bugün

fütürizm akımını benimsemiş ve şiirlerinde makine seslerinin ahengini yansıtmaya çalışmıştır. tiki tak tiki tak, atlılar at, ta ata ta tarih, *gibi ses oyunlarıyla türk edebiyatı nda bir ilk gerçekleştirmiştir. tabi okullarda adından çok fazla söz edilmez o ayrı...
şiirleriyle insanı hem kahredebilen hem de mutluluk ve umuttan çatlatabilen dahi. okuyup da beğenmediğim şiiri henüz olmadı.
şimdiden bile daha ilride yaşadıgı hala okullarda uzak durulan bir şair olmasından anlaşılan, aynı ulkeyi paylasmaktan gurur duydugum, salkım sogutlerin şairi.
ahmet arif'e "nazım hikmet gibi şiir yazıyorsunuz. birgün onu yakalayıp bu alanda geçebileceğinizi düşünüyormusunuz" sorusu sorulur. o da... "atom bombasının karşısında bir kürt kılıcı neylesin" cevabını verir.
bir tanedir candır ciğerdir büyük Türk şairidir. Komünisttir ama olsun şiirlerindeki güzelliğe gölge düşürmez bu. halkı ile daha bir iç içe olmasına vesiledir. Ayrıca duygu adamıdır da kendisi. şiir yazabilmesi için yada doğru tabirle üretebilmesi için aşık olması gerekir sevgilisine, davasına yada memleketine... Ve bu yüzden de sayısız şiiri, denemesi, tiyatro oyunu vardır. Siyasi görüşlerine girmiyorum ben sadece odamda asılı olan posterdeki yarenimi, Nazım'ımı anlatıyorum...
--spoiler--
Nâzım Hikmet (Selanik, 20 Kasım 1901-Moskova, 3 Haziran 1963) Bahriye Mektebi;ni bitirdi (1919), Hamidiye Kruvazörü ne stajyer bahriye subayı olarak atandı. 1920 de sağlık kurulu kararıyla askerlikten çıkartıldı. Ocak 1921 de Milli Mücadele ye katılmak üzere Anadolu ya geçti. Cepheye gönderilmedi, bir süre Bolu da öğretmenlik yaptıktan sonra Eylül 1921 de Batum üzerinden Moskova ;ya gitti, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi nde (KUTV) okudu. 1924 de Türkiye ye döndü, bir yıl sonra yeniden Moskova ya gitti, 1928 e kadar kaldı. 1928 de döndüğünde bir süre tutuklu kaldı. Şiirleri ile ilgili açılan pek çok davada beraat eden Nâzım Hikmet, 1933 den başlayarak, 1938 e kadar gizli örgüt kurmak suçlarından tutuklandıktan sonra, bu tarihte orduyu ve donanmayı isyana teşvik suçlarından tutuklandı ve toplam 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edildi. 14 Temmuz 1950 de çıkan Genel Af Yasası ndan yararlanarak, 15 Temmuz da serbest bırakıldı. Yasal olarak yükümlülüğü olmamasına karşın, askerliğine karar alınmasını hayatına yönelik bir tehdit gördüğü için 17 Haziran 1951 de istanbul dan ayrıldı, Romanya üzerinden Moskova ya gitti. 25 Temmuz 1951 tarihinde, Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkartıldı. Ölümüne kadar pek çok ülkeye seyahatler yaptı, konferanslar verdi, şiirlerini okudu. Moskova da Novodeviçiy Mezarlığı nda gömülüdür.

Şiir yazmaya 1914 de başlayan Nâzım Hikmet in ilk şiiri, Mehmed Nâzım imzasıyla (Hâlâ Servilerde Ağlıyorlar mı) 3 Ekim 1918 de Yeni Mecmua da yayımlandı. 1921 1924 yılları arasında Moskova da öğrenim görürken tanıştığı Rus fütüristleri ve konstrüktivistlerinden esinlenerek, klasik şiir kalıplarından sıyrılmış, özgür, yeni bir şiir dili ve biçimi geliştirmeye başladı. Bu ilk çalışmalarından bazıları Aydınlık dergisinde yayımlandı. ilk şiir kitabı, Güneşi içenlerin Türküsü 1928 de Bakû da yayımlandı. 1929 da istanbul da basılan 835 Satır, edebiyat çevrelerinde geniş bir yankı uyandırdı. Zamanla, tam anlamıyla klasik de denilemeyecek ama biçimsel bakımdan daha az deneysel bir şiir dili geliştirdi. Halk şiirinin de Doğu şiirinin de çağdaş bir şiirden ödün vermeden nasıl kullanılacağını gösterdi.
Edebiyatın yanısıra, tiyatro ve sinema da Nâzım Hikmet in ilgi alanına girmiştir. Moskova da bulunduğu yıllar, bu iki sanat türünde Rusların öncülük ettiği çağa uygun düşmektedir. Pek çok filmin senaryolarını yazdı, çekimlerinde katkıda bulundu. Gazete yazıları, romanları, öyküleri, çevirileri de olan Nâzım Hikmet in yapıtları, 1938 den 1965 yılına dek Türkiye de yasaklandı. 1965 den başlayarak, çeşitli basımları yapılan yapıtları, bütün yapıtları kapsamında, bir araya getirildi. Yapı Kredi Yayınları, bu külliyatı yeniden gözden geçirerek yayımlamaktadır.




YKY'DEKi KiTAPLARI

: Bütün Şiirleri / Nâzım Hikmet
: Henüz Vakit Varken Gülüm (seçme şiirler) / Nâzım Hikmet
: Masallar, Hikâyeler 1 / Hikâyeler
: Masallar, Hikâyeler 2 / Çeviri Hikâyeler
: Masallar, Hikâyeler 3 / Masallar
: Oyunlar 1 / Kafatası
: Oyunlar 2 / Ferhad ile Şirin
: Oyunlar 3 / Yusuf ile Menofis
: Oyunlar 4 / Demokles'in Kılıcı
: Oyunlar 5 / Kadınların isyanı
: Romanlar 1 / Kan Konuşmaz
: Romanlar 2 / Yeşil Elmalar
: Romanlar 3 / Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
: Sevdalı Bulut
: Şiirler 1 / 835 Satır
: Şiirler 2 / Benerci Kendini Niçin Öldürdü?
: Şiirler 3 / Kuvâyi Milliye
: Şiirler 4 / Yatar Bursa Kalesinde
: Şiirler 5 / Memleketimden insan Manzaraları
: Şiirler 6 / Yeni Şiirler
: Şiirler 7 / Son Şiirleri
: Şiirler 8 / ilk Şiirler
: Yazılar 1 / Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil
: Yazılar 2 / (1924-1934)
: Yazılar 3 / (1935)
: Yazılar 4 / (1936)
: Yazılar 5 / (1937-1962)
: Yazılar 6 / Konuşmalar

--spoiler--
TKF'liler tarafından Kemalist işbirlikçisi olmakla, 74 kuşağı tarafından sağlam bir vatansever olmamakla (SSCB'ye kaçtığı için) suçlanan, Türkiye'nin ilk sağlam komünist şairi olmasına rağmen, 1965'de oluşan sol görüşe etkisi, şimdiye oranla daha az olan, müthiş anlatımı ve dili kullanımı ile entellektüellerin kalbinde taht kurmuş dev şair.

hala vatandaşlığa geri döndürme çalışmları yapılsa da, artık bu saatten sonra değeri kalmadığı aşikar.
rusya'nın amerikan emperyalizmini ön plana çıkararak rus emperyalizmini meşrulaştırmak için görevlendirdiği güzel şiirler yazan bir rus piyonu.
(bkz: nazım hikmet i antiemperyalist sanmak)
...
delikanlım!
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.

delikanlım!
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kainatın en mükemmel şeyidir.

delikanlım!
sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha...

delikanlım!
belki beni anladın,
belki anlamadın.
kesiyorum sözümü.

işte kapı açıldı
geldi beklenen kadın.
"beklettim mi?"
"çok... ama zarar yok."

kadın
yakaladı genç adamı
elinden.
genç adam yakaladı kadını belinden.
bir yumrukta kırdı camı.
oturdular pencerenin içine...
ışıklı bir deniz dibi gibi
başlarında, sağda, solda gece yanıyor.
ayakları karanlık boşluklara sallanıyor..
sallanıyor ayakları
sallanıyor ayakları...
dudakları...

sevmek mükemmel iş delikanlım.
sev bakalım...
mademki kafanda ışıklı bir gece var,
benden izin sana,
seeeeev
sevebildiğin kadar...**

-nazım hikmet ran-
"hapis, zindan, kan,

halkın savaşını, milli kurtuluş ve demokrasi hareketini kıramaz.

kazıdık onbeşlerin ismini,

kanlı kızıl bir mermere!

bir çelik aynadır gözlerimiz,

onbeşlerin resmini

görmek isteyenlere."
kurtuluş savaşı destanını, kuvayı milliye destanı'nı yazdı;
ama vatan haini ilan edildi.
çünkü burası türkiye!
nazım hikmet rusya vatanım dememiştir. ayrıca stalin döneminde rusyadan da kovulmuştur.
fakat burası türkiye dediğiniz gibi. aynen dediğiniz gibi. çocuk kalmış insanlar ülkesi
nazımı anlayabilmek için memleketimden insan manzaralarını kuvayi milliye destanını okumak gerekir.
kurtlar vadisinden öğrenilenler nazım hikmeti anlamlandırmaya yetmez.
şairlerin görevleri ülkelerine çivi çakmak değildir. beni lenin yarattı dememiştir. o efsane bile bu ülkedeki yarı aydınlar tarafından yanlış bilinir. tarkanın dedesi prof. fethi tevetoğlu denen faşist hikayeyi beni stalin yarattı diyerek aktarmıştır. ayrıca nihal atsızın kardeşi olan nejat sancar nazımın, bir şiirinde, yeşilin arkasında bok var dediğini ve böylelikle islama bok attığını söylemiştir. fakat böyle bir dizesi yoktur nazımın.
bu ülke ve bu ülkenin faşistleri ne yazık ki nazımı haketmemiştir hiç
ben bunları nerden mi biliyorum. komünizmle mücadele teknikleri altı ciltlik bir kitap vardır. siz seda sayan izlerken bizler bunları da okuduk çünkü.
böyle...
işte atatürk'ü anlatan dizeleri.* * *

daglarda tek tek atesler yaniyordu.
ve yildizlar oyle isiltili oyle ferahtilar ki
şayak kalpakli adam nasil ve ne zaman gelecegini bilmeden
guzel, rahat gunlere inaniyordu
ve gulen biyiklariyla duruyordu ki mavzerinin yaninda,
birden bire bes adim saginda onu gordu.
pasalar onun arkasindaydilar.
o, saati sordu.
pasalar 'üç' dediler.
sarişin bir kurda benziyordu.
ve mavi gozleri cakmak cakmakti.
yurudu ucurumun kenarina kadar,
egildi durdu.
biraksalar
ince uzun bacaklari ustunde yaylanarak
ve karanlikta akan bir yildiz gibi kayarak
kocatepe'den afyon ovasi'na atlayacakti.
mevlana'yı dünyaya tanıtan, seyh bedreddin destanını yazan, bulgaristan'da camilere konusmacı olarak giden adama ancak türkiye'de islam'a hakaret etti derler, normal.
- ben afrikalıyım, ben küçük bir kız çocuğuyum da dedi, soy sop işinde yokum dedi, ne dedesinin paşalığını kullandı ne de başkasının.
- ülkeye çivi çakmadı belki ama torpilli olup kurtuluş savaşında bunu kullanabilecekken, kaçak olarak anadolu'ya geçti.
- türklere salak demedi, islam'a hakaret etmedi.
- memleketini çok iyi tanırdı, bu kadar kötü, cahil ve art niyetli olanlarını bile.
büyük şahir ve ülkemizde hala ismini bilmeyen insanların olduğunu bilmek onun kemiklerini sızlattığı gibi benimde sinirlerimi tepeme çıkarmaya yeten olaydır.

--spoiler--
bir gün konya'da selçuk üniversitesinin bahçesinde oturmuşum yanımda iki kız var benim elimde nazım hikmet kitabı. kızlara dedim "size nazım hikmet'ten bir şiir okumamı ister misiniz?" bana "o kim?" dediler şuğursuzca yüzlerine baktıktan sonra "bizim dekan kitap yazmış haberiniz yok mu? köşede dağıtıyorlar." dedim. karşılaştığım tepki "kalk hülya bizde alalım."
--spoiler--

(bkz: oktay gürsoy) **
26 eylül 1945

bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar:
beni duvarların içinde,
seni duvarların dısında.

ufak iş bizimkisi.
asıl en kötüsü:
bilerek, bilmeyerek
hapishaneyi insanın kendini içinde taşıması..
insanların birçoğu bu hale düşürülmüş,
namuslu, çalışkan, iyi insanlar
ve seni sevdiğim kadar sevilmeye layık..

september 26th

they have taken us
put us here prison,
me within the walls
you, outside them..
my situation is not so bad
there's something worse:
whether knowing or not knowing
to carry the prison within yourself.
most people nowadays do this,
honest , hard working , good people
and they deserve love as you.
6 ekim 1945
bulutlar geçiyor: haberlerle yüklü, ağır
buruşuyor hala gelmeyen mektupların avucumda.
yürek kirpiklerin ucunda
uzayıp giden toprak uğurlanır.
benim bağırasım gelir: -- ' piraye, piraye ! . . '__ diye..

october 6th

clouds pass: laden with news, heavy.
the letter ı' ve not yet received from you, ı crumple
at the tips of heart- shaped eye lashes:
the endless soil blessed.
and ı have an urge to shout: piraye, piraye ! !
__ bir nehre atılan cenaze __

hapisliğimin on ikinci yılındaydım
üç aydan beri de
canlı cenaze halindeyimdim,
cenaze olan ben
serilmiş yatıyordu
canlı olan ben
onu ibretle seyrediyordu
başka bir şey de gelmiyordu elinden
cenaze yiyordu kendi kendini
yapayalnız bütün cenazeler gibi de
ihtiyar bir kadın gelip durdu kapıda
annem
ana oğul cenazeyi kaldırdık
ben ayaklarından tuttum o başucundan
ağır ağır indirdik
attık Yang- ste nehrine
kuzeyden akıyordu ışıl ışıl ordular.. _ 1949 _

__the armies of china saved to me__

i'm serving the twelfth year of my sentence;
for three months past i have been
just like a corpse
i was the corpse
stretched on a narrow bed,
the living i was looking at him;
warned by his deadness;
and living i could no nothing , nothing else.
that corpse had consumed himself for nothing,
he was alone like every other corpse...
an old women came and stood in the doorway,
she was my mother, she and the living i together
lifted the corpse, mother and son together.
i held him by the feet, she held him by head,
slowly and slowly we brought him down
and threw him into the river Yangtse.

and from the north bright armies will come down.. _ 1949 _
kendi isteği ile ismini değiştirip polonya vatandaşı olmuştur. kimse ona memleketine gelme dememiştir. vatan hasretiyle filan yandığı yoktur. bunu arkadaşı va-nü de hatıralarında anlatır.

sonuçta kendisini bir polonyalı gibi hissedip polonya vatandaşı olmuştur. bunu eleştirmekte bize düşmez. haa, kaba etinden sallıyorsun diyenler olacaktır o yüzden de "lehistan mektupları" adlı şiirini aşağıya almak istiyorum;

lehistan mektupları

sevgilim,dayı kızım,memedimin anası
dedelerimizde biri
1848 polonya muhaciri
belki o varşovalı güzel kadına,senin
ikizmişsiniz gibi benzeyişin bundandır.
belki ben bu yüzden böyle sarı bıyıklı
böyle uzun boyluyum,
oğlumuzun gözleri böyle kuzey mavisi.
belkide o yüzden bu ova bana
bizim ovaları hatırlatıyor,
yahut da bu yüzden bu leh türküsü
içimde derin yarı aydınlık
uyuyan bir suyu kımıldatıyor.
lehistandan gelmiş dedelerimizden biri
gözlerinde karanlığı yenilginin,
uykusuz geceleri borjenskinin
benimkilere benzer olmalı
tıpkı benim gibi o da
çok uzaklarda kalan bir ağacın altında
unutmuş olabilir uykusunu
..

efendim m.kemal'in " bu şiirlerde türk milletinin canına kast eden bir bomba var." sözünü de bir kenara bırakalım hadi.

vatan haini de demiyorum. fakat kendisinin hayatını yeterince iyi bilen birisi olarak komünistler tarafından fazla şişirilen, dünya edebiyatına yeni bir şey getirmeyen, vasat bir mayakovski taklidi olarak görüyorum. ki çoğu edebiyatçı, edebiyat profesörü sonra sonra da olsa bu gerçeği kabul etmekte.

tek bir ideolojiyi hayatının merkezine alarak kendsine de büyük haksızlık yapmıştır bana göre. yazıktır!
üstad*'ın eşsiz bir ayar verdiği şahsiyet:
http://www.buyukdogu.com/hucumdetay.htm#01
mükemmerl bir şairdir. mesela bir makinalaşmak şiiri vardır ki her okuyuşumda hüzünlenesim, kendimi yollara vurasım gelir.

trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!

beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
her dinamoyu
altıma almak için çıldırıyorum!
tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
oto-direzinler lokomotifleri!

trrrrum,
trrrrum,
trak tiki tak
makinalaşmak istiyorum!

mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!

trrrrum
trrrrum
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
(bkz: ma uğruna macıklaşanlar)
vatan sevdalısı, büyük şair... picasso, neruda hayrandı ona.. bir biz layık görmedik ona
bir tane çınar ağacını..
en güzel deniz henüz gidilmemiş olandır
en güzel çocuk henüz büyümedi
en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız
sana söyleyeceğim en güzel söz
henüz söylemediğim sözdür.
"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine..."
güncel Önemli Başlıklar