bugün

sabah vuku bulan şeçere bildiriminden beridir pc kasıyor hayrola.*
orta ucte arkadasin ewine gidip babasinin taa miladdan önce kalma sarabini bitirmistik. ufagiz daha agzimiza alkol koymamisiz bide gittik babasinin buzdolabindan rakisini aldik üstüne onu içtik. daha sonra otobuse bindim eve gitmek için soguk bi hava vardi. midem bulanmaya basladi. agzimi montun bilek tarafina dogru koydum ve iceri dogru kusmaya basladim. dirsegimden baslayan kusmuklar omzuma ordanda assagiya dogru gitti. $u an 23 yasindayim ve yaklasik 8 - 9 sene oldu. alkol içilen ortamda direk o olay aklima geliyor ve ilk günkü gibi tiksiniyorum.
* ismail yk - bombabomba.com (ben daha bir şey demiyorum).
- böceklerden korkup, sinek ilacı ile öldürdükten sonra üzülüyorum.
- bir bayan olarak bayanlarda ki tek taş takıntısını hala anlamamış olup, nasıl o taşı çıkaran köle çocuklara üzülmeyip, gerile gerile gezmelerine acayip sinir oluyorum.
- müzik dinlemeden uyuyamıyorum.
- vücudumda en sevdiğim yerlerimden bir tanesi ayaklarımın altı.
- çocukken üzerine tuz atarak öldürdüğüm salyangozlara hala aklıma geldikçe üzülüyorum.
- sarhoş olunca sızmak yerine genelde koşuyorum.
- sırf çocuk yapmak için evlenenleri anlamıyorum. madem gerçekten çok sevdiğin için evlenmiyosun, nasıl o insandan çocuk yapıyosun aklım almıyo.
- yalana tahamül edemiyorum. ne kadar sevdiğim bir kişi olursa olsun anında soğuyorum.
- bişileri beklerken kafamın içinde okuduğum kitapları canlandırıyorum.
- kitapların kırıştırılmasına, karalanmasına, kıvrılmasına uyuz oluyorum.
- muhalefet olma huyum var.
ailem ve yakın çevrem açısından zor, kendi açımdan 'hayatımın en eğlenceli bölümü' olarak tanımlayabileceğim bir çocukluk geçirdim. 3-4 yaşında orda burda annemle babamın cinsel hayatını anlatmamla başlayan bu süreç, 7 yaşında; okumayı öğrenir öğrenmez, yan komşumuzun evine "kocan seni aldatıyor" yazılı bir mektup göndermemle hız kazandı. 8 yaşında, babamın erkek kardeşinin evleneceği kızcağza "aynı türk filmlerindeki pavyon şarkıcılarına benziyosun" dedikten sonra annem tarafından okkalı bir tokata maruz bırakılmış olacağım ki bu süreci sonlandırmaya karar verdim.

çok çok çok küçükken, bir de hayali arkadaşım vardı alex adında. psikolojik sorunları olan küçük bi' kız değildim, şizofreniyle de alakam yoktu. sadece kendi kendime konuşmaktan zevk alıyordum. sonra bir film gözüme takılmıştı; filmdeki kız da aynı benim gibi kendi kendine konuşuyordu ama bi fark vardı. benim konuşmalarım bir kişiye ya da kişilere yönelik değilken filmdeki kız hayali arkadaşıyla iletişim kurmayı tercih etmişti. işte o an kendi kendime konuşmaktan zevk alma olayını 'hayali arkadaş' boyutuna taşımaya karar verdim. filmdeki kızın hayali arkadaşının ismi vardı, bende alex ismini uyduruverdim. ve evet, hayali arkadaşım alex'i annemin gözüne gözüne sokmalıydım.

-:anne
+:anelia

-mucuk. iyi geceler anelya.
+sanada anne. ışığı kapatma ama, korkuyoruz biz gece.
-korkuyosunuz?
+hıhı. alex sevmiyor karanlığı.
-alex?
+yanımda işte anne. bide soruyosun ya. görmüsun sanki.
-ekreeem.. koş bu kız neler diyor böyle?!!

kadıncağzın gözü sağirmeye başladı, elinin ayağının titrediğini hissettim, ama eylemlerime devam edecektim..

+aneliaa yemeğe gel hadi.
-aa balık yapmışsın ama, alex sevmiyor balık. ben yiyorum, o ööyle bakıyo. ıı yok gelmicem.
+?!?!

alex'le arkadaşlığımızın sonraki evrelerinde, özellikle annemin yanında, alex'ciğime bugün ne giysem, alex dışarı çıkalım mı, alex acıktın mı, alex uykun geldi mi vs. sorular sorarak annemi tedirgin etmeyi tercih ettim. alex gözüne batmasın diye, yemeğimi de güzelce yiyor, erkenden uyuyor, annemi de üzmemeye çalışıyordum. annem de alex'in bana olumlu şeyler kazandırdığını düşünmüş olacak ki alex'le ilişkimize ses çıkarmıyordu. taa ki bir gün anneciğimin elektrik süpürgesiyle odama yaklaşmasına kadar. annemi öyle görünce "anneeee alex uyuyor, odamı süpüremezsin!" şeklinde bağırmam bardağı taşıran son damla oldu. alex'le arkadaşlığımızı basit bir çocuk oyunu olarak gören annem işin ciddiyetini anladı:

+bu evde alex ismi geçmeyecek bi daha! duydun mu? o kadar!
-ama olmaz ki. ben hamileyim, gidemez ki o.

annem zavallı, dondu kaldı karşımda. kolay olmuyor tabi 5 yaşındaki kızının hayali arkadaşından hamile kaldığını iddia etmesi..

+hamilesin? alex'ten..
-eveet. tamam, alex'i istemiyor olabilirsin ama bebeğimi babasız büyütemem ben. kusura bakma. gerekirse evi terk ederim!
+....
-bak ama dikkat ettin di mi. sen bana hamileyken yemek yiyomuşsun ya hep, bende iyi besleniyorum. tabağımdakileri hep bitiriyorum. güzel güzel uyuyorum, ağır kaldırmıyorum...

konuşamadı kadın, cümleleri toparlayamadı..

velhasıl kelam, hayali arkadaş masalım psikiyatri servisinde sona erdi. o aralar pek bi ihmal ettim alex'i. küstü sanırsam, o günden beri aramıyor beni.
itiraf ediyorum:

-küçükken arkadaşlarıma kanserim diye yalan söyledim ve acıtasyon yaptım. üstelik hiç de kısa bir süre değildi. herkes hastahanelik olmuştu üzüntüden. tanrım psikopat mıyım?
-tam bir teknoloji özürlüyüm. msnde benden başka fotoğraf ve müzik gönderemeyen biri var mıdır merak ediyorum...
-''müsait bir yerde indirebilir misiniz?'' diye soramayanlardanım.
-havuzdan çıkarken zayıf görünmek için göbeğimi içime çekerim.
-beni sevmeye çalışan bir turistin azgının içine kusmuştum bu bende derin psikolojik yaralar bıraktı turisti düşünemiyorum bile...
-çikolatamı kimseyle paylaşmamak için her tarafını yalarım. * *
-sağımı solumu hala karıştırıyorum.
-ayrıca ben bir sinestetiğim.
bazen buluttaki başlıklar o kadar saçma oluyor ki kendimi bu başlıkların üzerini sağ tıklarken buluyorum. tabi sil tuşu olmuyor.
bugun kendini ünlü bir oyuncu zanneden ama ne yazık ki ünlü olmanın sadece cilası yiyen ama zerre kadar yeteneği olmayan bir oyuncuya man muamalesi yaptim ve ağir tasitlar sağdan gider düsturunu manda muamelesi yaparak hatirlattim.

(bkz: senin kıcını keyfini mi bekleyecem su aygırı)
(bkz: her yazarı kız sanmak)/sananları yadırgarken, her yazarı kız sandığımı ufaktan hissediyor gibiyim sanki. *
(bkz: sevgilimden ayrılalı çok oldu)
"her şeyi bırakıp gitmek çok ama çok zor."
kızgın olduğum zamanlarda o konunun çabucak kapatılmasını istiyorum aksi takdirde kalp kırıyorum ama bu olayı en yakın arkadaşım bile çözemedi. üstüme üstüme geliyor. olayın tepesinde falan patlayacağı yok, konuyu kapatsın yeter. bahsetsin sahip olduğu dutluktan, vizelerden, ne bileyim farklı şeylerden. ama ben kaçmayı seviyorum, o kovalamayı seviyor. illa ki o konudan bahsedecek.
*
onunla başım dertte
ne yapsam bilmiyorum
kalbimden bir parça
söküp atamıyorum
*
önemli itiraf: beni anlasın diye yazdım. n'olmuş? *
sözlük! milleti eleştiriyorum, diyorum ki: 'arkadaşınla aran mı bozuldu git telefon et o da olmadı msn var yahu sözlüğe neden yazıyorsun, üstüne bir de arkadaşın sana cevap veriyor sözlük üstünden. cık cık... olmaması gerek.' falan fıstık...
aynı haltı bugün ben yedim, çok zevkliymiş.
çok yalnızım.. itiraf değil aslında bu, acı gerçek..
deneme bir ki... * *
#5019462
içim bomboş sözluk ne sevinç var nede huzun.
bazı show programlarında dans eden kızların ileride ne olmak istediklerini,ideallerini hep merak ederim.

mağazada alışveriş yaptığımda kabinlerde pantolon denerken özellikle aynaya doğru dönmemeye gayret ederim.mağaza sahibi oraya benim de paranoyamın desteğiyle bir kamera sistemi döşemiş de herkesi oradan izliyormuş gibi hissederim.
hırslı insanları severim genelde kendimi gaza getirmek için herşeyi yaparım.
-siyasetten zerre anlamayan, amerikan başkanı barack obama'yı "aboma" şeklinde telaffuz etmesine rağmen, günde 6 saat siyaset tartışıp kafamı ziken bi iş arkadaşım var.
-saçlarımın çok çabuk uzamasından nefret ederim.
-kazanmış olsam bile her sene öss'ye girmek istiyorum. tutku oldu lan.
-12 yıllık kızının adını bilmeyen bir babam var. ulan 12 yaşında kızın var adı merve ve sen onu yıllarca "nerve" diye çağırıyorsun! işin daha acı tarafı, babamın kardeşime merve yerine "nerve" demesini bu 12 senelik süre zarfında çakozlayamamız. babam yılbaşında 5 tane milli piyango bileti alıp eve gelmişti. 5 kişilik ailenin her ferdine 1 bilet hesabı. biletlerin her birine de baş harflerimizi yazmış. ulan biletin birine bakıyorum bakıyorum, bu "n" harfi de nerden çıktı mınakoyim, bizim ailede n harfiyle başlayan kimse yok diye kendi kendime konuşuyorum. sonra sordum babama; "baba bu 'n' kimin baş harfi?" dedim. "nerve" dedi, dumur oldum kaldım.
o biletler olmasa belki de bu trajikomik olaydan hiç haberim olmayacak, hiç farkedemeyecektim.
bu sabah farkettiğim ama uzun zamandır içinde bulunduğum bir durum beni oldukça üzdü aslında. sabahları uyandığımda tüm ev ahalisini uyandıracak derecede hapşırabiliyorum. her sabah her sabah başıma geliyor bu durum. hayır ben durumdan rahatsız değilim ama hapşırma sesime uyananların, uyku mahmurluğu hala üzerindeyken bana küfretmiş olmalarını düşünerek üzüntülere gark oluyorum.

bu büyük sorunuma, en iyi çözüm yolu arayan ben, olaya bir nebze de olsa çare bulduğumu(!) düşünerek seviniyorum. sabah yataktan kalkar kalkmaz, prizde sürekli takılı olan "saç kurutma makinesine" saldırıyorum. kısa bir sürede ısınmış oluyorum ve hapşırmam kesiliveriyor. edilen küfürler de bana değil, saç kurutma makinesine oluyor. mutlu bir suratla evden çıkıyorum.
hayattaki amacımın ne olduğunu bilmediğimi fark ettim. sanırım beni en çok üzen bu durum. galiba hiçbir iz bırakmadan bu dünyadan göçmek beni çok endişelendiriyor. bir de hiçbir işe yaramayan bir insan olduğum düşüncesi... hepsi kabus gibi üstüme çöküyor. korkuyorum ben, yolumu kaybetmekten korkuyorum.
uyuz oldum sözlük. kimse benim açtığım başlıklara bir şey yazmıyor lan. ben de istiyorum benim başlığımın altında gülünsün, eğlenilsin. yeri geldiğinde kardeş kardeş top oynansın. gah at koşturulsun gah mangal yapılsın. ama yok. g.tümüzü yırtıyoruz şurda eğlenmek için ama kimsenin şeyinde değil. neden lan neden? benim de kalbim var ben de insanım lan!
yazdıkları ciddi entrylerinin sonuna "kib öptm bye" yazanlara kopuyorum sözlük. çok saçma aslında ama nedensiz bir gülümseme hali içine giriyorum. neyse seni fazla tutmayayım sözlük, kib öptm bye.
itiraf ediyorum;

itiraf ettiğim hiçbir şey gerçek değil sözlük.

al sana paradoks. ahaha. gerizekalı mıyım neyim...
trafiğin nispeten daha rahat olduğu, kırmızı ışıkta geçme ihtimali bulunan yaya geçitlerinde ışıklarda bazen örnek vatandaş olup onlarca kişi kırmızıda can havli ile kendini karşı kıyıya atarken, ben gayet sabit bir surat ifadesiyle, kurallara uyan, nitelikli insan olarak yeşilin yanması bekleyip öyle karşıya geçiyorum, kırmızıda geçenlere, aa ne ayıp, nolur 30 saniye bekleseniz, sizin yüzünüzden bu memleket böyle bakışları fırlatıyorum.

ama bu her zaman böyle mi oluyor? hayır tabiki, bazen hiç acelem olmamasına rağmen, bir sonraki ışıkta bekleyeceğimi bile bile yol boş ise, hatta boş olmasına da gerek yok, bazen arabaların önlerine atlayarak karşıya koşarak atlıyorum. yeşili bekleyen beni kınayan kişileri hiç umursamıyorum, içimdeki özgür ruhu böyle beslediğimi düşünüyorum, kendimi asi gençlik falan zannediyorum kısıtlı saniyelerde. ama hangi davranışı benimsemiş olursam olayım, kendimi feci şekilde o gruba ait hissediyorum.
ses 1
deneme 1 2

anne sana sesleniyorum, itiraf ediyorum
cep telefonumu harçlıksız kaldığım için değil, senin haberin olmadan çıkarttığım kredi kartımın üstüme yığılmış borcunun minumumu nu karşılamak için elden çıkardım, yok evet sattım olacaktı. çok da ucuza gitti biliyormusun? virüs aldı, servise yolladım, tamir olmuyor diye oyalıyordum ya seni bembeyaz yalanlardı bunlar. hatta sen iyi yeri bilemedin yapamıyorlarsa al geri kvk ya vereyim ertesi gün alırsın demiştin de utanca boğulmuştum.
bir kaç haftaya kalmaz yepisyeni telefon aldıydın ya hani rengini hiç beğenmemiştim keşke sorsaydın yani sormuş olsaydın tercihim siyahdan yana olurdu. durmadım yine yalan söyledim sana pembe yalandı bu da ''güzel anneciğim beğenmek mi soru mu bu ama cezalı sayıyorum kendimi gerek yoktu çekseydim az'' dedim ne diyeydim* bu jestine karşı utanmadım, yüzüm karardı az kaldı taş kesilecektim. bu da yetmez gibi hemen olayın akabinde ek kart çıkartmışsın ya sırf ağzım yandı diye kabul etmediydim. kredi kartı mesuliyetini taşıyamıyormuşum. en azından maaş sorulmaz o ne ayıp şey diyebilecek kadar kazancım olmalı ki sırtıma yük olmasın evet tüm diyeceklerim bu kadar huzurundan ayrılırken yanlış biliyor olduğun değil hiç bilmediğin beyoğlu pinhani konseri maceramı da gün yüzüne çıkaracağımın sözünü verip, uzaklaşıyorum.*