bugün

hayırsız evlada sahip olan, ülkemizde de çok görebileceğimiz, ulan böyle evlat olmaz olsun dedirten, her gördüğümde içimi burkan, hayata dair pek çok tecrübeye sahip insanlar.şöyle ki; dün çakır kafa bir tanesi ile yaptığım muhabbet bana aşağıdaki yazıyı yazdırmıştır.iyi de etmiştir.

bir dilenci ile konuştum dün, herkesin belki acıdığı, bazısının utandığı, bazısının tiksindiği dilenci ile.laf attığı vakit herkesin siklemediği adama bu sefer yaklaşan kişi oldum.80 yaşlarında var belki de, ak sakalları kirden kararmış grimsi bir ton almıştı.kimsenin tokalaşmak istemediği o eli tuttum, kırk yıllık dostuymuşumcasına elimi sıktı.hayata dair o kadar birçok şey yaşamış belli, hafif alkolun etkisi ile ben de başladım içimdekileri anlatmaya, bir o bir ben sokağın kenar köşesine oturmuş hayata dair sıkıntılarımızdan bahsediyorduk.içkimiz muhabbet, mezemiz ise temiz çanakkale'nin o iç ürperten rüzgarı idi.
öğrencilikten bahsettim, ne kadar zor günler geçirdiğimden, yediğim kazıklardan.kafamda olan birkaç cümleyi paylaştım kendisi ile, evvelinde bir çobandan duyduğum ''paran varsa herkes kulun paran yoksa cehennemdir yolun.'' lafını değiştirdi.kendince yorumlar yaptı.daha sonra tecrube yediğin kazıkların bileşkesidir dedim, bana şuanda yaşadıkların antrenman, ne kadar iyi antrenman yaparsan sahaya çıktığın vakit üstün olan sen olursun.golu atarsın ve maçı galip bitirirsin.soğuğun içime işlemesi ile vücudum gitgite titremeye başladığından istemeyerek yanından ayrıldım.gittim, söylediklerini tekrar düşündüm, sonra antrenman yaptım.bu hayat denen acımasız ligi şampiyon bitirebilmek için.
ankara'da, özellikle kızılay meydanı'nda görebileceğiniz yaşlı adamlardır bunlar. bir kendime bakıyorum, bir de onlara. 70 yaşındaki adamlar selpak, kalem, vs. satıyorlar. sonra da utanmaktan ya da onlardan 1-2 parça malzeme almaktan başka birşey yapamıyorum.
ne koşulda olursa olsun çalışmanın dilenmekten veya bir başkasının üstünden asalakça geçinmekten çok daha üstün olduğunu hepimize gösteren hayata direnen insanlar.
görünce hep acıdığım , "ulan onlar için ne yapabilirim?" diye düşündüğüm , dilenmedikleri ve çalıştıkları için takdir edilesi insanlar.
not:acaba sözlükçe onlar adına para toplayabilir miyiz?
bir çoğu şarapçıdır ne yazık ki.
genç yaşta dilenen sünepelerin insanlığa dair çok şey öğrenecekleri adamlardır. bir diğeri de selpak, çorap vb. satan yaşlı teyzelerdir ki onların da eli öpülesidir.
insan bir kendine bakıyor önce.sonra yaşlı adama.diyorsun içinden yazık lan.kendini koyuyorsun sonra o adamın yerine.birden baban geliyor aklına.nedir ne değildir.kimi kimsesi yokmudur.bir mendil alıp yardım edeyim diyorsun.atıp tutuyorsun kendi kafandan.olmadık hüzün kalıplarına koyuyorsun o adamı.o orada hayatını devam ettiriyor hemde senin düşünüdüklerini zerre aklına getirmeden.takılıp kalıyor boğazına bişeyler.bişeyler sormak istiyorsun.bu duyguları yaşıyorsun evvel.5 dakika sonra herşey unutulup gidiyor.hayat kaldığı yerden devam ediyor olağanca hızıyla...
(bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
hepimizin görünce içini acıtan adamlardır ama o insanları o hale getiren düzeni sorgulamaktansa yine aynı tas aynı hamam hayatlarımıza devam ederiz, nasıl olsa bizle meslek ve iş sahibiyiz asla onlar gibi olmayız, ne yapalım onlar da böyle olmuş hatta ne güzel çalışıp hayatlarını kazanabiliyorlarmış vb. şekillerde vicdanlarımıza masturbasyon yapma vesilesi de olur bu adamlar.
yüzünde sakali elinde bastonuyla olur olmadik yerlerde, altgecitlerde, köse baslarinda karsina cikan, üc kurusluk nesenin de icine eden, bir anda gözlerinin dolmasina kalbini bir el sıkıyormuscasina daralmana sebep olan, isyan ettiren, küfrettiren ardindan bir daha isyan ettiren, orada adamin boynuna sarilip aglama istegi uyandiran, yanindan öylesine gecen onu görmemezlikten gelen hatta tiksinen gözlerle baktigini anladigin insanlardan nefret ettiren hayatin cok aci bir gercegidir.
son 3 senedir koltuk değneği ile beşiktaş motor iskelesinde her hava koşulunda sabah 7 ile 11 arasında bulunan bir amca vardır.2 selpak 50 yenikuruş alırmısınız efendim, lazım olur efendim, hayırlı işler efendim, cümlelerini usanmadan tekrarlar durur. çalışma azmi ve satış stratejisi izlenmeye değerdir.
bu tonton amcalar sadece selpak satmaz, çok geniş yelpazaleri vardır.
"kolay yolu seçip dilenmiyor, bu yaşta çalışıyor" diye düşünerek sattığı şey işime yaramasada(tahta kaşık, çam sakızı, çakmak vs.) kendisinden alış veriş yaptığım tonton amcalardır.
siyah beyaz fotoğraf çeken amatör fotoğrafçılar için vazgeçilmezdirler.
diğeri için (bkz: su içen güvercin)
besiktas motor iskelesi'ndeki mendil satan amca, her sabah "50 kurusa kardesim alir misiniz lazim olur" mottosunun yaninda, "cikislar bu tarafta kardesim" diyerek insanlari da yonlendirir.
sakat numaraları çeken, çocuğunu sokağa yani bildiğimiz taşa yatırıp üzerinden duygu sömürüsü yapıp dilenen anne bozuntularından daha çok yardım edilesi insanlardır. konyada böyle bi teyze vardı, dilenmezdi, kar kış demez o konya ayazında tartısının başında durur kazandığı üç kuruşla çocuklarını okutmaya çalışırdı. şahsi görüşüm yolumuzu kesip yapışan para vermediğin zaman bide utanmadan beddua edene değil bu ve benzeri insanlara yardım etmemiz gerektiğidir.
istismar edenleri bir kenara bırakırsak, gerçekten de zor durumda olduğu aşikar bu amcaları * görünce nedense hep, yer yarılsa da içine girsem dediğim anlar çok olmuştur. böyle kalleş, böyle adaletsiz, böyle kahpe bir dünyada yaşamak zoruma gidiyor be dostlar. uzattıkları mendil belki de kaybolan, yok olan insanlığımızın gözyaşlarını silmek için. kimbilir...keşke zengin olsam da hepsinden çuvallarca mendil alabilsem. keşke...
Belki mecbur olduğu için belki terkedilmişlikten , sattıkları selpaklar piyasa değerinin 5 katı da olsa kimsenin geri çeviremediği insanlar.
(bkz: selpak satan ufak çocuklar)
eli öpülesi amcalardır. onları yaşlarına rağmen sokalarda mendil satmaya iten sebepler nedir diye uzun uzun düşünmek gerekir.
dilenmek yerine, selpak satarak en azından karşı tarafıda memnun eden amcalardır.
içlerinden birtanesi hayatımın dersini vermiştir. tek bir cümleyle dünyanın başıma yıkılmasına, yerin dibine geçmeme neden olmuştur.

bursa kapalı çarşı girişinde ayakta zor duran, sakallarının beyazlığı yalnızlığını göstergesi, yaşlı bir amca görmüştüm. dilenci döven ben, adamın selpak satarak para kazanmasına hayran kalmış, acaba ne yapabilirim diye düşünmüştüm. nasıl düşündüysem artık, hayatımın en büyük terbiyesizliğini yapmış, selpak almamama rağmen tablasına 1 ytl bırakmıştım. bir iki adım uzaklaştıktan sonra, evladım diye bir ses duymuştum. dönüp baktığımda gözlerinden ateş fışkıran amca, gözleriyle anlattığına uyuşmayan tatlı bir dille;

+ evladım ben dilenci değilim, alnımın teriyle selpak satarak para kazanıyorum. parayı alır mısın? dedi.

ağlamamak için zor tuttum kendimi. ani bir kararla yanına gittim. amca kaç selpak var tablada diye sordum. şöyle bi baktı, zannedersem otuzlu bir rakam söyledi. ne kadar tanesi diye sordum. o zamanki parayla 300 dedi. madem ticaret yapıyosun, benim de selpağa ihtiyacım var diyerek on milyon verdim ve bütün selpaklarını aldım. üstü kalsın terbiyesizliğini yapmayarak geri çevirdiği bozukları cebime attım. uzaklaşırken acaba doğru mu yaptım diye düşünüyordum. hala düşünüyorum.
dilenci olmayı, oturarak ve sadece avuç açarak gelen geçen insanlardan para istemeyi kendine yediremeyen amcamın son kalan yıllarındaki direnişini simgeleyen bir durumdur. Dilenci gözüyle bakılmaması ve gurur duyulması gerekir o yaşta bile hala ekmek parasını kazanma peşinde koştuğu için.
sevgilimizden mail almamak, oynadığımız iddaanın tutmaması, istediğimiz pantolonun bedenini bulamamamız ya da youtube'un kapalı olması.. bizim tek derdimiz, sıkıntımız bunlarken bu amcanın sıkıntısı kocaman bir 'hayat'tır. hayatın en acı ve nankör yüzüyle karşı karşıyadır, bizim sıkıntı diye dert yandığımız şeyler bu amcanın iç dünyasının yanında ne kalır ben tanım bulamadım.

enrty'ye gelecek olursak; hayatı bize bir kez daha hatırlatan ve halimize şükretmemizi sağlayan bir amcadır, yanağından öpülesidir.
geçenlerde kendisinden * selpak aldığım ve alırken de pazarlık yaptığımdır. kendisini normal hissetmesini istemiştim çünkü. yokluk nedir, kadın neden bu durumda satış yapmaya uğraşıyordur düşünelim ve onlara yardım edelim ve bunu yaparken onun insan olduğunu unutmayalım.
belki de 4 yıl boyunca liseme hiç mutlu girememe sebebimdir bu, zira indiğim durakta sabahın ayazı öğlenin güneşi demeden her daim orda durup selpak satan, kimi zaman orda namaz bile kıldığını gördüğüm saygı duyulası bi yaşlı adam vardı.