bugün

üniversite sınavının türkçe testinde en çok işlenen konulardan biri olmakla beraber, en sonunda hayatı sanat olur çıkar insanın..
ben bir sene boyunca türkçe sorularından çıkardığım sanatsal gerçekleri siz dostlarımla paylaşmaktan onur duyuyorum;

sanat para için yapılmaz,
sanat başkalarının çizgisinde sürdürülebilir ama örnek alma şeklinde,
özgün olmayan sanatçı kalıcı olamaz,
kendi toprağından bir şeyler katmayan sanatçı evrensel olamaz, (burada hep yaşar kemal örnek verilir)
eserlerinde kendini tekrar edenden bırak sanatçıyı sözlükçü bile olmaz,
sanatçı eserlerinde kendini fazla hissettirmemelidir,
sanatçı dili akıcı kullanmazsa paragraflarda arkasından çok laf edilir,

bu dünyada sözü geçen sağlam kişiler kesinlikle eleştirmenler..
eleştirmen dedin mi, akan sular durur, ses etmeyeceksin, adam laf sokar tamam, ama o eleştirmen, yoksa sanatını ilerletemezsin be arkadaşım, yoksa kim sallar onları,

sen de onların objektif olmasını bekleyeceksin, eleştirmenlerin eşe dosta kıyak yapması büyük ayıptır. zaten yapabilecekleri tek kusurlu hareket de budur, özel hayatı bilemeyiz yani,
hepsine rağmen eleştirmenler çok delikanlı adamlardır harbiden bir gün çay içmek isterim bir eleştirmenle,

evet, şimdi sıra size geldi genç yazarlar..

genç yazarların yolu uzundur, öyle kolay kolay yazar olunmaz,
öncelikle edebiyat dünyasını takip edeceksin, hatta bir edebiyat dergisi de alabilirsin,
kimse almıyor yahu memlekette bari genç yazarlar alsın..

genç yazarlar bir çok şeyin farkında değil bir kere,
önce adam olmak lazım, tamam yazar olabilirsin ama birçoğunuz eleştirmenleri sallamıyor dostum, her hafta sizlerle ilgili sıkıntılar sorularda karşımıza geliyor,
yazıktır, önemli yazarları siklememezlik yapmayın, okuyun kitaplarını,
hatta korsan filan alıyorsunuzdur siz allah bilir kadıköy den,
aman diyeyim,
bütün türkçe hocaları üzerinize eğiliyor besbelli.. siz önemlisiniz..

sanat dünyasında dertler bitmez, daha bir sürü mevzu var ne diyeyim, sanat dünyasında sinema insanlarının kaprisleri, şiir çevirmenlerinin kendini başbakan sanması falan filan inter milan vesselam..
üretilen ürünü çoğaltıp üzerinden para kazanmaya başladığınız anda zanaate dönüşen kavram.

korsan eser satın almak / emeğe saygı tartışmalarını bu minvalde değerlendirmek gerekir. zira senin ürettiğin eser ancak para ile takas edilebilecek kadar değerliyse senin için kusura bakmazsan ben ona mal muamelesi yapmak durumundayım. bu senin de istediğin şey değil mi zaten? korsan eser satın almak hırsızlıktır derken de bunu kast ediyorsun. e o zaman arkadaşım nasıl sen ürettiğin eseri çoğaltıp satınca o bir mal haline dönüştü, korsan eser üretip satan adam da alır çoğaltır o malı kendisi de satmaya başlar pekala. e ama fikri mülkiyet dediğinizi duyar gibiyim. o sizin fikri mülkiyet dediğiniz şey asıl hırsızlıktır işte. fikrin, zihnin, iradenin mülkiyeti mi olur? her şeyi satın aldınız fikirlerimiz mi kaldı şu kapitalist düzende?

diyeceğim o ki sen ürettiğin üründen para kazanmaya çalıştığın anda artık sanatçı olma vasfını kaybetmişsindir. zanaatçı olmuşsundur artık. eğer ki diyorsan ben şu kadar bu kadar emekle bu işi yaptım bunun karşılığı da bu kadar bir meblağ ediyor. o zaman yaptığın eseri prodüktörüne, yayımcına o meblağdan satarsın. işin ticaret kısmıyla da onlar uğraşır.

yok ben hem sanat yaparım hem çoğaltıp satarım diyemezsin yani. sanat denen olgunun tanımına aykırı olur bu. kendinle çelişirsin. neden? çünkü sanat biriciktir, çünkü sanat fayda amacı gütmez. sen hem fayda amacı güdüyorsun, hem sanat eserini çoğaltmaya kalkıyorsun. eğer hala sanatçıyım ben diye geziyorsan, kusura bakma arkadaşım sen daha sanatı tanımlamaktan aciz durumdasın demektir.

emek mevcut düzende alınıp satılabilen, belirli bir ederi olan bir kavramsa sen de ürettiğin zanaat eseri'ni işin tüccarlarına o meblağdan satmak zorundasın. eğer ürettiğin eserinin ederi gerçekten buysa ürünün satın alınacak ve çoğaltılacaktır. yayımcın ya da prodüktörün bu işten kâr edecektir, ticari yaşamına devam edecektir. yok korsan üretim oldu, yok fikir hırsızlığı oldu diye ağlamanın bir lüzumu yoktur. eğer senin ürettiğin eser günümüz serbest piyasasında senin emeğinin karşılığını vermiyorsa o ya da bu şekilde, o zaman artık üretmezsin. kimse de senin emeğini çalmamış olur. zira ortada çalınan bir emek yoktur, ederi ve maliyeti belli olan bir malı tüketiciye etmeyecek bir fiyattan kakalayan bir zihniyet vardır karşımızda.

dikkat ettiyseniz son dönemde orijinal albüm fiyatları çok düştü ülkemizde. bunun en önemli sebebi de korsan olarak gösteriliyor. eskiden 15-20 liradan satılan albümler şimdi 5 liradan 7 liradan satılıyor. gayet de dönüyor kapitalist çarklarınız. tüketiciyi, asıl emekçiyi sömürmeden de emeğiniz karşılığını alabiliyosunuz demek ki.

ki bu karşılık bence yine de hak ettiğinizden çok yüksek de olsa, biraz daha adama dönmeye başladı kapitalist zihinli zanaat tüccarları. emek hırsızlığı emek hırsızlığı diye ağlamaya devam edecek olanlara ise tek sorum olacak, bir albümün materyal maliyeti ve emek ederi sizce milyon dolarları hak ediyor mu? inşaatta sabah altı akşam 9 çalışan ahmet usta'nın verdiği emeği ve karşılığında alığı meblağı bir hesaplayın önce. sonra da elinizi vicdanınıza koyun. verdiğiniz "eser" de siz milyon dolarlık bir emek harcadınız mı ki, korsan ürün almak emek hırsızlığı olacak? cipler, villalar almak birbirinin tekrarı güfteler, besteler, romanlar yazmakla, iki defa stüdyoya gidip kayıt yapmakla alınacak kadar ucuzsa bu ülkede, ahmet usta'nın her gece evine götüremediği ekmek neden bu kadar pahalı ben onu merak ediyorum.

müzikten, edebiyattan bir ticaret kolu gibi söz eden zihinleriniz ceplerinizi doldurmaya gelince "ama yaratıcılık çok değerlidir" demeyi biliyor. öyle değil efendiler, orası öyle değil. yaratıcılık paha biçilemez bir yetenektir. ama pahayı biçen sizsiniz. madem işi ticarete döktünüz o zaman kimseden sanatçı muamelesi beklemeyeceksiniz. kâr zarar hesaplarınız tutmuyorsa piyasadan çekilirsiniz. bu kadar açık.

"hayat beni neden yoruyosuaan" diye villalarınızın yalıtımlı duvarlarına haykırın biraz da, kafamız sikildi lan yeminle.
sanat, yaratıcının yarattığı insana, bahşettiği yaratma gücüdür.
bilinçaltının dışa vurumudur.
--spoiler--
güzelliğin ifadesidir.
--spoiler--

(bkz: muhit mecmuası)
"...düşünce tarihi, bir düşünce madrabazlığı tarihinden başka bir şey değil. bugüne gelinceye kadar bir sürü şeyler söylenmiş. ama, gerçek olarak ne söylenmiş? bir aralık, bir arkadaşım, 'sanat konularında, karşıtını kanıtlayamayacağım hiçbir sorun yoktur,' demişti. karşıtı kanıtlanamayacak sorun yoktur demek, kanıtlanacak sorun yoktur demektir. madem ki kanıtlanacak sorun yok; ne diye düşünüyor, ne diye konuşuyor, ne diye yazıyoruz? sanattan sözetmek de, sanatla uğraşmak gibi, kaçınılmaz, onulmaz bir hastalık mı yoksa?"
orhan veli / istanbul, nisan 1945
insanın içinde var olan estetik algısına hitap eden her türlü eseri ortaya koyma işi.
beğenilme arzusunun dışa vurumudur. ha illa başkaları beğenmek zorunda değildir, kendize de beğendirmeniz yetebilir bazen.

bir nevi ego tatmini, bir nevi mutlu olma çabası.
sanat; insanların duygularını aktardıkları herşeydir. (bkz: müzik) (bkz: resim) (bkz: şiir) (bkz: heykel) vs.
sanat yapma kaygısı yaratıcılığı öldüren şeydir.*
tasarım gibi pahalı bir şeydir..

1 tl'ye satın alınabilecek sanatın içine sıçayım azizim..
insanın kendine yakışanı giymesidir.
zirvelerde tartışılan mevzu. zirveye filan çağırman la beni. ben anlamam sanat manat.
uludağ sözlükten bazı yazarların uzun ve meşakkatli istişareler, fikir teatileri, beyin fırtınaları neticesinde tanımını değiştirdikleri olgu.
haluk bilginer'in oyun atölyesi duvarından:

sanat, sözün bittiği yerde başlar.
kız ismi olarak da güzel bir kelimedir.
türkiye' de değer görmeyen olgu. içki içiliyor diye bir takım yobaz' ın sanatın yapıldığı yeri basması bunun en net örneklerindendir. sanatı tam anlamıyla iştirak eden bünyelerin, iştirak edemeyen bünyelerden aldığı olumsuz ve aşağılayıcı tepkilerden dolayı ülkeyi de terk etmelerine neden olan bir olgu.

(bkz: fazıl say)
evrensel bir tanım vermenin zor olduğu ama her yer ve koşulda estetik sözcüğünün kullanılması gerektiği yaşam damarı.
sanat insanın özgürlüğe kanat çırpışıdır.
mevlana’nın hayatı bir kale zindanında hapsedilmiş olmaya benzeten metaforu üzerinden gidecek olursak sanatla sorunu olanlara onun diliyle şöyle seslenmek gerekir.
“kalenin duvarlarını yıkana kızılır mı hiç? o duvarlar seni özgürlüğe kavuşturmak için yıkılıyor”
sanat kendisiyle sorunu olanlara bile onları yetenekleri doğrultusunda özgürleştirerek hizmet etmektedir.

sanatın temel amacı öğretmek, eğitmek, eleştirmek veya değiştirmek değildir. ama sanatın olduğu yerde bütün bunlar kaçınılmaz olarak ortaya çıkar.


öğrenmek istemeyen, eğitilmeye yanaşmayan, eleştiriye gelemeyen, değişiklikten korkanlar için sanat her zaman bir tehdit ve tehlike olarak algılanmıştır. bunun dışa vurumu ya aşağılayıcı bir küçümseme veya alaycı bir kayıtsızlık veyahut yasaklama, kısıtlama, tahrip etme, taciz etme şekline dönüşen bir güç gösterisidir.

bu neden böyledir? insan faydanın ve çıkarın peşinde koşmaktan çürümüş ruhuyla hayatı; av ve avcı, avlanmak ve av olmak gibi basit ve ilkel iki temel dürtüye oturtarak bütün dünyayı vahşi bir ormana çevirmiş olmaktan yorgun değil mi? bitkin değil mi? gidecek hiçbir yeri kalmamış, bütün çıkış yollarını kapatmış olmaktan çaresiz değil mi? kutsalı bile paraya çeviren düzeneğin her günün yirmi dört saatinde her saatin atmış dakikasında bebekleri bile ayırmaksızın öldüren ve insan kanıyla beslenen bir vampire dönüşmesinin sonuçları ayan beyan ortada değil mi?

bizi kuşatan kalenin duvarlarını yıkmadan bu cendereden kurtulmak mümkün değil.
bencilliğimizin, kontrolden çıkmış şehvetin, şehvete dönüşmüş hırsın, kin, öfke ve hasedin, kan dökme, yok etme, bozma ve çürütme tutkusunun her biri bizi köleleştiren zindanın duvar taşlarıdır.
ancak sanatın kanatlarıyla bu duvarları yıkıp özgürleşebiliriz. zaten özgürleşemez isek bir üst boyuta, daha da ötelere geçebilme niteliğimizi de ebediyen kaybetmiş olacağız. *
France farago'nun sanat adlı kitabıyla hakkında sağlam fikir sahibi olduğumuz meseledir..
sanat da sanatmış haaaa....
Alınıp satılan birşeydir. Sanatçılar genelde sosyalist, sanat severler ise kapitalisttir.
Sanat zenginler için sidik yarıştırabilecekleri bir alandır.
başkaldırı..
gerçek yaratmayla sonsuzlaşan.

adaletsizliği yadsıdığı gibi dünyanın iğrençliğini de kabullenmeyen. "var olacağız" yerine "varız" diyen.

bir ara (bkz: guernica)
kültürün, duyularla algılanabilen simgelerle anlatılması.
bir nevi yoktan varketmek.
basiretin dışa vurumudur.