğrama katıldığını sordum. umarım mail diğer mailler arasında kaybolup gitmez...

ha mail adresi: tarih@haberturk.com

siz de yazın.
şu sıralar rnb dinlemeye başladım. normalde nefret ederim. hele kanye west. ismini duymaya dayanamadıgım adamı dinlemeye başladım. yemin ediyorum placebo yu, u2 yu filan özledim. ama kanye'nin bazı şarkıları da çok güzel be sözlük. kendimden utanıyorum bu yüzden. *
otobüste ayakta yolculuk yapmaktan bacaklarım futbolcu bacağı gibi oldu.

(bkz: sözlük şu an ağlıyorum biliyor musun)
her başlıkta başka bir anlam, başka bir çelişki, başka bir ayar arıyorum. ama ayarın dozunu kaçırmamaya çalışıyorum. hani futbolda var ya; tatlı sert, aynen öyle! hep şu kendimi zeki gösterme çabalarım... babam çocukkenden beri beni hep öğretmenlerime överdi; "yok böyle zeki, böyle çalışkan" diye. ondan geliyo bunlar başıma sanırsam...
nakata'nın bir itirafı var.
(bkz: #6348949)
şu yaşima geldim hala yeni aldığım ayakkabılarımı uyuyana dek çıkarmıyorum sözlük. utanıyorum walla şimdi ya kapı çalarsa birisi gelirse die. çok hızlı olmam lazım sözlük çoook.
"doğru kız" olarak düşündüğüm eski sevgilim or.spunun teki çıktı. kendimden utanıyor ve nefret ediyorum. yine bol sövmeli ve huzursuz, melankolik günler beni bekliyor.

bazen çok geliyor bana bazı şeyler.. dayanma sınırlarımı zorlamak istemiyorum! o sınırları geçersem kendime ve başkalarına neler yapabileceğime dair en ufak bir fikrim yok çünkü!
şu fb gs maçları beni çok geriyor sözlük. normal şartlarda valla billa hiç bi tarafıma takmıyorum fb'ye yenilmeyi avrupa'da sayılı takımlardan biriyken. ama şu fenerlilerin diline vurmuyor mu aylarca, inan ki bu görmemişliklerine sinir oluyorum. şu maç bi bitse lan!
karanlık bir yolda çıkmaz bir sokağa saptım sözlük. ne o çıkmaz sokaktan geriye dönmek istiyorum ne de olduğum yerde kalmak.
her haltı biliyormuşcasına konuşan insanlardan uzaklaşıp nasıl mutlu olunabileceğini bilen insanlarla, gülümsemeyi öğrenmek istiyorum. ben içten, sevgi dolu, şefkatli ve titizken nerde yaptıysam hatayı, hata yapmamayı dilemek değil yaptığım hatanın nedenini anlamak istiyorum.

neden ve niçinler delirtir insanı. itiraf ediyorum sözlük bu iki kelime benim tasvirim. mutluluğa bu kadar yakınken ve mutluluğu bu kadar çok arzu ederken bütün bu olanlar neye delalet anlam veremiyorum. oysa her insan gibi bende sadece huzur istemiştim. belki aç gözlü ve bencil olduğum tek hede sevgiydi... belki de doyumsuz geldim birilerine. ama tek isteğim şu zamanda cinselliğe gömülmüş çeyrek sevgi aramak değil, antika ve saf sevgi bulmaktı.

peki ben şimdi neresindeyim bu yolculuğun ve ne kadar kaldı bitmesine. fark ediliyor yüzlerce gününü geçirdiğin sevgilinin gidiş tarihi. tükenen sevgiyi hissetmenin acısı ancak bu kadar koyabilirmiş bir insana. alışkanlık ve bağlılık bir yana, bu kadar güzel birşey böyle ucuzca tüketilmemeli...

işte şimdi o girdiğim çıkmaz sokakta aptal bir aşığın ayılma anındayım. ne gözlerim açılsın istiyorum başka bir dünyaya, ne de şuan ki sersemliği yaşamak istiyorum.

itiraf ediyorum sözlük tüm bu saçmalıkların sorumlusu benim. herşeyi ben yaptım ve kaybettim. akbabalar dolaşmaya başladı etrafımda, iğrençlikler, seviyesizlikler. ama dedim ya benim isteğim yarı yolda baygın kalmak değil sadece gülümsemekti. önümü göremiyorum sözlük ve herşeyden önce çok yoruldum. *
(bkz: itirafım var benim bu kadere)
annemle çeyrek altın gününe girdim sevgili sözlük. işin acı yanı ben gönüllü oldum. için için yıkılan karizmama besteler yapıyorum şimdi.
aşığım evet hem de deliler gibi. ama ne işe yarıyor.hiç bir işe. o yanımda mı? hayır değil nerde olduğunu bile bilmiyorum. kavgalı bir şekilde ayrılmasak yalvarırdım geri dön diye ama gururum el vermiyor. ayağı kırılmış diye duydum en son bir geçmiş olsun mesajı attım ve benimle birden gayet samimi konuştu.anlam veremedim ama çok mutlu oldum.ben kısa cevaplar verdikçe o muhabbeti ilerletmeye devam etti.şaşırmıştım canımlı cicimli konuşmalar falan artık iyiden iyiye gerilmiştim ancak havalarda uçuyordum.ben de iyice şımarmış ve samimileşmiştim. 5.-6. mesajın ardından bir mesaj daha, okudum ve çöktüm.şöyle yazıyordu "pardon ben seni başkası sanmıştım kusura bakma bb" o an ölmek istedim evet ölmek. bir insan bu kadar mı küçük düşürülürdü. hayır bu olamazdı. işte o günden beri ben içimdeki bütün duyguları bastırdım ve dünyanın en mutlu insanı gibi davranmaya başladım. hep gülüyorum. hatta o günden beri onunla ilgili tek bir entry bile girmedim oysa bu benim en büyük zevkimdi. bunu bile yapmadım. ancak 5 dk kadar önce bir anda nasıl geldiğini anlamadığım bir ağlama krizi geldi ve çok değil sadece 1 bilemedin 1 buçuk dakika nefes bile alamadan ağladım bağıra bağıra masa klavye üstüm başım o 1 dk içinde sırılsıklam olmuştu ve rahatladım. daha mutlu değilim ama bir kuş kadar hafifledim. haftalardır içimde tuttuğum o bastırdığım duygular daha fazla direnmedi ve bir anlık beni ele geçirdiler. iyi ki geçirmişler. insan içine atınca daha fena olur derler ya.. evet daha kötü olurmuş. ama ben yine de mutluymuş gibi gözükmeye devam etmek zorundayım. kendim için bunu yapmalıyım.bu arada onla tanışmamız 1 seneyi geçti bugün. çok garip geliyor. hayır ağlamıyorum gözüme birşey kaçtı. vur vur acımıyokiii hayır kalbime de birşey olmadı az önce kapıya çarptım. sağol sözlük.
bugünkü derbiyi izlemek için gelen komşumuzun oğlunu her an öldürebilirim. fener gol attıkça böğürürcesine seviniyor, vallahi döverim. yavaş gel lan sülalece galatasaraylı ailenin yanındasın. yüzüne söyleyemiyorum tabii. misafir ne de olsa.
epiphone les paul gitarımı üstüne düşerek ben kırdım, üzgünüm sözlük *
valla ne yalan söyleyeyim sözlük, bir an düşündüm galatasaray'ın fenerbahçe'yi kadıköy'de gerçekten yenebileceğini. allah belamı versin.
itiraf ediyorum.saati geri almayı unuturak işe gitmek için bir saat erken kalkan, 20 dk servis bekleyen, etraftaki değişikliğin farkına varamayıp en son bir pastanede saati sorup dumur olan, yapıcak birsey olmadığının farkına varıp eve gelen, bu saattede sözlüğe yazan akıllı kişi benim.(ama çok dokundu be)
özlüyorum.. bizimkilerle nevizadede içip muhabbet etmeyi, maç seyretmeyi, caddebostan sahilde güneş batarken hendrix ve iceberk'le iki bira atmayı, halı saha maçlarını, annemi, babamı, kardeşimi.. evimi özlüyorum sözlük, istanbul'u özlüyorum. martılarını, vapurlarını, ayakkabı boyama hikayesine para koparmaya çalışan serserisini, kız arkadaşınla yürürken laf atan hanzosunu, belli bir saatten sonra neredeyse her sokakta dadanan tinercisini, itini, kopuğunu bile özlüyorum. çünkü o benim şehrim. ben orada dünyaya geldim, orada konuşmayı, yürümeyi, bazen yürümeden önce koşmayı öğrendim. o bana çelme taktı, ayağa kalkmasını öğretti. o boynuma bıçak dayadı, paranın değerini tekrar gözden geçirtti. o bana öğretti aşk acısını, kendini kullandırmamasını. dövdü, işkence etti, kullandı. sevdiğim şeyleri elimden aldı. ona çok kızdım, nefret ettim. ama vazgeçemedim, vazgeçmem. o benim şehrim. bana ne yaparsa yapsın, yine yaslarım omzuna kafamı. istanbul benim şehrim, ve orada olmak istiyorum.