bugün

sokakların gerçek sahibidirler, zira ne karda ne kışta hiç terketmezler sokakları.
geceleri mahallenizde bunlardan en az 3 4 tane varsa, havlayarak kafanızı s.eceğinden, gecenin sessizliğinin tadını, hiç bir zaman çıkaramayacaksınızdır.
arada kitlenirler. su dökülünce açılırlar.
ekleme: ve ne yazık ki sokak kedilerinden bile daha çok eziyet görürler..
sokak çocuklarından farksızdır onlar. onların da evlerde bakılan, yediği önünde yemediği ardında hemcinsleri vardır; ancak onlar sokaklarda aç bi-ilaç, sevgisiz yaşayıp giderler. evinde hayvan besleyen, hayvansever geçinenler kendi köğeğine yaklaşırsa zincirle dövebilir onları, belediye her an zehirleyebilir ya da bir arabanın altında kalıp ölüme terkedilebilir; eğer şanslıysa yoksayılır sadece, görmezden gelinir. dedim ya sokak çocukları gibidir onlar da aynı...
evde baktığınız, kendi köpeğinizden artan, onun burun kıvırdığı mamalarla bile beslenilebilecek ne yazık ki aşılamaları ve tedavileri yapılmadığı için siz ne kadar besleseniz de çoğu genç yaşta ölen hayvanlardır. bir tas yiyecek verseniz peşinizden ayrılmazlar. hayatta kalma konusunda çok ustadırlar. lakin insanoğlu onlara her türlü eziyeti yapmaktan hiç çekinmez. çünkü onlar sahipsizdir. onların hakkını savunacak kimseleri yoktur genelde. bir başka insana atmaya cesaret edemediği tekmeyi bu hayvana atarken hiç düşünmez "o da bir can, o da hayatta kalmaya çalışıyor, benim ne kadar yaşamaya hakkım varsa onun da var" "bu sokakta ben yürüyorsam o da yürüyebilmeli" diye, bu insanımsı tek hücreliler. bilmezler ki o köpek, onları yalamak için dilini çıkardığı ağzını ısırmak için kullansa; ellerini, kollarını kırabilir, tekme atanı öldürebilir. bilmezler ki o hayvan, kendilerinden çok daha vicdanlıdır, çok daha sosyaldir, çok daha hazımlıdır.
bir zamanlar el bebek gül bebek bakılarak daha sonra insanlar tarafından terkedilmiş köpeklerdir.

özellikle tatil beldelerinde daha fazladır. yazın köpek alıp yazlığı terkederken köpeği de terkeden insanlar. * *
acıma duygusunu körükleyen, ne yazık ki merhamet duyulmayan köpeklerdir. çoğu açlıktan, hastalıktan, kazadan,vs ölürler maalesef. şanslı olanları barınaklara yerleştirilip biri tarafından korunur, sadakatini gösterebilir, arkadaşlık eder.
bu ülkenin geçirdiği değişimlerin sembollerinden. eskiden hemen hemen her mahallenin bir köpeği vardı. o, mahalleye, mahalle ona aitti. mahallede oturan herkesi tanır, sadece dışarıdan gelenlere havlardı. mahallede bu köpeğe sahip çıkar, beslerdi. şimdi ise o mahalle köpekleri yok artık. artık sürü halinde gezen, bir mahalleye ait olmayan, herkese saldırabilen ve çoğunluk tarafından sevilmeyen köpeklerle dolu ortalık. acaba önce insanlar mı değişti, yoksa köpekler mi?
önceleri doğal hayatın bir parçası olan köpeklerdir. durup dururken gökten inmemiştir bunlar. en az insan kadar yaşamaya hakları vardır ki bazı insanlardan daha fazla hakederler yaşamayı. onlar da bayılmaz sizin aranızda, arabaların, binaların arasında yaşamaya. ama sizler onların yaşam alanını işgal ettiğinizden onlar bir şekilde yaşamaya çalışırlar. tecavüzlere, şiddete, cinayetlere rağmen bir şekilde yaşarlar işte. sizler doğal dengeyi bozduğunuz için sürüyle abuk hastalıklardan ölürler.
insan öyle nankör bir yaratıktır ki ilk evcilleştirdiği hayvan olan köpeğe bile ihanet ederken zerre kadar tereddüt etmez.

bütün kötülüklere rağmen bu sokak köpekleri kuyruk sallayarak gelir yanınıza ki ölürken bile nefret etmezler sizden. dilerdim ki hepsi birleşip insana girsinler ama ne mümkün, kin dünya üzerinde en çok insana yakışıyor.

belediyeler vardı bir de değil mi? hah işte o belediyelerin hepsi hayvan hakları yasası gereğince sokak hayvanlarına belli bir bütçe ayırıp barınak hazırlayıp aşılanmaları, hastalıkları, ameliyatlarını üstlenmek zorundalar. bu ödenek belediyelere devlet tarafından ayrılmış vaziyette. belediyelerin çoğu ne yapıyor. bu parayı cebe atıyor, kalanına zehir alıp sorunu kökten çözüyor ki allah belasını versin onların.

siz bu hayvanları korumaya kalktığınızda birileri karşınıza dikilip, ama şu akadar aç çocuk var, bu kadar evsiz insan var ne diye bunlara para harcıyorsun diyebilir. siz bakmayın o densizlere. onların içinde gram vicdan yoktur. olsaydı eğer tür farketmeden her canlının yaşam hakkı olduğunu ve o hayvanların insanlar yüüznden o halde olduğunu bilirlerdi. bu tip insanlara aptal muamelesi yapın. öyledir yani sonuçta.
sokakta yasayan köpektir.
an itibariyle bir orkestra edasında uluma partisi yapan hayvancıklardır. lakin bu kadar uluma hayra alamet değildir. allah korusun bana bir şey olursa bu entry ilerleyen günlerde ana haber bültenlerine konu olabilir.
sevkate ihtiyacı olan hayvanlardır. sevdiginiz zaman size olan baglılıkları 2 kat artmaktadır bu hayvanların. ama gelin görün ki insanlar tarafından hastalıklı diye sevilmez edilmez, bu da yetmezmiş gibi taşlanırlar. hayvan sevgisi olmayan insanların yavrularına da bu hastalıgı bulastırmaları aslında sorunlu olanın insan oldugunu göstermektedir. *
aklından geçenler bunun gibi olabilendir:

--spoiler--
iki ayrılık arasında bir yerlerde kaybettim kalbimi... Çok özledim çocukluğumdaki gibi sebepsiz ve sonsuz sevilmeyi. Bıkmadı serinliğe susuz kalmış şu yüreğim, bıkmadı sevmenin kendisinden de daha bencilce sevmeyi. Bıkmadı sırtımdaki adrese teslim ayrılık yükünün altında ezilmeye...

Ben zavallı bir sokak köpeğiyim aslında. Bir türlü sevilemeyen bir zavallı işte.. ruhumun açlığından olsa gerek ki her insan sandığından sevgi dilenen, kaybettiği evinin yolunu bulamayan, bulması gerektiğinin de farkında bile olmayan aciz bir zavallı.

En çok ta dalgalanmasını sevdim içimdeki kuşların kanadı gibi. Yüreğim boş yere hopladı durdu hep... Vazgeçtim aslında aslıdan, sevdadan, şirinden... aslını da iki çöl arasında bir yerlerde kaybettim... ya da belimi kıran bir kalpsizin hasretine kaptırdım, ve şimdi garip bir fakirlik var içimde... tek umudumdur bütün varlığım... yandım durdum... kül oldum... duruldum duman oldum...

Pas tutmuş saatlerde öğütledim kendimi, ya zaman çok hızlıydı yada hep ben geç kalıyordum... ve öyle hasretim ki sevilmeyi dilenmeye insan bildiklerimin ellerinden... Öyle hasretim ki sevdanın başı omuzlarımdayken, tersliğimden dişlerimi gıcırdattığım zamanlarımla alay etmelerime. parmaklarımda kalan ve unuttuğum kokunu koklamaya, emanet ettiğin günahın bedelini ödemeye... ve öyle hasretim ki renkli elleri olan özleyenlerime...

Ben bir sokak köpeğiyim... sevindir beni, sevdir, sev, sevdiğini bildir... ruhum çok aç doyur beni. Al yanına, temizle korkularımdan... sığınacak bir umut ver bana yüreğinde ve ben de koşabildiğim kadar koşayım. içimdeki acılardan kalan ne varsa rüzgara bırakayım...

Ama... ama... ben bir sokak köpeğiyim... Ruhu için sevgi dilenen, her sabah güneşi batan, uykuları karanlık ve renkleri korkak olan... akşamı hiç olamayan... ve bir caddenin iki kenarı arasında kaybolup gidecek olan, adı bile hatırlanmayan. bir hiçim ben... unutulmaya kuşanmış aşklarını... bilinen bir yolu olmayan sevdaların varlığıyım ben... unutulduğunu fark eden ve unutmayı hatırlayanım. Sahte ışıklar altında, aradan çıkartıldığı yerde unutulmuş ve yüzü, bütün kıymetlerini alan toprağa bezmiş zaruri bir sokak köpeği işte... unutulduğu bile unutulmuş...

Geldim. Nice kıyılar arasından geçtim de geldim. Nice boğuldum insan sandıklarımdan dilendiğim yalan sevdalardan... nice kırıklıklarım kaldı yol kenarlarında... ama yinede geldim... buradayım işte...

işte böyle biçimsizim ben... içimdeki çocuğu da iki çöplük arasında kaybetmişim... yandı her bir yanım... canım koptu gitti... yine de geldim ben bakışlarının ayazına... al beni yanına... toprak sür, hayat sür, sevgi sür yüzüme. Sana yaklaşıyorum. Kalbime emanet ediyorum seni...

ama... ama ben. hav hav...
--spoiler--
azıyla yetinmesini bilen köpek.

sizden biraz şefkat gördüğünde sıkı dostunuz olur. sevimli olur. koruyucunuz olur.
kediler gibi çöpleri çok karıştırmazlar, çöp tenekesinden fırlamazlar.*

elinizden geldiğince onları doyurmaya çalışın, hiç bir şey yapamıyorsanız ıslak ekmek verin, onu da yapamıyorsanız yaz aylarında bir tas su verin. nasıl sadakatli olduğunu görürsünüz. bir hafta sonra bile sizi görse, bakışlarından, yanınıza gelip kendisini sevdirmesinden sizi tanıdığını anlarsınız.

Ama işin en kötüsü, sokak köpeklerinin büyük bir çoğunluğu ömrünün üçte ikisini aç gezerek doldurur ve öylece ölüp gider...
*
evi sokaklar, yatağı taşlar olan köpeklerdir.
sokit cinsi köpeklerin diğer adı.
hakkında ağlatacak bir yazı,

Ben bir sokak köpeğiyim. Sadece bir köpek! Sokakta doğdum, bazıları gibi ''cins'' değildim. Hani o pet-shoplarda görüp bayıldığınız, ''Ne sevimli şey'' dediklerinizden olamadım hiç. Onlara gösterdiğiniz sevgi ve anlayışı hak edemedim hiç. Çünkü ben sokaktaydım, ben cins değildim, ben pis ve bakımsızdım.

Ben sadece bir köpeğim. Sokak köpeği!.. Sizlerin tehlikeli bulduklarınızdan, kuduz diye korktuklarınızdan; yanından geçerken çocuklarınızı kollarından çekip "Ay elleme o pis köpeği" dediklerinizden... Kendi korkularınızı herkeslere aşılayıp hedef gösterdiklerinizden... O korkularınız ki bizleri siyanürle zehirleten, pompalı tüfeklerle vurduran... O korkularınız ki bizleri tekmeleten, iten, kakan, demir sopalarla işkence eden... O korkularınız ki 5 yaşında çocuğu bile bize taşla saldırtan... O korkularınız ki 10 yaşındaki çocukların bizleri dövmesine sebep olan ve en acımasızı da siz insanoğlunun çocuklarının bundan zevk almasına, bununla eğlenmesine sebep olan... O çocuklar ki daha 10 yaşında; daha aşkı, sevgiyi, paylaşmayı öğrenmeden önce işkence etmeyi ve bundan zevk almayı öğrenen... O insanoğlu ki kendine hiçbir zararı olmayan hayvanı boynuna tel geçirip boğan...

Bazılarımız bugün pompalı tüfeklerden kurtulmuş, zehirden kurtulmuş, sözüm ona ''ölüm''den kurtulmuş, belediyelerin barınaklarında yaşıyor... Siz hiç ''ölüm'' kokusunu içinize çeke çeke yaşadınız mı? Siz hiç sürekli bağıran, can çekişen ırkınızla birlikte kendi dışkınızın içinde yaşadınız mı? Siz vücudunda kan kalmamış 2 aylık yavru bir köpeğin, damarı bulunamazken çıkarttığı insan yavrusu sesine benzeyen sesi duydunuz mu hiç? Siz hiç ağlaya ağlaya, bağırsaklarınız düğümlenmiş, vücudunuzun tamamını iltihap kaplamış bir şekilde can çekişerek öldünüz mü? Hiç sizi bir kafese kapattılar mı sizin gibi 15 tanesinin olduğu? Ve siz zayıf olduğunuz için bu kafeste saldırıya uğradınız mı, diğerleri tarafından parçalandınız mı? ''Bir tane eksilirse bize daha çok yemek kalır'' diye sizi parçalamaya kalktılar mı? Biri kolunuzda, biri bacağınızda, diğeri sırtınızda, diğeri boğazınızda, aynı anda 8-10 tanesi üzerinizde ve siz avaz avaz bağırırken insanların bile bir şey yapamadığı oldu mu? Ve siz bu parçalanma sırasında mücadeleyi bırakıp ''Tamam, artık öldüm'' dediniz mi?.. ''Artık öldüm'' diye kendinizi bırakıp, her biri vücudunuzdan bir ısırık alırken öylece yattınız mı? Üzerinizdeki bu lokmaları etinizden ayırabilmek için üzerinize soğuk su püskürttükleri ve sizin artık bunu bile hissetmediğiniz oldu mu? Sonra insanlar gelip sizi kanlar içinde, sırılsıklam dışarı çıkardıklarında, tedavi altına aldıklarında ''ölüm şokuna'' girip iyileşmek yerine öldünüz mü? Boynunuzdaki yaralardan yemek yiyemezken sizi şırıngalarla besleyip yaşatmaya çalıştı mı birkaç iyi insan? Ya da siz bugün öldünüz ve yarın sahiplendiniz mi? O hiç gelmeyen sahipler 1 gün geç geldikleri için öldünüz mü? Hani birileri sizlerden bir şekilde haberdar olduklarında ''Köpeklerin hepsi sokak köpeği mi, cins köpek arıyorduk biz'' diye sordular mı?.. Daha ''golden retriever''i telâffuz edemeyen, ''Ben gold arıyordum aslında'' diyen, pet-shoplara para vermek istemeyen ama illa ki cins köpek isteyenler sizi beğenmediği için hiç öldünüz mü?

Siz apartmanda istemiyorlar diye sahibinin getirip barınağa bıraktığı bir köpek gördünüz mü hiç? Sahibi hasbel kaza ziyarete geldiğinde onu sonsuz bir sevgi ve ilgiyle karşılayan, asla bu hapishaneye neden terk edildiğini sorgulamayan bir köpek?..

Siz sahipleri onu terk ettiği için hayata küsüp yemek yemeği reddeden, kendini kafesin köşesine yapıştırıp kimseleri yanına yaklaştırmayan, iNTiHAR eden köpek gördünüz mü?

Bu mektup bitmez... Siz de zaten tüm bunları görmeden, bunlar yokmuş gibi yaşarsınız...

Ben bir sokak köpeğiyim... Her türlü işkenceyi, sevgisizliği ve acıyı hak eden bir sokak hayvanıyım... Yavaş yavaş ölüyorum, bağırsak parazitleri kanımı emiyor, hava soğuk, üzerime yağmur yağıyor, kar yağıyor geceleri...

Ben bir sokak köpeğiyim... Tek istediğim bir parça sevgi idi...
sokakta dilenen yalancılardan daha çok acınması gereken canlılardır.
dün gece eve doğru yürürken hatta durup dururken, arkadan sessizce yaklaşıp sağ baldırımdan ısıran varlıktır. ''lan hayvanın evladı sana n'apan oldu da geldin ısırıyosun akşamın darında aşıydı serumdu uğraştırıyosun'' dedirtenindendir.
yavrularının en cins köpekten bile daha tatlı olduğu köpeklerdir.
terk edilmişlik duygusu uyandırırlar insanda. köpekleri iyi tanıyorsanız korkmadan sevebileceğiniz hayvanlardır. soğuk havalarda cenin gibi kıvrılıp uyurlar kaldırımın kuytu bir yerinde. hep üstlerini örtesim gelir imkansız olduğunu bile bile.
lise zamanı ta ebesinin şeyindeki okuluma giderken her gün gördüğüm bir tanesi vardı. siyahtı, bir elektronikçi dükkanının önünde uyurdu her sabah sıcağın altında, veya buz gibi soğukta. arada kafasını kaldırır, gelen geçene bakar, tekrar uyurdu.

sonra dükkan sahibi gelir köpeği tekmeleyip kovardı, her gün aynı şey yaşanırdı. 3 sene boyunca bu olay böyle devam etmişti. o adamın bir kez de yemek, su verdiğini görmemiştim köpeğe. şimdi düşünüyorum da, orada bakkalın birinden küçük bir bisküvi, bir çokoprens filan alıp köpeğin önüne atsam, bana ne zararı olurdu ki..
(bkz: homeless köpekler)
sabah 7de işe giderken diğer kankalarıylada bir olup masum bi kızı kovalayana kadar sevdiğim acıdığım köpeklerdi, artık değiller ne istediniz benden ülen allahsızlar?