bugün

eskiden radikal gazetesinde * şimdi ise vatan gazetesinde yazar olan "madam" lakaplı, olaylara fransız kalmış * * gibi yaklaşan yazar.
bu hanıma eşrefoğlu rumi'nin şu mısraları ile cevap vermek gerek:

adem vardır cismi semiz
alır abdest olmaz temiz
halkı tan eylemek ne haddimiz
cümle küstahlık bizdedir.

not: "tan eylemek" ayıplamak manasındadır.
gereksiz dunyalarin, gereksiz islerin, gereksiz insani*.*
bir new varmış york olmuş adlı kitabın yazarıdır
sinek sarayı'nın yazarıdır.
an itibariyle biri bana anlatsın programına katılmış olan ve faşizanlığından hiç birşey kaybetmemiş olan gazete yazarı.
aşağıdaki betimlemeleri içeren yazısı sonucu radikalden kovulmuş yazardır.

"..don paça soyunmuş adamlar geviş getirerek yatarken, siyah çarşaflı ya da türbanlı, istisnasız hepsi tesettürlü kadınlar mangal yellemekte, çay demlemekte ve ayaklarında ve salıncakta bebe sallamaktadırlar. her 10 metrekarede, bu manzara tekrarlanmakta, kara halkımız kıçını döndüğü deniz kenarında mutlaka et pişirip yemektedir. aralarında, mangalında balık pişiren tek bir aileye rastlayamazsınız. belki balık sevseler, pişirmeyi bilseler, kirli beyaz atletleri ve paçalı donlarıyla yatmazlar, hart hart kaşınmazlar, geviş getirip geğirmezler, zaten bu kadar kalın, bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı da olmazlardı!"

yorumu size kalmış..
deniz kenarında, denize kıçını dönüp piknik yapanlara mal diyen; laila,reina gibi gece kulüplerinden hiç çıkmayanların, piknik yapanlardan daha da mal olduğunu söyleyen kadın.
türkiye'de "bir kereliğine mahsus istediğin kişiyi gırtlaklama hakkı" gibi bir hak olsa, bu hakkımı hiç düşünmeden kullanacağım yegane kişidir.
gıcıklığın en üst düzeyine ulaşmayı başarmış,saygısız hatun kişi.
cem karacanın yarım porsiyon aydınlık şarkısı sanki bu hanım için yazılmış gibdir. şarkının sözleri şu şekildedir:

her zamanki köşenizde
her zamanki barınızın
önünüzde viski ve havuç
ve bir eliniz çenenizde
kaşınız hafifçe yukarıda
bakışlarınız ne kadar bilgiç
hiçbirşey üretemeden
sadece eleştirirsiniz

sinemadan siz anlarsınız
tiyatrodan, müzikten
heykel, resim, edebiyat
sorulmalı sizden
ekmeğin fiyatını bilmezsiniz
ama ekonomi, politika
karılarınızı döverken siz
ne kadar bilimselsiniz

(araya giriyorum işte bu kısım tam mine hanım için)

bu yaz yine güneydeydiniz
bol rakı, güneş ve deniz
herşey bir harikaydı
ancak yerli halkı beğenmediniz
burda da, orda da o aynı barlar
hep o aynı yarım porsiyon aydınlık
aynı çehreler, aynı laflar
vallahi hiç değişmemişsiniz
tek tipçi, kendi doğrularını mutlak kabul edip, başkalarının yaşamlarını, gerçeklerini göremeyen bağnaz kişilik.
(bkz: şovenist)
çetin altan'ın eski sevgilisidir. fikir ve yazın dünyasına tepeden gelen bir hediyedir. bu aralar vatansever oldu generallerle aynı programlarda tellallık yapıyor, hayırlısı olsun diyorum.
KanalTurk'te vatan millet sakarya yaparken, don'la denize girenleri ne ile itham ettigini unutan (bkz: vatan evladı olma şartları), ve Nihat Genç tarafından istanbul'daki bir sahilde donla denize girilerek prostesto edilmiş yazarımsı..
hayatının en mutlu gününü yaşadığı belirten yazar.
(bkz: vatan gazetesi)
(bkz: kenny g kırıkkanat)
türk halkını çok seven yazar. bacaklarımız kısa ve kıllı olsa da, iğrenç askılı atletlerimizle güzelim parklarda mangallar yapsak da çok seviyor o bizi. deniz kenarında balık yemeyip türbanlı kadınlarımıza dana eti pişirilen mangalı yellendirsek de çok seviyor o bizi. belki balık yesek, sevmezdi o kadar bizi...
hızlı ulusalcı, fransalı türk(!). iki kelimesinden biri islam, cemaat. ulusalcılık dininin müridi olarak kendisine karşı çok derin sevgi besliyor, piknik yapanların genellikle tesettürlü olması tesbitiyle neyi amaçladığını fahişelerin genellikle tesettürsüz olması ile ilişkilendirip ilişkilendiremeyeceğini merak ediyorum. ne abd ne ab tam bağımsız türkiye derken güzel de fransız ekolünden gelip halen türkiye'ye fransız bir bakış açısını benimsediğini farkedebilir mi bilmiyorum ama ona laiklik çok yakışıyor, üstünde yaşlı bir kadında dekolte nasıl duruyorsa öyle duruyor, vatan'da ruhat mengi ile güzel bir ikili olacaklarına inanıyorum, ikisi de aynı yolun yolcusu. hayırlı yolculuklar.

o eğitimsiz halk açken sen yalnızca kendi elitist iktidar mücadeleni yaparsan sen boğazda şarap içerken o adam da tem kenarında mangal yapacak tabii, bunda garip ne var, ikinizin arasında fark göremiyorum ben, ikinize de aynı ölçüde karşıyım, hatta o adam seni yargılamadığı için o eğitimsiz, kıllı, görgüsüz adama daha çok saygı duyuyorum. kıllılar kovalasın seni, feminist ulusalcı.
geçenler de nette gezerken ne ucubeliklerle karşılaştım.hey anam hey ya hu neler varmış böyle. yok, üstüne bir şey yazmaya utanıyorum, Allah biliyor utanıyorum.

ama teşhir edeceğim.gerçi bilen bilir biz treni sonradan yakalayanlardanız ama bizim gibileri de vardır, dedik.

bakın bunu yazan insan evladı hem de kadın cinsinden hem de türkiye'lisinden hem de ...

--spoiler--
http://www.milliyet.com.t.../07/14/pazar/yazmine.html
--spoiler--
türk olmaktan utanan bir kadındır. hakkında kullanabileceğim en kibar tabir budur.
"her şey seçimlerden ibaret değildir" demek istediğim yazar. öyle olsa biz de yeryüzünde mine kırıkkanat zihniyetli insanlar olmamasını seçebilirdik mesela.
iğrenç bir dille tasvir ettiği, haddi olmadan küçük gördüğü insanlar evini 500 küsür ytl ile geçindirmeye çalışmakta ve mine ablaları kusura bakmasın ama mayo almayı bir öncelik olarak görememektedirler. her insan kendisinin büyük bir şansla (sahip olduğu aile, para vs)aldığı eğitimi alamayabilmektedir.
belki sahil kenarında mangal yapan adam bile kendinden hoşnut değildir, bilemeyiz. parası olsa nasıl yaşayacağını hayal bile edemediğimiz insanı parası yok diye aşağılamak mantıklı değildir.
insana "insan" olarak değil, donlu, mangallı, başı bağlı gibi bakan bu tür bir insanın radikal gibi bir gazetede yazması zaten saçmalıktır.

dipnot: kendisinin nihal bengisu karaca hakkındaki bir yazısını da okumuş, "nihal hanım ile birçok şeyi paylaşamayız, şarap içip sahilde güneşlenemeyiz bıdı bıdı" gibi cümlelerini görünce dehşete düşmüşümdür. böyle insanların diktatör olabilecek güce sahip olmamasını ummak tek yapabildiğimdir.
seçimden önceki bir yazısında:

"dün bir arkadaşım, son seçim anketine göre oy dağılımını bildirdi: akp yüzde 47.9. vallahi farkında bile olmadım, ağzımdan tek sözcük çıkmış: oha! 'çüş' de diyebilirdim. ama beynim, sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında, ancak insanoğlunun homurtularla konuştuğu bellek katmanında bulmuştu gerekli tepkiyi. odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir 'oha'"

demiştir.
kendisini kanaltürk'te "oha" diye böğürürken görmek isterdik!
adını bir takım insanların mine jiy kırkkanat sandığı yazar vatandaş. öyle fransız, öyle ingiliz.
tuncay özkan'ın ekürisi.