bugün

sözlük yazarlarının itirafları

özlüyorum.. bizimkilerle nevizadede içip muhabbet etmeyi, maç seyretmeyi, caddebostan sahilde güneş batarken hendrix ve iceberk'le iki bira atmayı, halı saha maçlarını, annemi, babamı, kardeşimi.. evimi özlüyorum sözlük, istanbul'u özlüyorum. martılarını, vapurlarını, ayakkabı boyama hikayesine para koparmaya çalışan serserisini, kız arkadaşınla yürürken laf atan hanzosunu, belli bir saatten sonra neredeyse her sokakta dadanan tinercisini, itini, kopuğunu bile özlüyorum. çünkü o benim şehrim. ben orada dünyaya geldim, orada konuşmayı, yürümeyi, bazen yürümeden önce koşmayı öğrendim. o bana çelme taktı, ayağa kalkmasını öğretti. o boynuma bıçak dayadı, paranın değerini tekrar gözden geçirtti. o bana öğretti aşk acısını, kendini kullandırmamasını. dövdü, işkence etti, kullandı. sevdiğim şeyleri elimden aldı. ona çok kızdım, nefret ettim. ama vazgeçemedim, vazgeçmem. o benim şehrim. bana ne yaparsa yapsın, yine yaslarım omzuna kafamı. istanbul benim şehrim, ve orada olmak istiyorum.